Sabahları kahvaltı ettiğim kızlardan birinin kocası (benim
de arkadaşım), nereden geldiyse aklına, çok sevdiğimi bildiği için bana o sabah
bi yumurta haşlayıp yollamış, ben de ona bi mail yazdım…
İdris bey, aşağıdaki
olayın kahramanı, demin aptal olup olmadığını sorduğunuz kişi... Olay
gerçekleştikten sonra ben yazıya dökmüştüm, artık siz karar verin aptal mı
değil mi.
Kıslar, geçen Cuma
dayımı kaybettik. Hafta sonu cenazeye gittik İstanbul’a, gömüp geldik.
Bekliyorduk gerçi, yani en fazla 6 ay falan vermiştik ama 1 ay da çok çabuk
oldu. Neyse işte, bir varmış bi yokmuş.
Dayımı rehabilitasyon merkezine yatırdık, bir gece annem,
bir gece ablam, bir gece ben kalıyoruz yanında, yürüyemiyor, düzgün konuşamıyor,
vb. yaşlılık olayları.
İş yerinde …mmm… pek takdir etmediğimiz (ya da
tiskindiğimiz de diyebiliriz) ancak bir bahtsızlık sonucu aynı odada
bulunduğumuz biri, telefonuna Viber yüklemişti ve hemen ardından haz etmediği
bir takım kişilerin de bu programa sahip olduğunu fark edip (viber
İşte gene tatil zamanı.
Lalalalala… Tatilin herşeyini seviyorum. Yolda geçen zamanı, gittiğimiz yerde
geçen zamanı, iş yerinde olmamayı, olmadık şeyler yaşamayı ve sonra bunları
yazmayı, hepsini. Zaten her seferinde öyle şeyler oluyor ki, bazen düşünüyorum,
acaba bunlar tanrının bir cezası mı yoksa beni yazmaya teşvik etmek için lütfu
mu?
Arkadaşlar,
benim yengem öldü, İzmir’deki yengem (Alzheimer olan Amcamın karısı. Biz amcamı
beklerken yengeden olduk, 2 hafta önce falan beyin kanaması geçirmişti,
Aldığım
istihbarata göre, dün buralardaymışın. Hatta bizim koridorda volta atarken
görülmüşün. Ve bana uğramadın??? Bunu da yazdım bi kenara. Şimdi sen “yok
yanımda bilmem kim vardı,
Sivas doğumlu ünlü
ressam İsmail Acar, Fransa'nın Bordeaux kentinde; 250 dönüm arazi üzerine
kurulu bir şato aldı. Acar'ın amacı şatoyu butik otel yapmak!
Sen
de tokalarla taçlarla büyümüş bir prenses olarak bana Ekin’in yarın ki
sunumunda kullanabileceğimiz, 7-8 adet, toka nedir, neye yarar, neden kızlar
tokaya,taca düşkündür
Ertesi
sabah, Sarawak Cultural Village’a gitmek üzere yola çıktık. Kuching’e 35 km
mesafede, ormanın içinde, Sarawak’ın tarihinde yer alan 7 etnik grubun otantik
etnik evlerini içeren, yaşantıları, kültürleri ile ilgili doğal ortamları
yaratılarak hem bilgi vermeyi hem eğlendirmeyi
20
bin yıl önce, Avustralya’dan Asya’ya kadar her yer tek bir kara parçası.
Sonradan sular yükselince bir sürü ada oluşmuş. Bir çok mağara resimleri var.
Rehberimiz “sizde bunların alası var ama...” diyerek devam etti. Bu mağara
resimlerinin en yenileri 100 yıllıkmış.
Aşağıdaki
notlarımı okuyan bazı arkadaşlarım kim kimdir anlamamış, e normal tabi, ben
beni tanıyan herkesin bunları bildiğini zannediyorum ama kazın ayağı öyle
değil. Bu geziye ben, ablam ve ablamın iş yerinden bir arkadaşı olan Demet ile
birlikte gittik. Ablamla Demet’in
Deniz'ciğim,
kart ödemelerinin talimatlarını verdim.
N'apıyosunuz?
İyi misiniz? Bugün okullar tatilmiş galiba, Ege mutlu olmuştur. Biz bütün gün
allaan sıcağında o park senin bu park benim gezdikten sonra hışırımız çıktı
valla. Benim bi de sıcakla aram çok iyidir biliyosun, perişan oldum ama hiç
şikayet etmedim, kendi kendime
Fotoğrafta, Almanya ziyaretimizde, evde bilgisayar başında
çalışırken beni hiç yalnız bırakmayan ÇITIRBEY(muhabbet kuşu)görülmektedir. Ekin’in mesafeli
durmayı tercih ettiği Çıtırbey sürekli, Ilgın Ilgın demektedir.
Poğaça yaptığımdan bahsetmiştim, bi arkadaş “Hayırdır inşallah,
hayırdır inşallah” diye mesaj attı bana.
Banu:
Benim poğaça yapmam niye bu kadar garipseniyo anlamıyorum, ben
istesem portakallı ördek bile yaparım kızm, bunları yapmamam, benim dünya
görüşümle ve tembel olmamla ilgili bişi,
uludağda
ağaoğlu otele vardık yerleştik, ekin ve gülsev banyo yapıp uyudular, ben de
laptopu açıp,kablosuz bağlantı sayesinde size ulaştım. kitabı düzeltmeye
başladım. zaten gayet güzel bir halde. aralarda parça sıkışmışsa onları
temizliyorum.
Güneş bi resim
yollamış, bu resim güya Amerika'da insanların ne kadar stresli olduklarını ölçmek amacıyla kullanılan bi resimmiş. “Polis hapishanelerde bu resimleri
sıkça kullanmaktadır. Resimdeki figürleri ne kadar hareketli görüyorsaniz o
kadar streslisiniz
Adamın biri, her
mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına gidermiş. Dönüşünde “ne gördün” diye
sorarlarmış: “Dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş
taraklarla tarıyorlardı” dermiş hep. Bir gece yine tek başına deniz kıyısına
vardığında, gerçekten dünya
Bugün
“oğlunuzun gözü kanlandı, gelin alın doktora götürün” diye okuldan çağırılan ve
bunun için okuldan çağrılınca çocuğunun
gözünden şıpır şıpır kan damladığını zannederek tansiyonu düşen bir veli
olarak, aşağıda yazılanlara candan yürekten katılıyorum... (Altı üstü
konjoktüvitmiş)
Kızlar,
hafta sonu görüşmemiz gerekiyor sanki?? Yani yılbaşısı felan... N’apçaz???
Biraz
yoğunum, uzatamıyorum, birazdan da bir toplantıya gireceğim (bıktım lan bu
toplantılardan, valla ben mi ona giriyorum o mu bana giriyor bilmiyorum, çok
sıkıldım artık) siz
Bir
türlü gerçekleştiremediğimiz için “adı anılmaması gereken aktivite” yazdım konu
kısmına.
Banu:
Kıslar, bizim şu
“raklet” olayını bu hafta sonu (yani 07 Kasım 2009, Cumartesi günü) yapalım
diyoruz. Konuyu uzatmıyoruz, üstünde durmuyoruz, hatta yokmuş gibi
davranıyoruz. Çok
Beril,
bir buluşmamızda ben fal bakarken çektiği fotoğraflarımı yollamış.
Banu:
Ay kızlar, ben
yiiğğvvvrenç bi yaşlı kadın oldum sanırsam ki... Artık mümkünse fotoğraf falan
çekmeyelim ya da dublör kullanalım, ben Angelina Jolie’yi kullanabilirim.
“Çin’e
mi gitsek?” notuyla, içinde muhteşem Çin manzaraları olan bir dosya yolladım
millete.
Aslan:
İlkin nesi çekiyor bu
resimlerin seni, bilemiyorsun. Renklerdeki yeşil ağırlıklı pastel tonlar mı,
huzur veren sakinlik mi, sadeliğin mutluluk getireceğine olan o eski inanç mı?
Yolculuk
kısmından başlayayım. Yolculuğumuz çok güzel ve rahat geçti. Sabah 5:30’da yola
çıktık, öğlen 12:30 civarında Antalya’daydık. Biraz oyalandıktan sonra (çünkü
internette otele girişlerin 14:00’dan
sonra yapıldığı yazıyordu, biz de her zamanki kurallara uyan,
Ablamlar
İstanbul’da bir düğüne gideceklerdi. Begüm’e “N’aber? Düğün nasıldı?” diye
mesaj attım.
Begüm:
Düğün için saçımı kuaför
de yaptırdım. Chiwawa ve kaniş arası bir şeye dönüştüm. Çıktıktan sonra saçımı şöyle
bi çalkaladım daha iyi oldum. Neyse babaannem bana acahip
"Amor
Fati - Nietzsche" (Kaderini sev-belki seninki en iyisidir) başlığıyla bir
yazı. Hikaye
şu:Deniz
kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da
Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. "Ol"
der Tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter
Banu,
sevgili eşine ait olan (ama başkasına imzalanmış?) kitabı (Venezuellalı bir maceraperest olan Rafael De Nogales Mendez ile ilgili
bir kitap) okudum. Keşke adamın kendi anılarını okusaydım. Senin okumanı
önermem, ben de sıkıldım bir parça.
“Doğru
mudur bilmem…” notuyla, kaktüsün radyasyonu emdiği ile ilgili bir yazı
yolladım.
Aslan:
Toplumu manyaklaştırma
yollarından biri daha. Gökyüzüne bakarak ağzınızı 7 dakika açık tutarsanız,
saçınız kıvırcıktan düze dönüyor gibi birşey. Hemen ısmarlıyorum.
Bu sabah başladığım,
Çin’de 1950-60’lı yıllarda geçen ve bir ailenin yaşamındaki olayları konu
edinen hüzünlü romanın başlangıcı, kitabın ilerisi için ipuçları veriyordu.
Barış
“Geceleri ağzımızdaki küçük bakterilerin dişlerimizde yaptıkları etkiyi yani o
sesi duymamız imkansızsa, dünyanın o dönüş aşamasında çıkardığı sesi de
duymamız olanaksızdır...Ama bilim işte boş durmayıp keşfediyor, buyrun açılan
sayfada dünyayı seçin
Canlarım, ciğerlerim, yeni
bir haftaya başlarkene Demirbank hepinize iyi günler diler. Dün Eda hanımısı aradı
ve de bu hafta perşembe ve cuma müsait olmadıklarını belirttiler.
Begüm’cüğüm, seni
candan yürekten kutluyorum, toefl’da iyi puan almışın sanırım. Yani annem
“toeflı kazanmış” dedi de, şimdi kadıncağıza uzun uzadıya “toefl kazanılmaz,
sadece bi puan alırsın, önemli olan ihtiyacın olan puandır” falan, amaaan, ne
gerek var. Fakat yani
Torununuz/Yeğeniniz/Kuzeniniz,
Monami Resim yarışmasında Türkiye 2.si olmuş, bugün eve bir ödül bisikletiyle dönmüş.
Ama tabi biz düztabanlığın kitabını yazacak bir aile
“Diploma,
apolet, unvan, uzmanlık falan filan hiçbiri önemli değil. Hayatta başarı için
gerekli olan basit ve sağlam bir mantıktır” diye bir hikaye. Özet olarak şöyle:
Harvard Üniversitesi
Hani hatırlar mısınız
geçen haftalarda Güneş bize (biz=ben+2 arkadaş daha) bi yemek ısmarladıydı, e
şimdi de benim ısmarlama vaktim geldi, ondan için öğlen yokum, size afiyet
olsun.
Sıkıntılı
bir dönem geçiren bir arkadaşım bana “…ben sanıyorum ki bu başıma gelenlerle
ben başedemiyorum, benim dışımdaki herkes akıllı ben salak, yani başkası benim
yerimde
Aslan
ve ben, sıkı birer Harry Potter izleyicisiyiz. Bütün kitapları okuduk ve bütün
filmlere beraber gittik. Bi yerlerden bilgi buldukça paylaşır, fikir teatisinde
bulunurduk.
Merve,
“…Tobias ve Kryon kanallarından farklı zamanlarda gelen bilgiler, Kuantum Sıçramasının …
18 Eylül 2007 tarihinde gerçekleşeceğini ifade etmektedirler… Bu, Maya
Ege
ile Berk’in (Beril’in oğlan) aikido hocaları “nasılsınız, n’apıyosunuz” diye
mesaj atmıştı. Bacağını kırdığından bir süredir derslere gelemiyordu, biz de ara
vermiştik.
Bir
öykü dergisi, önerilen toplam 405 kitaptan en çok oy alan 40 kitabı "Ölmeden
önce okunması zorunlu 40 kitap" diye listelemiş. 28'i dünyadan, 12'si bizden;
24'ü roman, 2'si
Dün gece 11 civarında
yattım. Ege de yatmıştı ama biraz sonra hayal meyal bunun sesini duydum,
uyuyamamış, babasına "yanıma yatar mısın" diyor, Deniz bunun yanına
yattı fakat
Ben şimdi
Jean-Christophe Ruffin'in "Kralın Kervanları"nı okuyorum. Bunu
bitirince senin Zvayg'lara başlamak istiyorum. Hangi kitabından başlayayım? Bu
hafta sonu kitapçıya
Ege geçen hafta bir
kıza (adı Işık) çıkma (???) teklif etmişti, kız dün kabul etmiş. Kız önce
"biraz küçük değil miyiz?" demişti (kısa süreli de olsa bir sağduyu
belirtisi görmek güzel),
Şirketin
izin politikası ile ilgili bir yazı yayınlandı. Ctsi günleri hangi durumda
sayılıyor, izinden gidiyor mu gitmiyor mu, aramızda tartışıyorduk. Ben sonunda
herkesi aydınlattım.
Demet
aslında ablamın arkadaşı ama arada sırada onunla da mesajlaşıyoruz. Bi
mesajında günlük tuttuğundan bahsetmişti, ona yazıyorum. Mesajlarda ablam da
“cc”de.
Banu:
Şekercim, yani hevesini
kırmak gibi olmasın ama "Günlük" olayı lise (hadi bilemedin
Barış,
Pakize Suda’nın, kadınların ne anasının gözü olduğu ve bu kadınların ellerine
düşen erkeklerin de ne zavallı yaratıklar olduğu üstüne matrak bir yazısını
yollamış.
Rüya
arkadaşım “Bir Gecelik Anne!” başlıklı, garip bi hikaye yollamış. Kadının biri
mecburen krala vermeye giderken, çocuğunu bi ağaca bırakmış, yanına da
korkmasın diye kalbini
Bir petrol tankeri Kanada açıklarında battıktan sonra,
iki tane deniz ayısının 80.000 dolar harcanarak temizlenmesi ve büyük bir
törenle denize bırakıldıktan 2 dk sonra herkesin gözleri önünde
Gülsev’le Deniz aynı yerde çalışıyorlar ve çok yoğun bir
dönemdeler, Deniz hep geç geliyor da, Gülsev de o gün geç gitmiş eve. Ben de
ertesi gün Aslan’a yazdım.
Banu:
Theeşininyüzünügöremeyengiller
familyasına hoş geldin! Ama gene de benden şanslısın,
Bugünkü yazı 2013 yılına ait. Şimdi, blogumu takip edenler,
birden 2003’den 2013’e neden atladığımı merak edebilir. Şöyle ki; Bunu ben de unutmuştum, mesajları düzenlerken
Yemekhanede yemeğimizi yedikten sonra tepsilerimizi
götürüp koyduğumuz büyük, raflı arabalar var. Rafların arası dar olduğu için tepsileri
koyarken bardakları alıp en üste
Yav arkadaşlar, bize 129
milyon elektrik faturası geldi, iyi mi? Üstelik sadece 1 aylık! Lojmanda ayda
300 KW harcarken burada 600 KW'ı nasıl harcadığımızı bana açıklayacak
Ay bakın arkadaşlar,
"sen de her boka muhalefet ediyon" diceniz ama bak vallayi haklıyım,
yani bu "eskiden her şey ne şaaneydi ve şimdi ne boktan hayatlarımız
var" yazılarına da
İş
yerinden bi arkadaşımın oğlu bir ara “harçlığımı çıkarayım” diye, şu hazneli
ütülerden satmaya başladıydı, bi gün bize de gelip demo yaptı, biz de aldık bi
tane tabi. Teyzesi de
Bugün “İş
Yeri” ve “Yukarıdakilerden Hiç Biri” kategorilerine başlıyorum. İş Yeri’nde
daha çok, benim “oğlanlar” dediğim 4 kişi (Aslan, Barış, biraz Kerim, biraz
Melih) ile yazışmalarım
Biliyorsunuz arada
sırada (ortalaması 1.5-2 ayda bire geliyordur) kız arkadaşlarımla yemek
yiyorum. Geçen Cuma için Elçin'in evinde toplanmaya karar vermiştik. Geçen
hafta içinde
Mesajlarına hastayım.
Hele o kişisel yorumların... Esprilere hakettikleri kadar gülmem konusunda bana
yardımcı oluyor. (Amerikan dizilerinde fondaki kahkaha sesleri gibi) Ancak
Selamisi, bak senin
başımıza musallat ettiğin, yani hadi "aldığın" diyelim, hovercraft
her hafta sonu ODTÜ Mezunlar Derneğine aikidoya giderken taşınıyor ve oradaki
havuzda
Ege benden bir oyun
istiyordu ya, adını bir kağıda yazıp vermişti. Mail attim, “ben o kağıdı
kaybettim, oyunun adı neydi” diye, gelen cevaba bak: “O kağıtta yazan play
station
Eeeee Aplaanım, ne var
ne yoksunuz? Boş zamanlarınızda yeni aldığınız eteklere çamaşır suyu
döküyomuşunuz, hadi bakalım, hayırlısı, bu nasıl bi eğlence anlamadım ama senin
Aplacım,
önümüzdeki hafta babamın yaşgünü ya, ne alim yaaa? Valla sinir oluyorum bu
erkeklere bişi almaya, babalar gününde de 2 saat çarşı pazar dolaşıp, bi bok
bulamadımdı,