13 Haziran 2016 Pazartesi

Raklet

13 Ekim 2009

Eda “…ve kavga böyle başladı” diye komik bir yazı göndermiş.

Elçin:
Bebişimmm Günaydın,
Bu mail dolaşalı yıl oldu. Lütfen güncel olalım biraz emi ehe ehe. Mucks.
Ayrıca pazar günü Turta çok keyifliydi naberrrr.

Banu:
Elçin’ciğim, ne o, bi keyifli gördüm seni? Hafta sonu aldın gazı tabi, şimdi “ay ne güzel işim varmış benim” diye çalışıyosun di mi? Yanlız Eda’ya niye sataştığını anlamadım. Ben hala ondan bi geyik mesaj gelmiş olmasının şokunu yaşıyorum, la kızm, kadın zaten 32 ayda bir mesaj atıyor, o gün bu gün, anlasana, böyle alaycı mesajlar yazmak yerine destekleyici olmalıyız, onu teşvik etmeli, her zaman yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz, yolladığı mesaj daha önce 12 kere gelmiş bile olsa ilk defa o yollamış gibi yapmalıyız. Lütfen daha duyarlı olalım.

Eda’cım, her zaman yanındayım şekerim...

Eda:
Ulan manyak karı gözümden yaş geldi. Allah dilinize düşürmesin…

Beril:
Canlarım canlarım nassınız? İyisiniz işşallaahhh. Biliyorsunuz mutfak canavarı (!!!) Banu arkadaşımız bizi 30 Ekim akşamısı RAKLET yemeğine davet ettiler. Bendeniz de 29 ekim programım var mı yok mu bilemiyordum ve de Elçin hanımısının da 24 haftasonu mu yoksam 31 haftasonu mu geleceği belli değil idi. Şimcik şöyle bir durum var: sevgili annem ağabeyimin 24 ekim veya kasımda Balıkesir veya Karacabey veya yurdumun herhangi başka bir köşesinde nişanlanabileceğini haber verdi. Her ne kadar belirsizliklerle dolu olsa da oğlumuzun nihayet evleniyor olmasının verdiği sevinç ve coşku ile nişanı bekliyoruz. Dolayısıylan 24 hafta sonu yurdumun başka bir köşesinde olabilirim. Ayrıca 30 ekim günü izinli olamayacağım için de 29 ekim tatilini burada geçireceğim. Dolayısıylan ben diyorum ki… ne diyorum lan ben anlayan varsa beri gelsin. Sanırım şöyle diyorum. Elçin’cim sen 30 ekimde gel, Banu sen raklet yap ben yiyim, Ali topu tut, çalış Eda çalış hebe hebe muck muck.
Bitanecik Boğanız, taklitlerinden sakınınız!!!

Banu:
E tamam, bu süper oldu valla, o zaman 30 Ekim akşamısı bizdeyiz hep beraber. Melis’i de çağırıyoruz di mi? Ancak o da “Fulya ve Nihal’i de getireyim” derse şapa otururuz, neden, çünkü raklet 8 kişilik, bu durumda biz oluyoruz 9 kişi (Berk ile Ege’yi de sayıyorum), şimdi rakletin ne olduğunu bilmeyenler “aman ne var, ölçüsünü biraz bol tut, 8 kişilik yemekten 9 kişilik de çıkar” diyebilir, babababababa, allaalla yaaaa, bi sen akıllıydın di mi? Alaan cahalı, guççük tavalar 8 tane, onu çoğaltamıyoruz maalesef, o meyanda yani. Yoksa bana göre hava hoş, hahhaayyt, bi daha mı gelecem dünyaya....

Bu araba Beril’ciim, yani şimdi Kenan ciddiden canlı canlı evleniyo mu? Valla ben hala inanamıyorum ve bu işin gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum. Eğer öyle olursa, nişan bohçasındaki malları paylaşırız, taam mı? Gerçi sana olmaz ama...

Beril:
Bence Melis Nihal’i getirebilir ama Fulya gelmek istemez diye düşünüyorum, belki de 29 ekim tatiline çıkıyordur. Bence Melis’e sor, cevabına göre tava olayına çözüm bulalım diyorum bebişim. Bende de küçük tavalardan var ama fakak ateş olmayınca bir boka yaramaz diyorum. Dolayısıylan önemli olan tava değil ateş diyorum ben. Zaten beş ana elementten biridir ya ateş, halbukisi tava diye bi element var mı? Yok,  işte bu kadar…

Banu:
Lan kötünüzden element uydurmayın, tava değil tahta o tahtaaaa...

Beril:
Ben de öyle diyorum yaa manyak baarma diyorum!!! Bu arada diğer arkadaşlar nerdeler? Alooo Eda,  Elçin kuzucuklarım höööö kimse var mı?

Banu:
Yok güzelim, onların 1 atımlık kurşunu varmış, onu da kullandılar, bitti. Biz senle devam edebiliriz, ama gene de onları da loop’ta tutalım, yazık, gelişmelerden haberleri olsun...

Eda:
Oğlakdan boğaya, oğlaktan boğaya, ordamısınız işsi güçsüz arkadaş canlısı boğalar, bir tutam ot bulmuş kibisinden çullandınız üstüme aaaa

Ulan hayvan (boğa anlamında) arkadaşlarım, Allah tepenizi görsün (Banu hep öyle derdi ama ne demek pek bilmem, bir çeşit kızgınlık nidası sanırım)

Raklet ne? Bir, 29 ekimde kırk yılın başı şehir dışına gidicez ailecenek... İki, ben olmazsan 8 ediyor işte kendimi kurban edeyim… Zaten sanırım gelmemi istemediniz de onu ima ettiniz (alınganmış) artık Melis felan tanımadığım bir takım isimler geçiyor. Snıf. Ama ben de raklet yemek istiyorum, dört, (yeniyodu dimi, tava felan deyince...) Neden hep bu programları benim olmadığım zamanlara getiriyonuz aaaaaa???

Elçin arkadaşıma bu vesile ile teesüflerimi bildirir, ne olmuş eski ise haber, bana yeni geldi ben de attım, derim. Bakınız boğa Banusu beni nasıl sahiplendi. Canım arrrrrkadaşım benim.

Çok çalışıyoruz ne var... Bi lafa atmalar, bir havalar...

Banu:
Aaaaaa, s..tir lan, ciddiden mi yoksun? Abboooo... e oldu mu ama şimdi? Kıyamam ayol, neyse üzülme ben sana ayrıca bi raklet partisi yaparım.

Elçin:
Canlarım, cinlerim, böcüklerim,

Bir başşak burcu kuyuya taş atmış kırk boğa çıkaramamış ehe ehe. Ben 10 dk yemekteykene maşallah yetmiş mail atmışsınız. Bu hız, bu dinamizm, maşallah tu tu. Cillop arkadaşlarım benim.

Şimdi şölleki Eda'ya takmamım sebebi ne zaman bişey yapıcak olsak bir adam sendecilik, efendim bi yoğunluk, bi yetişememe, bir seyahatlere gitme. Sonra da, yok burcum niye bölle, yok Banu hanımısı Eda'yı destekliyorum felan. Hafta sonu öyle demiyordun ama (bu bir kıskançlık krizidir uzakta kalmanın getirdiği bir defekt olaraktan).

Neyse cimciklerim cuma gününe çok güzel program yapmışsınız fekat ben hızlı tren ile gelsem bile saat 21 30'da Ankara'da oluyorum. Yani izin almam lazım. İzin alabilirmiyim sormam lazım. Bu durum da 22'sinde belli olur. Çünkü ciddi bir toplantı var. Belki hepten gelirim o açıdan yanııı. Fekat raklet'i çok merak ettim yemezsem bir yerlerim şişer. Merak kediyi öldürür felan. Bızztttt zızzz nanu nanu.

Hadi öptüm hepiciğinizi. Toplantım var da.

Eda:
Raklet ne yahu? Hani bari ne kaçırdığımı bilseydim.....

Banucum bu vaşşşak ay başşşak burcu aramızı bozmaya çalışıyor. Bu özelliği yazıda var mıydı? (bu arada o maili bulamıyorum, yani burçları, atsanıza bidaaa, dostumuzu düşmanımızı bilelim iyice değil mi ya?)

Berülcüüm, abine hayırlı düğünler osssun inşallah bu arada. Birbirimize laf geçirmekten atlamışım ayol. Kazanız mübarek ossun....

Elçin:
Yaa bişey diyeceğim. Ben şimdi iki hafta burada kalınca kurdeşen olacağım için her şeye rağmen izin alırım diye düşünüyorum: Yani yapalım raklet neyin.

Tava ve/veya tahtanın içine ne konuyo aceba yemek cinsinden.

Beril:
Ah bebişim yaparız tabikine rakleti de yersin, tavayı da tahtayı da, üstüme acıcık kuzu kokusu koyduk mu beni bile yersin bilmem mi…

Banu:
Şöyle ki; küçük tavayı önüne alıyosun, önce peyniri koyuyosun, soyna masanın üstündeki envai çeşit ıvır zıvırla (halka soğan, yeşil biber, kırmızı biber, mantar, sucuk, sosis, pastırma, jambon, vb.) doldurup makinaya koyuyosun. 3-5 dakka soyna alıyosun, peynir erimiş, diğerleri hafif kızarmış oluyo, bunları haşlanmış patates, kornişon turşu ve/veya arpacık soğanı turşusunu katık ederek yiyosun. Şimdi böyle okuyunca “hadi len, bunla kim doyar” diyosun, ama raklet peyniri çok ağır bir peynir (yani size sahici raklet bilem bulacam), böyle 2 tava yedin mi zaten doyuyosun. Üstüne de tatlımız var.
Oldu mu?

Beril:
Tatlı mı dediniz???

Banu:
Yuh Beril, bunca şeyin arasından tatlıya mı takıldın? Tabi tatlı dedim, n’olmuş, yapamam zannediyosun ama hepinizi madara edecem.

Bu arada, senin aklına gelen başka bişi var mı raklet sofrası için? Ha bi de sosis de olacak.

Beril:
Çırpılmış yumurta, domates olabilir daha da olabilir, düşünücem.

Elçin:
Bence süperr, doyulur diye düşünüyorum, olmazsa azcık ekmek banarız. Baget ossunn kepekli ossunnn.

Banu:
Bıldırcın yumurtası da koymayı düşünüyordum zati, domates tabi ki de olacak. Başka?

Eda:
Yani bi insan bu kadar dışlanır, imrendirilir, hani gelemiyoz ama dötünüze taktığınız yok bakıyorum, üstüne üstlük ağzımızın suyunu akıtıyonuz, bu kızın biyeri şişer mi  düşünen yok (simetrik şişeceğini bilsem lokasyonu bildireceğim) alacağınız ossssun ...

Elçin:
Canım sen dön de kendi dötüne bi bak, bizi takıyormu acıba? Allahallahhhh. Bence raklet süper bişiiii. Kötü olsa nolcek maksat muhabbet olsun hah hah.

Banu:
Yav güselim, üzülme sen, ben sana da raklet yedirecem...elbet bir gün... Hem bunda şişecek pişecek bişi yok, alt tarafı peynir eritecem, üstüne de ıvır zıvır, o kadar yani, bişi yok bunda, ama raklet peyniri de bi güzel olur kiiiii, öf öf öf, yeme de yanında yat...desem de inanma, dandik isviçre peyniri işte (ehi ehi), eridi mi fokur fokur kaynıyor, çıkan koku ile kendinden geçiyosun ...ay yani okkadar kötü kokuyor...

Bütün bu yazışmalardan sonra Melis’e haber veriyorum.

Banu:
Melis’ciğim, şimdi şöle bi program yapıyoruz. Ayın 30’u cuması (biraz uzak bi tarih ama arıza çıkmasın diye böyle yapıyoruz, bi de benim kocamın o hafta Ankara dışında olmasının da etkisi var tabi) Beril-Elçin-Eda-Sen-Ben benim yeni evimde toplaşıyoruz, ben size raklet yapıyorum, oturup afiyetle yiyip muhabbetin de gözüne koyuyoruz, her bi işini ona göre ayarla. Tek mazeret, o hafta sonu 29 ekim olması hasebiynen çok daha önceden tasarlanmış bir seyahat falan olabilir, onun dışında hiç bişi kabulümüz diil. Ayrıcana Nihal de gelirse çok fena memnun oluruz.
Öptüm

Melis:
Banucuk, program süper olmuş ne diyim ben de gelir raklet yer, muhabbetin gözüne korum!!! Şimdilik hiç bi programım yok, Nihal’e de teklif götürürüm tabii ki.

Hepinizi öptüm…


13 Ekim 2009

Banu: 
Bak Deniz’ciğim, senin olmadığın hafta, 30’u akşamı için program yapıyorum (aman hemen “ben sanki senin programlarına karışıyo muyum” diye söylenme, duygu yapma, baarma bana), yani kızları bize çağırıyorum, felekten bi gece yapçaz, olur da seyahatin gene ertelenirse falan, kendine o akşam için bi yer bulman lazım, ona göre. Ben söyleyim de günah benden gitsin.

Öptüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder