14 Haziran 2016 Salı

Aşk Romanları, Geldin mi?, Raklet

16 Ekim 2009

Beril, bir buluşmamızda ben fal bakarken çektiği fotoğraflarımı yollamış.

Banu:
Ay kızlar, ben yiiğğvvvrenç bi yaşlı kadın oldum sanırsam ki... Artık mümkünse fotoğraf falan çekmeyelim ya da dublör kullanalım, ben Angelina Jolie’yi kullanabilirim.

Ne lan bu..., zaten hafif depresif bir ruh halindeyim, bu da tam süper oldu yani...

Hadi botoks yaptıralım...

Beril:
Neden depresifsin bebişim?

Banu:
Çünkü salak gibi en vıcığından aşk romanları okuyorum. Eskiden bunları okuduğumda, “benim de başıma gelebilir” diye hayal kurabiliyordum, ama birden farkettim ki  artık hayal bile kuramıyorum (yeni mi farkettin diceniz, demeyin, çünkü 20 yıldır okumuyordum bu romanları), çünkü ben artık 44 yaşındayım, şeettiğimin…, GEÇTİ KIZM GEÇTİ ARTIK, KALK DA SU FATURASINI YATIR, YARIN KADIN GELECEK PARA ÇEK, ZATEN MAFSALLARIM DA AĞRIYO...

Beril:
Ama biz de raklet yapıcaaazzzz yaaa…

Banu:
SİTTİR...

Beril:
Raklet yapmıcam manasında mı?

Banu:
Hayır, “vrak” manasında...

Beril:
Haaaa… oldu o zaman…

Eda:
Hay raklet kadar başınıza… Beni de salon kadını çizgimden çıkardınız ya....

(ertesi gün)

Elçin:
Dün yoktum azmışsınız gene.

Böyle yumurtluyorsunuz sonra gergin cevap verince Beril Hanım kızıyo, yok agresifsin yok bok püsürsün. Zaten zamanında da "terörist bir saldırıya maruz kalman aşık olmandan daha büyük bir olasılık" diyerek hayallerimi yıkmıştın.

Neyse raklet tarihi aynı değil mi?

Banu:
Aynı aynı. Şimdi bööle “aynı, konuştuğumuz gibi, bi değişiklik yok di mi, aynı gün” falan derken herkesin aklında başka bir tarih varsa, birbirimizi onaylaya onaylaya son güne gelindiğinde “aaa bu gün müydü, ben beri gün sanıyodum, e ama ben sana sordum ya, sen de ‘aynı’ dedin ya” gibi abuk subukluklar olmaması için, tarihi tekrar telafuz ediyorum:

30 Ekim 2009 Cuma günü benim evimde raklet yicez.

Davetli listesi:
Beril
Elçin
Eda (gelemiyo)
Melis
Nihal
Berk

Eda’nın, bir kaç mail önceki naziresine cevap: Sen Melis’i tanıyorsun, tanımıyorum deme çarpılırsın valla. Bizim liseden arkadaşımız, biz hazırlıktayken onunla en az bir kaç görüşmüşlüğünün olması lazım. O zamanlardan sonra, yıl 1984 falan herhalde, gel zaman git zaman, biz onunla koptuk. Derken günlerden bir gün, “25 yıl önce kaybettiğim arkadaşımı bulun” programına katılmıştık, Kanal Vırt’ta, bize Melis’i bulup getirdiler. Sarıldık, öpüştük, koklaştık, sevindirik olduk. Şimdi bağı koparmamaya çalışıyoruz. Nihal’i tanımıyor olabilirsin, Melis’in ablası. Renkli bir şahsiyettir. Evlerine günün hangi saatinde gidersen git (zabaan körü, gecenin yarısı, öğle üstü, kuşluk vakti, tan ağarırken, güneş batarken, hiç farketmez), az sonra bir davete gidecekmiş gibi görünmeyi başaran tanıdığım tek insandır. Bi insanın hiç mi üstü başı dökülmez, yüzü gözü şişmez, saçı başı dağılmaz, gözleri çizgi olmaz anlamıyorum ki... Neyse, konu maksadını aşan yerlere geldi, şimdi haklıyken haksız duruma düşecem (ne demekse, uysa da kodum uymasa da...)

Elçin’ciğim, sana da ne söylesem boş, yani, kasap et derdindeee, koyun can... Yani sana bir mentor, bir yaşam koçu edasıyla yazdığımız, söylediğimiz onca şeyden bi bok kalmasın aklında, bi kulaandan girip bi kulaandan çıksın, aklında kalan şeye bak, terörist saldırırsa ona verecekmiş de falan da filan...töbe töbe...

Elçin: 
Yani şölle Pammık Pelensesim, Götlek Pinokyom,
Teröristler de ilgilenmiyo da o açıdan ehe ehe.

umutsuz iş kadını

16 Ekim 2009

Aylin gene ablama niyetlenip bana mesaj atmış.

Aylin:
Geldin mi? Ara.

Banu:
Buyur??? Neredeydim ki?

Aylin:
Tamam ablan işte. Karışmış beea!

Banu:
Haa o mu? Geldi geldi, gelir gelmez de beni aradı ama bi sor bakayım niye aradı? Çok özlediğinden, sesimi duymak istediğinde falan değil, çok değerli kedisini doyurup doyurmadığımızı öğrenmek için aramış. Buyur burdan yak! Zaten hatırlarsan, yazın siz hep birlikte kötünüzü gezdirirken (hani benim taşındığım ve yaradana yan baktığım sıralar) hanım bu sefer de beni aynı kedinin boku için aramıştı, bak bakayım içinde boncuk var mı, diye.

Aylin:
Kedinin kılı ters dönse bittin sen bittinn. Hanımefendiye söyle beni arasın.

19 Ekim 2009

Elçin: (Bi raklet sofrası resmi yollamış)
Ahanda size raklet. Sarımsak, turşu, küççük patates neyin de diyooo. Sebzelere de azcık diri diyooo. Yaşasın yemek yemek. Şapırts.

Banu:
Hah, araştırdığın iyi olmuş, biz bilmiyoduk çünkü n’apılcanı, töbe töbe, lan kıçınızdan raklet uydurmayın, ben biliyorum her şeyi. Ayrıca küçük patates bulursan al çünkü Türkiye’de küçük tatlı patates bulunmuyo canım, ya da bi zaamet saksıda yetiştiriver. Sebzelere de azcık diri diyomuş, bababababa, ölü diil yani, biz sebze leşi koyacaktık çünkü, allaalla yaaa...

Elçin:
Ne bağırıyosun çocuğaa yaa, hayal kuruyorum yoksa burada duvar tırmalıyorum Allahallah. Ben Kütahya pazarına bir bakayım küçük patitesler için.

Melis:
Uyy süper görünüyo...

Banu:
Ya bakmayın yaaa, şimdi internette reklam için hazırlanan ne kadar sofra varsa onlara bakıcaksınız, sonra benimki yavan gelcek, yaaaaaaaaaaaa...............

20 Ekim 2009

Banu:
Kıslar, Beril’in abisi ayın 29’unda nişan yaparak (üstelik Balıkesir midir Çemizkezek midir nedir, kör itin öldüğü bi yerde), bizim raklet olayının gözünü çıkarmıştır. Bu durumda rakleti ctsi.ye almak durumunda kalıyoruz gibi bişi oldu, bana göre bi sorun yok, kocayı postalıyorum kardeşine (bu arada Deniz zaten Cuma günü dönüyormuş, yani her halükarda onu postalıyacakmışım), ancak sizlere de bir sormakta fayda var tabi, hepiniz için uygun mudur? Yoksa öbür haftaya da atabiliriz, nasıl olsa “Deniz’in olmadığı zaman” diye bir şey kalmadı, yani ha 30’u, ha 31’i, ha 7’si, farketmiyor.

Dönün bana (yüzüme bakarak konuşun layn...)

Melis:
Hay Beril’in abisi yaaa... tam gözünü çıkarmış , benim için sorun değil 31’i Cumartesi belki daha da iyi oldu. Ama cemaat ne derse ona da uyarım, o kadar uyumluyum ki gördüğün gibi herşey kabulüm, yeter ki raklet
yiyebileyim sonunda.

Beril:
Valla bana da uyar, ama bi daha değiştirmeyin yaa, çocuk oyuncağı mı canım buu aaaaa!!!

Banu:
Camili bi laf vardı, neydi o, duvar muvar, bişi...

Melis:
“Eceli gelen köpek cami duvarına işermiş”  de konumuzla alakasını çıkaramadım.

Banu:
E çok güzel... En sevdiğim durum söz konusu; “En akıllımız direkte bağlı” durumu.

Elçin:
Yani bebişlerim sonunda raklet tavalarıyla birbirimize giricez gibi bir his var içimde. Ayrıca bu yaşta nişan olayını da anlayamadım…

Bana tarih uyar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder