16 Ekim 2009
Beril,
bir buluşmamızda ben fal bakarken çektiği fotoğraflarımı yollamış.
Banu:
Ay kızlar, ben
yiiğğvvvrenç bi yaşlı kadın oldum sanırsam ki... Artık mümkünse fotoğraf falan
çekmeyelim ya da dublör kullanalım, ben Angelina Jolie’yi kullanabilirim.
Ne lan bu..., zaten
hafif depresif bir ruh halindeyim, bu da tam süper oldu yani...
Hadi botoks
yaptıralım...
Beril:
Neden depresifsin
bebişim?
Banu:
Çünkü salak gibi en
vıcığından aşk romanları okuyorum. Eskiden bunları okuduğumda, “benim de başıma
gelebilir” diye hayal kurabiliyordum, ama birden farkettim ki artık hayal bile kuramıyorum (yeni mi
farkettin diceniz, demeyin, çünkü 20 yıldır okumuyordum bu romanları), çünkü
ben artık 44 yaşındayım, şeettiğimin…, GEÇTİ KIZM GEÇTİ ARTIK, KALK DA SU
FATURASINI YATIR, YARIN KADIN GELECEK PARA ÇEK, ZATEN MAFSALLARIM DA AĞRIYO...
Beril:
Ama biz de raklet
yapıcaaazzzz yaaa…
Banu:
SİTTİR...
Beril:
Raklet yapmıcam
manasında mı?
Banu:
Hayır, “vrak”
manasında...
Beril:
Haaaa… oldu o zaman…
Eda:
Hay raklet kadar
başınıza… Beni de salon kadını çizgimden çıkardınız ya....
(ertesi
gün)
Elçin:
Dün yoktum azmışsınız
gene.
Böyle yumurtluyorsunuz
sonra gergin cevap verince Beril Hanım kızıyo, yok agresifsin yok bok püsürsün.
Zaten zamanında da "terörist bir saldırıya maruz kalman aşık olmandan daha
büyük bir olasılık" diyerek hayallerimi yıkmıştın.
Neyse raklet tarihi
aynı değil mi?
Banu:
Aynı aynı. Şimdi bööle
“aynı, konuştuğumuz gibi, bi değişiklik yok di mi, aynı gün” falan derken
herkesin aklında başka bir tarih varsa, birbirimizi onaylaya onaylaya son güne
gelindiğinde “aaa bu gün müydü, ben beri gün sanıyodum, e ama ben sana sordum
ya, sen de ‘aynı’ dedin ya” gibi abuk subukluklar olmaması için, tarihi tekrar
telafuz ediyorum:
30 Ekim 2009 Cuma günü
benim evimde raklet yicez.
Davetli listesi:
Beril
Elçin
Eda (gelemiyo)
Melis
Nihal
Berk
Eda’nın, bir kaç mail
önceki naziresine cevap: Sen Melis’i tanıyorsun, tanımıyorum deme çarpılırsın
valla. Bizim liseden arkadaşımız, biz hazırlıktayken onunla en az bir kaç
görüşmüşlüğünün olması lazım. O zamanlardan sonra, yıl 1984 falan herhalde, gel
zaman git zaman, biz onunla koptuk. Derken günlerden bir gün, “25 yıl önce
kaybettiğim arkadaşımı bulun” programına katılmıştık, Kanal Vırt’ta, bize Melis’i
bulup getirdiler. Sarıldık, öpüştük, koklaştık, sevindirik olduk. Şimdi bağı
koparmamaya çalışıyoruz. Nihal’i tanımıyor olabilirsin, Melis’in ablası. Renkli
bir şahsiyettir. Evlerine günün hangi saatinde gidersen git (zabaan körü,
gecenin yarısı, öğle üstü, kuşluk vakti, tan ağarırken, güneş batarken, hiç
farketmez), az sonra bir davete gidecekmiş gibi görünmeyi başaran tanıdığım tek
insandır. Bi insanın hiç mi üstü başı dökülmez, yüzü gözü şişmez, saçı başı
dağılmaz, gözleri çizgi olmaz anlamıyorum ki... Neyse, konu maksadını aşan
yerlere geldi, şimdi haklıyken haksız duruma düşecem (ne demekse, uysa da kodum
uymasa da...)
Elçin’ciğim, sana da ne
söylesem boş, yani, kasap et derdindeee, koyun can... Yani sana bir mentor, bir
yaşam koçu edasıyla yazdığımız, söylediğimiz onca şeyden bi bok kalmasın
aklında, bi kulaandan girip bi kulaandan çıksın, aklında kalan şeye bak,
terörist saldırırsa ona verecekmiş de falan da filan...töbe töbe...
Elçin:
Yani şölle Pammık
Pelensesim, Götlek Pinokyom,
Teröristler de
ilgilenmiyo da o açıdan ehe ehe.
umutsuz iş kadını
16 Ekim 2009
Aylin
gene ablama niyetlenip bana mesaj atmış.
Aylin:
Geldin mi? Ara.
Banu:
Buyur??? Neredeydim ki?
Aylin:
Tamam ablan işte. Karışmış
beea!
Banu:
Haa o mu? Geldi geldi,
gelir gelmez de beni aradı ama bi sor bakayım niye aradı? Çok özlediğinden,
sesimi duymak istediğinde falan değil, çok değerli kedisini doyurup
doyurmadığımızı öğrenmek için aramış. Buyur burdan yak! Zaten hatırlarsan,
yazın siz hep birlikte kötünüzü gezdirirken (hani benim taşındığım ve yaradana
yan baktığım sıralar) hanım bu sefer de beni aynı kedinin boku için aramıştı,
bak bakayım içinde boncuk var mı, diye.
Aylin:
Kedinin kılı ters dönse
bittin sen bittinn. Hanımefendiye söyle beni arasın.
19 Ekim 2009
Elçin: (Bi raklet sofrası resmi yollamış)
Ahanda size raklet.
Sarımsak, turşu, küççük patates neyin de diyooo. Sebzelere de azcık diri
diyooo. Yaşasın yemek yemek. Şapırts.
Banu:
Hah, araştırdığın iyi
olmuş, biz bilmiyoduk çünkü n’apılcanı, töbe töbe, lan kıçınızdan raklet
uydurmayın, ben biliyorum her şeyi. Ayrıca küçük patates bulursan al çünkü
Türkiye’de küçük tatlı patates bulunmuyo canım, ya da bi zaamet saksıda
yetiştiriver. Sebzelere de azcık diri diyomuş, bababababa, ölü diil yani, biz
sebze leşi koyacaktık çünkü, allaalla yaaa...
Elçin:
Ne bağırıyosun çocuğaa
yaa, hayal kuruyorum yoksa burada duvar tırmalıyorum Allahallah. Ben Kütahya
pazarına bir bakayım küçük patitesler için.
Melis:
Uyy süper görünüyo...
Banu:
Ya bakmayın yaaa, şimdi
internette reklam için hazırlanan ne kadar sofra varsa onlara bakıcaksınız,
sonra benimki yavan gelcek, yaaaaaaaaaaaa...............
20 Ekim 2009
Banu:
Kıslar, Beril’in abisi
ayın 29’unda nişan yaparak (üstelik Balıkesir midir Çemizkezek midir nedir, kör
itin öldüğü bi yerde), bizim raklet olayının gözünü çıkarmıştır. Bu durumda
rakleti ctsi.ye almak durumunda kalıyoruz gibi bişi oldu, bana göre bi sorun
yok, kocayı postalıyorum kardeşine (bu arada Deniz zaten Cuma günü dönüyormuş,
yani her halükarda onu postalıyacakmışım), ancak sizlere de bir sormakta fayda
var tabi, hepiniz için uygun mudur? Yoksa öbür haftaya da atabiliriz, nasıl
olsa “Deniz’in olmadığı zaman” diye bir şey kalmadı, yani ha 30’u, ha 31’i, ha
7’si, farketmiyor.
Dönün bana (yüzüme
bakarak konuşun layn...)
Melis:
Hay Beril’in abisi
yaaa... tam gözünü çıkarmış , benim için sorun değil 31’i Cumartesi belki daha
da iyi oldu. Ama cemaat ne derse ona da uyarım, o kadar uyumluyum ki gördüğün
gibi herşey kabulüm, yeter ki raklet
yiyebileyim sonunda.
Beril:
Valla bana da uyar, ama
bi daha değiştirmeyin yaa, çocuk oyuncağı mı canım buu aaaaa!!!
Banu:
Camili bi laf vardı,
neydi o, duvar muvar, bişi...
Melis:
“Eceli gelen köpek cami
duvarına işermiş” de konumuzla alakasını
çıkaramadım.
Banu:
E çok güzel... En
sevdiğim durum söz konusu; “En akıllımız direkte bağlı” durumu.
Elçin:
Yani bebişlerim sonunda
raklet tavalarıyla birbirimize giricez gibi bir his var içimde. Ayrıca bu yaşta
nişan olayını da anlayamadım…
Bana tarih uyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder