19 Şubat 2010
Aslan:
kardeşler,
uludağda
ağaoğlu otele vardık yerleştik, ekin ve gülsev banyo yapıp uyudular, ben de
laptopu açıp,kablosuz bağlantı sayesinde size ulaştım. kitabı düzeltmeye
başladım. zaten gayet güzel bir halde. aralarda parça sıkışmışsa onları
temizliyorum.
ekin
yolda bir kaç kez çıkardı, ama varır varmaz düzeldi. ağabey de gelmiş,önder
kardeş, akşam kaderimizi ele alacağız hayırlısı ile.
aahh
para ve zaman. banu yakınlarda isen ses ver.
cümleten
görüşmek üzere.
Banu:
Merkür’e
göre yakın sayılırım. Ankara’dayım ben, ssss...canımın içisi Rektör
uluslararası bir sempozyum düzenlediğinden ve lokasyon olarak da Uludağ’ı
seçtiğinden ve bunların hiç biri yetmiyormuş gibi bir de tarih olarak da tam bu
tarihleri seçtiğinden, misafirhanede yer bulamadık ve öölece kalakaldık,
dolayısıylan gelemedik, bizim 5 yıldızlı otel parasını verecek Zeki Abi’miz yok
ki...
Aslan:
zaman
görece imiş farkına varmadan
akar
imiş hem de bir nehir gibi
uçmaz
mı kaya bile bir ilk kuvvetle
değişmez
ki kaderi, taştır sonuçta
19 Şubat 2010
Apla:
Artık
doğru mu yalan mı bilemem ama en azından zararlı değil…
Bir eczacıdan gelen bir
maili sizinle paylaşmak istedim.
“Ayak tabanlarımızın
yağı emen özel bir yapısı vardır. Bu nedenle eğer tabanınıza örneğin sarmısak
sürerseniz yaklaşık 20 dakika sonra tadını ağzınızda alırsınız. Bunu bulan
bilim adamları nedenini bilmiyor henüz ama bu etki bize bir tedavi olarak geri
dönüyor.
Özellikle çocuklarda
(ve tabi büyüklerde) gece uyutmayan şiddetli öksürük durumunda ayak tabanınıza
güzelce Vicks merhem sürün ve kalın bir çorap giyin. Beş dakika içinde
öksürüğün kendiliğinden geçtiğini göreceksiniz. Her zaman %100 çalışır ve
çocuklara ağır öksürük ilaçları vermekten daha etkilidir.”
Denemesi bedava..
Banu:
E
bu durumda ağzımızda sürekli ayak tadı olması veya ağzımızın ayak kokması
gerekmez mi? Ay kendi kendimin midesini bulandırdım, ööööğkkk...
22 Şubat 2010
Begüm Fransa’ya
gitmişti, havaalanında (galiba), fotoğraf makinasını çaldırmış, telefonda
dedesine başına geleni anlatıyor; “dede ben çalındım!”
Banu:
Begüm’cüğüm,
duyduğuma göre sen çalınmışın??? Kim çaldı seni ayol? Yakışıklı mı bari? (keh!)
Sen bir şaşkın ördeksin.
Begüm:
Mantikli
degilmi? Fransada 2 hafta, Turkiye deki 2 yillik cabalari mahvetti.
Evet,
benim fotoraf makinem calindi... Butun Paris fotoraflarimla beraber
(atilanlardandi, digital degil yani). Tam Paris ten Lyon a donerken metrodayken
adam birde utanmadan 2 kez cantamin on cepini acmis. Ilkinde acik oldugunu fark
edip kapattim sonra 2inci metroya gitmek icin yolluma devam ettim (elerim bagaj
doluydu...) sonra duraga geldigimde cepin gene acik oldugunu gordum. Sersem
fotoraf makinesini ve kucuk bi defterimi calmisti. O cepte birde I podum vardi
ama ellememis.
Sonra
butun o valizlerle adamin yollunu tuttum (cunku bir Baba bana gelip:
"Hanim efendi az once calindiniz adam surdan gitti" dedi. Hani nicin
durdurmazsinki degilmi?) Neyse defterimi ilerde yerde buldum fotoraf makinesi
icin bakindim hatta coplere bile goz attim ama maalesef bulamadim.
Cook
gec, alisveristen yeni dondum birde dedikodu yaptik odaca ve daha dus yapicam
ondan hic kendimi (yazdıklarımı, demek
istiyor) okumadim. Fazla gulme ok?
Cooook
Optum.
24 Şubat 2010
Banu:
Sigara-zeka
(daha doğrusu IQ) bağlantısı: Sigara içenlerin IQ’su daha düşükmüş.
http://www9.gazetevatan.com/Sigara_icenlerin_IQsu_daha_dusuk/289502/41/Manset
Yalnız
şunu anlamadım; İnsan IQ’su düşük olduğu için mi sigara içer yoksa sigara
içtiği için mi IQ’su düşer? Yani “sigaradaki zehirler beyin hücrelerinin
gelişmesini önler” tezi “salaklar sigara içer”den daha kabul edilebilir
görünüyor. Birinci durum bir riskdir, ister alırsın ister almazsın ama ikinci
durum için zaten yapacak bir şey yok, öyle mi? O zaman sigara içenlere kızmamak
lazım, salaklık allah vergisi, n’apsın, düşünemiyo ki... mi diyeceğiz? Yani
sigara içme olayını insanın iradesinden tamamen ayrı olarak vuku bulmaz demek
istiyorum.
Ben,
bilerek ve isteyerek, tamamen kendi irademle sigara içiyorum. Ayrıca IQ’mun
düşmüş hali buysa.... (yaşasın mütevazilik)
25 Şubat 2010
Ömer:
Günaydınlar,
GNC
kutusu üzerinde 1000 mg. kalsiyum askorbat yazıyor.
Devam
mı tamam mı?
Aslan:
Yanıt:
Bence, Banu buna devam etsin, sen redoxon al Ömer kardeş.
Banu:
Ömerim,
kruvazörüm, askorbik asitim, şimdi benim sana çok güzel bi cevabım olurdu ama
vaktim yok. Evhamlı arkadaşım, sen o kutuyu bana getir, onu ben içeyim, sana da
parasını geri yollayayım, sen de redoxon ile eski güzel günlerine geri dön...
Annemin ev takıntısına benzedi bu, “ah ah o ev, o koca salon” sayıklayıp
duruyor, ama adı üstünde, “anne”, bişi yapamıyosun, ama valla senin gözünün
yaşına bakmam, bi daha “C” vitamini dersen Ünlü Son Sözler’e dahil olur, benden
söylemesi... (hani var ya, “şu gelen abin mi?”, “yok canım, bu mağarada ayı
yoktur” falan gibi, “bunun içinde kalsiyum askorbat mı var, magnezyum akrobat
mı?”)
Ömer:
Gene
epeyce güldürdün sen çok yaşa emi,
Ben
onu senden bir kalsiyum akrobat olarak sakliycem.
Ayrıca
son sözümüz daha söylenmedi, her şey yeni başlıyor,
nıahahahahahahahahahahah..................
Tey
tey teeeeeeeeyyyyyyyyyyyyyyyyyy.....................
01 Mart 2010
Banu: (konu: La Linea)
Bunu
hatırlıyor musunuz?
Aslan:
Unutulur
mu bu karakter. Hele yürürken önünde engel görüp çizerine kızdığı sahneler çok
etkileyicidir. Cd sini bulan Ekin için alsın.
Banu:
Ay
ben bunun bütün konuşmalarına bayılırdım, sırf tonlamasıyla her şeyi anlatırdı.
Pazar öğleden sonraları Cenk Koray’ın programının arasında 30 sn falan
verirlerdi (ama 1 kere miydi 2 kere mi hatırlamıyorum, 2 olabilir). Adını da
“Bay Meraklı” koymuşlardı di mi? CD’sini bulmak zor ama internetten “la linea”
diye aranırsa başka videolar da bulunabilir belki.
03 Mart 2010
İş yerinde bi
çalışanımız, “Değerli amirlerim, sanırım Murat’ı hepiniz tanıyorsunuzdur. Eşi
ile ilgili olarak iş konusunda benden yardım istemiş bende sizlere
yönlendiriyorum” notu ile bir CV yolladı.
Banu:
Değerli
Mustafa bey,
Birincisi,
Murat’ı tanımıyorum.
İkincisi,
bu hanım kızımız 2000-2009 arasında 6 iş değiştirmiş ve sadece 1 tanesi 3 yıl
sürmüş, 5 tanesi 1’er yıllık???!!! Yani sanki ufak bir güvensizlik uyandırmıyor
mu?
Her
ne kadar şu sıra eleman almayacaksam da bir değerlendireyim dedim, kendi kendime
eğleniyorum işte.
Ama
bu arkadaşı seviyorsak, tabi ki bu durumda şöyle diyeceğiz: Cesur bir kız,
aradığını bulana kadar bir yere saplanıp kalmıyor, tuttuğunu koparan, çalışkan bir arkadaş,
kesinlikle değerlendirmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder