10 Şubat 2010
Güneş bi resim
yollamış, bu resim güya Amerika'da insanların ne kadar stresli olduklarını ölçmek amacıyla kullanılan bi resimmiş. “Polis hapishanelerde bu resimleri
sıkça kullanmaktadır. Resimdeki figürleri ne kadar hareketli görüyorsaniz o
kadar streslisiniz
demektir. Azılı suçlular resimlerin fırıldak gibi döndüğünü söylüyormuş” diyor.
demektir. Azılı suçlular resimlerin fırıldak gibi döndüğünü söylüyormuş” diyor.
Banu:
Ama
azılı suçlu adam niye stresli olsun ki? Atmış işte stresi, yani kabul gören bir
tarzda olmayabilir ama, atmış, bence bizden daha az streslidir, ben sana
söyleyeyim...
10 Şubat 2010
Banu:
Bu
aralar gelmen gerekmiyor mu? Gene bizi boşlamaya başladın...
Barış:
yarın
kısmetse tuluza gidicem. luftansa grevdeymiş, o bakımdan kısmetse diyorum.
haftaya
ise büyyük olasılık salı gelebilirim. olay şele; ayşen bizim son kitabı okumayı
bitirmiş ve oldukça beğenmiş. düzeltmelerin olduğu kopyayı verecek. tübütaktan
basımını yapabiliriz gibisinden 1 fikri var. bari dedim beraber Aslanı ziyaret
edelim. konuyu daha detaylı görüşmüş oluruz. sonuçta 2 si de müsaitse salı
gelebilirim(z).
Bu
arada Aslan’la konuşalım 1 kez de sen oku bakiim kitabı. n dersin? özlen de
beğendiğini söyledi ki, bundan önceki 2sini pek beğenmemişti.
Banu:
Olur
tabi okurum, okumam mı, siz kitap yazacaksınız, bana “oku” diyeceksiniz, ben de
okumayacam??? Peh! Aklına şaşarım, köpeen olur beah...
Tamam
o zaman, gelişin(iz) ile ilgili senden haber bekliyoruz. Ayşen’le görüşme
faslından Aslan’ın haberi var mı? Ben bilgilendireyim mi? Yani mesajını forward
edeyim mi?
12 Şubat 2010
Banu:
Arkadaşlar,
bugün zabaan köründe Ömer arkadaşımız bana GNC’nin “C” vitamini ile ilgili bir
takım ilginç sorular sordu. Şölle ki;
“Merhaba Banu,
GNC vitaminin üzerinde
“dietary supplement” yazıyor. Bu durum bize uyuyor mu? ayrıca içinde, c’nin
yanı sıra “citrus bioflavonoids” 4:1 200 mg. var. bu ne ola ki?
Yoksa sen evet sen
se.....s.....................”
Bana
da eğlence çıktı. Şöyle bir cevap yazdım;
“Ömer,
bak valla döverim seni, benim k.çımda da “höşmölömhölömtöröföş” yazıyor, bende
nazar mı var acaba??? Töbe töbe, ne biliyim lan! 1000’lik normal şartlarda
kullanılan bir doz olmadığından, herhalde diet yapanlar, vücudu dirençsiz
kalanlar falan için üretildi, onu demek istemiştir... “citrus bioflavonoids”e
gelince, bu, yüksek ağaçlarda yetişen “sittirus” isimli bir meyvenin
çekirdeğinin, 14 yaşını aşmamış kızların ayak tırnaklarının kenarındaki etlerle
birlikte bakır bir cezvede bir taşım kaynatıldıktan sonra, 40 gün minare
gölgesinde dinlendirilmesi sonucu elde edilen nadir bir ilaç. 40. günün de
hıdırelleze denk gelmesi lazım ki “dardar dede” ve/veya “vır vır nene götün
nere” aktivitelerinde gücü 2 katına çıkıyormuş. Bunun 4:1 200 gram olması da önemli tabi, çok
önemli, yani 4:2 190 olsa neyse de, 4:1 200 olmamış, bi de bunun 8:12 3 olanı
var ki... aslında uzmanlar 6:3 ISO9000’den şaşma diyor ama ben... ben...
ağlamak istiyorum...”
Ömer
“bunu herkese yolla” dedi, ben de (karaktersiz miyim neyim) hemen yolluyorum.
Aslan:
Esprili
ve zekice kaleme alınmış bir yazı. Bazı kavramların etrafında fazlaca dolaşılsa
ve bu durum gerek taştan 10 emire, gerekse Yahova şahitlerinin temel
tekerlemelerine aykırı olsa da beğendim.
Diğer
yandan “dietary supplement” kavramı tamamen evhamlı kardeşleri sakinleştirmek
için yaratılmış bir kavramdır. Bu destekle, sırtınız mümkün değil yere gelmez
mesajı taşımaktadır.
Citrus
bioflavonoids ise gerçek bir madde olup, bu mübarek madde, hücrenin bölündükçe
kısalan ve kısalması yaşlanmamız anlamına gelen telomer uzantısının her
bölünmede daha az kısalmasını sağlamakta ve bu da bizim gençliğimizi daha uzun
süre koruyabilmemiz ve solun iktidarını görebilme şansımızı artırmaktadır.
Tüm
bunlara kafa yoran Dr.Linus Paulinge ve ona değerli bilgiler sağlayan kanı
alınmış dost Afrika goriline ise ayrıca selam olsun.
16 Şubat 2010
Barış:
Kardeşler,
Bugün
Ayşen ile TAI misafirhanesine geldik. Aslan da geldi. Yemek yedik. Ayşen’in
saat 12:40 da dersi olduğundan erken dönemk zorundaydık. O yüzden sizlere haber
vermedik. Emme telafi edeceem.
Son
durum şele; Ayşen kitabı okumuş ve çok beğenmiş. Kitabın printi üzerinde 3-4
kilo kadar düzeltme yapmış. O halini Aslan’a teslim etti. Biz son haline
getirince –ki sanırım Mart sonu olur (ne dersin Aslan?), önerisi Tubitak
yayınları ile görüşmek. 1-2 tanıdığı varmış.
Bu
durumda hedef Nisan 2010. Zaten Nisan dı (2007) koca projeler gecikiyor. Bizim
kitap gecikmiş çok mu?
Aslan:
Haftasonu
kitapla bağımı keserim, Banuya ve diğer okuyucu arkadaşa teslim ederiz.
Onlardan gelecek önerilere göre de son şekli verip, şöhret basamaklarını
tırmanmak için Ayşen kardeşe teslim ederiz. Çok yakın ve hanımefendi bir
arkadaş, galiba Barış’a bir parça haksızlık etmişim. Şöhretin kokusunu şimdiden
alıyorum.
Barış:
Haksızlık
derken???
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder