30 Haziran 2016 Perşembe

Malezya, Dönüş, Malezya Notlarına Giriş

15 Kasım 2010

Banu:
Deniz'ciğim, kart ödemelerinin talimatlarını verdim.
N'apıyosunuz? İyi misiniz? Bugün okullar tatilmiş galiba, Ege mutlu olmuştur. Biz bütün gün allaan sıcağında o park senin bu park benim gezdikten sonra hışırımız çıktı valla. Benim bi de sıcakla aram çok iyidir biliyosun, perişan oldum ama hiç şikayet etmedim, kendi kendime
sürekli "saçmalama Banu, bunları bi da nerde görecen" dedim. Binaların içi de bir o kadar buz gibi, valla bünye sapıttı, evin içinde de 10 tane mi 12 tane mi ne klima var, Serap bütün klimaları sonuna kadar açıp içerde oturuyor. Halbuki verendada şu tepede dönen fırıldaklarla gayet güzel oturuluyo valla.
Resimleri aldın mı? Daha bir sürü var da hepsini yollayamadım, en güzellerini seçtim.
Seni de Ege'yi de çok öpüyorum. Kendinize iyi bakın.

Deniz:
Canım, egeyle beraber mailini okuduk. Cevap yazıcan mı dedim. sen yaz dedi. ben yazıyorum. Perişan olmana rağmen şikayet etmemen dolayısıyla seni kutluyoruz. böyle devam et. işte benim kızım. Biz de seni öpüyoruz. Herkese selam.

16 Kasım 2010

Banu:
Vay eşşoğlusu, o niye yazmıyor? Bana şekil mi yapıyor? Tepelerim valla. Yav bu arada burada çok ilginç, ömrümde görmediğim bir şeye daha rastlamadım, almak için yani. Oğlana ne alacağımı bilmiyorum. Bir şey getirmezsem de çok bozulur. Du bakalım, belki Borneo'dan bişi bulurum. Senin de akıbetin aynı olacak sanırsam ki.

Deniz:
Banucum, senin, ablanın, demet ve serap'ın bayramını kutluyoruz. Bu arada orda da bayram varmı? Küçükler büyüklerin ellerinden öpüyor, büyükler çocuklara mendil ve para veriyormu? Orda da inekler kesilmemek, kasabın elinden kurtulmak için otobana kaçıyor, tüm ahali peşinden koşuyormu? Yaa Gördüğün gibi sorular çetın. Öpüyoruz. Ege, Deniz

Banu:
Burada bayram var ama 1 gün, kimsenin kurban falan kestiği de yok, zaten burada hayvan da yok kesmek için. Tarım ve hayvancılık yok, yani bütün etler, meyveler falan çevre ülkelerden geliyormuş. Ama buranın aşçısı bulmuş bir yerden, yarın kavurma yapacak, sefarette Türk vatandaşlarına bayramlaşma yemeği verilecek.

Deniz:
nişan yıldönümünü kutluyorum. unutmuştun dimi

Banu:
Ahhhh, allah kahretmesin, sağa sola da notlar yazmıştım. Senin de kutlu olsun, ama 5000 km uzaktayım, olacak o kadar artık (böyle de üste çıkarım. Buradaki herkes de sizin bayramınızı kutluyor, demin annemleri aradık, size de denk geliriz diye ummuştum ama daha gelmemiştiniz. Buradan aramak çok pahalı, dakikası 7 lira, ondan için arayamıyorum.
İkinizi de çok öptüm.
Resimlere bişi dememişin???

Deniz:
Resimler çok güzel. eline sağlık. siz aradıktan iki takika sonra biz gitmişiz annenlere. Gayet güzel sıraya girip bayramlaştık. pilav ve et yidik. Sonra annemlere gittik hep beraber. şindi evdeyiz. ege oyun oynuyor. bende yazı yazmaya çalışıyorum. öptüm
not: bana bir şey almana gerek yok. bilgisayar ne oldu?

Banu:
Daha bilgisayar olayına giremedik. Sanırı apple almaktan vazgeçeceğim çünkü benim için en önemli olan yazı yazma konusunda beni zorlayacak gibi, office programı da çok pahalı, ondan için bi bakınacağım, belki de hiç almam, Serap burada o kadar da ucuz olmadığını söyledi ama kendisinin 1000 dolara aldığı apple türkiyede 1800 yurodan başlıyor. Neyse, bakacağız bakalım.
Öptüm

17 Kasım 2010

Aslan:
Yanıt ver Ay Mekiği, burası Houston, ses kesildi..Geziler, Racalar ve Koalalar ülkesinde durumlar nedir, oralarda hayat var mı?

Banu:
Var var, bugün Melaka'ya gittik. Bir sürü tapınağa girip çıktık, birazdan yollayacağım resimleri ama önce bi bakmam lazım, biz de şimdi girdik eve. Şu anda bir yağmur yağıyor, aklın durur, ve sürekli gök gürlüyor. Ekin abla korkabilir, ona göre...

18 Kasım 2010

Banu:
Aslan, ilk resmi senin için çektim. Buranın 6'lı Ganyan bayi.

Aslan:
Sağol, yolum düşerse boşuna zaman kaybetmem,hemen oynarım oyunumu. Lokantanın resmini de alayım lütfen.

18 Kasım 2010

Banu:
Deniz'ciğim, sesin soluğun kesildi? N'aber? N'apıyosunuz? Biz bugün Melaka'ya gittik. Tapınakları falan gezdik, Flora De La Mar gemisinin maketini gördük, ekte bir kaç fotoğraf var, hepsini yollamayacağım, ben gelince gösterecek bir şey kalmayacak. Seni de oğlanı da, hatta Ali'yi bile özledim. İnsanoğlu böyle işte, altın kafese koy, yuvam da yuvam diye vızıklasın. Yarın Seravak'a (Borneo adasına) gidiyoruz. 2 saatlik bir uçak yolculuğu ile gidiliyor, öyle Bolu'ya gitmek gibi değil yani. Pazartesi günü döneceğiz, oradan bir şey yollayamayabilirim, buraya dönünce yağdırırım artık. Biraz önce bir yağmur yağdı, aklın durur, sürekli de gökgürlüyor.

Öptüm, kendinize iyi bakın.

Deniz:
Şöyle söliyim, bende seni ösledim doğrusu. Ege bu konuda karizmayı çizdirmiyor. Daha ne olduki diyor ama. Aması malum. Maleda nedirkine. Kutsal bir yermi, herhalde öyle.

Borneoıya tkatli gidin. Aşırı hız neyim yapmasın pilot söyleyin. Bi de bayram trafiği. Mazallah.
Bu gün annenler ve Selamiyle gölbaşına gittik. Güzel bir yemek yedik. Kulağınızı çınlattık. Bizden bu kadar.

Güzelim seni buradan maillerle daha fazla meşgul etmiyelim. Oğlan Ateş ve Ece ile Cepa’da. Öpüyorum,

21 Kasım 2010

Deniz:
Banusu, umarım borneo gezisi güzel geçmiştir. İtiraf etmeliyim ki 12 gün uzunmuş. Yine itiraf etmeliyim ki ev sensiz keyifsiz oluyormuş. Çarçamba kaçta geleceğini bildir. Öpüyorum.

Banu:
Denizciğim, sana "KENDİ" bilgisayarımdan yazıyorum, vallayi Serap iyi bir şey aldığımı söylüyor, üstelik 900 liraya mal oldu, ben de çok sevindirik oldum, deminden beri bununla oynuyorum, Borneo gezisi muhteşemdi, hem orang-utanları hem timsahları gördük, resimleri artık gelince gösteririm. Uçağım çarşamba günü 17.30da Esenboğa’da olacak, Quatar havayolları ama uçuş numarasına bakmam lazım, onu da yazarım.

Herkes iyi mi? 9 gün tatilden sonra Ege'ye zor gelmiştir okula gitmek.

Şimdilik öpüyorum. Sonra gene yazarım.

Deniz:
Canım, güle güle kullan. Çarşamba 15.00 da havaalanında olurum. Öpüyoruz, ege, Deniz

Banu:
Ne 15'i ayol, 17.30da inecek uçak

23 Kasım 2010

Banu:
Denizciğim, uçuş numarası QR 0464, yerel saatle (bizden 1 saat ilerideler) 14.30da kalkıyor, Ankara'ya 17.30da iniyor. Hava durumuna göre bana bi mont getirmeyi unutma.
İkinizi de öptüm.

24 Kasım 2010

Ömer:
iyi misin hoş musun, (klavyede soru işaretini bulamıyorum).
komik anıların vardır, beklerim.
sevgi ve selamlar

Banu:
Ömer’ciğim, iyiyim, hoşum, her şey çok değişik ve etkileyiciydi. Burada olmamak istiyorum. Komik anılar var, yazacağım işşallah, sana da tabi ki göndereceğim. Sen n’apıyosun? Yeni bekar öğrenci hayatın nasıl gidiyor? Burada olmamak istiyorum. Kendime bilgisayar aldım. Artık yazıların, hikayelerin, romanların gözüne koyacam. Burada olmamak istiyorum.

Kendine iyi bak.
Öptüm.

Not: Burada olmamak istiyorum.

25 Kasım 2010

Aslan:
Sen burada mısın? Yaşasın.

Banu:
Yes. Dün geldim, akşam 6 civarında “home sweet home” durumundaydım. Bugün de işe geldim. Burada olmamak istediğimi söylemiş miydim?

29 Kasım 2010

Barış:
Bugün, yarın, ne zaman?

Banu:
Bugün.

Ben köfte yerim, Kerim pizza yer, Melih gordon bleu, Aslan pizza da olabilir gordon da.

Öğlene görüşürüz

Kerim:
Koordinatör kim?

Banu:
Benim neyimi beğenmedin?

Barış:
Banu herhalde. Hepinizin ne yiyeceğini bildirdiğine göre.

06 Aralık 2010

Eke, yarından itibaren yayınlayacağım Malezya notlarını koydum.

Banu:
Arkadaşlar, işte 44 gözle beklenen Malezya notları (burada trampetler çalıyor). Yorumlarınızı bekliyorum, biraz uzun ama bi zaamet okuyun, hepsini toparlayıp yazana kadar canım çıktı. 12 günlük seyahati 15 günde yazdım, siz hesap edin artık...

Aslan:
Yazar, ince bir mizah ile süslediği gezi anılarında, hem ilginç bilgiler verirken, hem de bizlere doyurucu bir görsel panorama sunuyor. Tarih ile coğrafyayı, şehir ile insanları zamanın tünelinde güzel bir yolculuğa çıkmış buluyorsunuz. Gezi notlarının yayımlandığı sitelere örnek olacak bu çalışma için gelecek vaadeden yazarımızı kutluyor, içten bravolar diyoruz.
Yıldızın parladığı bir zaman dilimine tanık olduğum için mutluyum.

Banu:
Yav Aslan, ne kadar güzel şeyler söylemişin. Valla ihtiyacım vardı, bir kaç kişi "hmm, güzel olmuş" gibi yavan tepkiler verdi, ben biraz daha fazlasını hakettiğimi düşünürken sen düşündüğümden de fazlasını söylemişin. Çok sağol. Bundan sonra sadece sana yollayacağım yazdıklarımı.

Aslan:
Yazın gerçekten içten ve sıcak geldi bana. Belki zekana ve ince espri mantığına aşina olduğumdandır. Bir de gerek giderken gerekse döndükten sonraki geziye ilişkin enerjik ve masum tavrın ilgiyi haketmeyecek gibi değildi.

Sen affedici ol ve insanlarla paylaş yine de böyle güzel şeyleri derim ben. Ne de olsa, gül tutan elde az da olsa gül kokusu kalacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder