11 Haziran 2016 Cumartesi

Buluşma ve Noyan, Çıban, Antihistaminik, Nutuk

16 Eylül 2009

Banu:
Ctsi? Sardunya? Yemek? Öğlen?

Eda:
Ayyyy ne iyi olur..

Beril:
Ok. Saat?

Banu:
Hah, bunu iyi dedin. Ben size mesajı yolladıktan sonra aklıma geldi ki, saat 13’de Nejat dişimi oyacak. Birazdan arayıp daha erken bi saate aldırmaya çalışacağım. Döncem ben size.

(10 dk sonra)

Randevümü 11:30 yaptım. Yani yarımda falan (elmanın yarısı değil, saat 12:30 demek istiyorum) buluşabiliriz.
Taam?

Beril:
Oki doki. Ama bi sorum var: Gece 12:30 mu gündüz mü? Anlayışsızız ya o açıdan...

Banu:
Ebeni...

Elçin:
Topa son anda girebiliyorum. Yahoo'mu açamadım. Meğerse güvenlik soruları soruyormuş hıyar.

Ben C.tesi yola çıkacağım. Noyan (Kuzeni) gelecek beni almaya. Arabayla gelelim dedik. O da bir arkadaşıyla kahvaltıda buluşacak belki. Öyle olursa geç çıkarız. Hay bin kunduz. Şimdi çocuğu çağırıp sonra da “hadi canım çek Ankara'ya arkadaşına da başlatma” demek olmaz? Desem mi acaba?

Neyse Cuma günü belli olur herhal. Yetişirsem gelirim. Salı akşamı 18 00'e kadar Ankara'dayım müsait olursanız görüşürüz.

Hadi öptümmm

Banu:
Senin de ebeni...

Elçin:
Ben zaten bütün sülalemi durumundayım genel olaraktan.

Banu:
Ay kıyamam ayol, bişi olmaz bebişim, her şey girer yoluna (yolunda gitmeyen her neyse... yani bütün sevdiklerinden uzak bir şehirde olmak, hayatında bi erkek olmaması, hatta bir kedin bile olmaması dışında). Bak bana, cillop gibi hayatım var, her şey yolunda ve her şey mükemmel, maddi açıdan boka sarmış olmam, oğlumun ergen gergen halleri, bugün bana beni şef yapmayacaklarını tebliğ etmiş olmaları ve şebek götüne dönmüş olmam dışında yani. Yoksa çok iyiyim, süperim...

Elçin:
Acilen buluşmamız lazım sanırsam ki hüngürtşş.

Eda:
Sevgülü Elçün, nedan cuma akşamından gelmiyon ki anlamadım. Ama zaten bu günlerde anlama zorluğu çekiyorum, yine işler üst üste geldi... Ben uymaya çalışacağım vallahi, özledim ayol.

Elçin:
Malimi okumadın mı bebişim, açık ve net yazmışım Allahallahhh.

Eda:
Kıssssaam, başlatma Noyanından..... Hanımefendi çisgimden çıkıcam şimdi... Diyeceksin ki arkadaşlarımı ösledim, programda değişiklik var, cumartesi 12.30 da Ankara’da olacaksak gel yoksa gelme....

Nasıl? Gayet basit değil mi? Aaaaa, Noyan’ın arkadaşıymış, kahvaltıymış .....

Banu:
Hanım haklı...
Ayrıca Noyan’ın Kütahya’da arkadaşı olması da ilginç, söyle ona, bişilerden kaçacam diye yapıyosa bunları, Türkiye’nin daha ücra köşelerinden arkadaş edinmesi lazım, Çemişkezek, Hopa, Ani Ovası gibi...  Gerçi Kütahya’da kuzeni de var ama olsun, o başka...

Elçin:
Evet hanım haklı. Ama bunun bişiyden kaçtığı falan yok…

Banu:
E niye geliyo o zaman Kütahya’ya? Yani bi sebebi olması lazım. Bu arada küçüklüğümden beri hep merak etmişimdir, insan niye çocuğuna Noyan ismini koyar? Noyan, toynak, oynak, koynak, koyan, Berkcan, Afife Jale gibi şeyler çağrıştırıyor. Yani bi erkek için biraz nahif bi isim değil mi bu? Yani... itne ismi lan bu, niye çocuğa bu ismi koydular?

Beril:
Anladığım kadarıylan hepiniz boşsunuz (buradan benim dolu olduğum anlamı çıkıyor mu?) Benim sinirlerim bozuk, Saffetcan orta vadeli plan açıklarkene buradaki manyaklar televizyonu açtılar tam iki buçuk saat tv sesine maruz kaldım, artıkın eski halime dönememe korkusu içindeyim, prozak mı alsam Allahım uzun zamandır bu kadar uzun süre tvye maruz kalmamıştım, çok endişeliyim gözüm aplalar imdak!!!!
Not: Bence Noyan güzel.

Elçin:
Sebebisi “ay Noyan ben arabayla gelmek istiyorummm gel beni al bebişimmm” demem. Tesadüf bu ya burada da bir arkadaşı neyin varmış. Gelmişken görüşürüz kahvaltı ederiz, hemi de Amerika'dan sana getirdiğim tişörtü veririm demiş kızceğiz. O açıdan yaniii.

Ayrıcana Noyan "Er -Erkek-Başkomutan" demek. Yani ipnenin tersisi. Kıslar da bayılıyoo. İpne'de değil çocummm taaam mı?

Beril:
Banu'dan önce ben söyliyim: “ipne'de değil” derken "de" yukarıdan tırnakla ayrılmaz sadece ayrı yazılır, şöyle ki: ipne de değil...

Banu:
Ay canım canım canım, canım arkadaşım, farkındaysan ben artık bunlarla uğraşmıyorum, yani başedemedim, bu yazıları bi ele alsam 2,5 günüm gider, ondan için artık görmemeye çalışıp, arka odada kendi kendime ağlayarak geçiştirmeye çalışıyorum bu travmayı.

Er-Erkek-Başkomutan’mış, bi de Atatürk diyeydin bari... Aman tamam, bişi demedik değerli kuzenine. Töbe töbe, ulan biri bana laf etse bunun yarısı kadar kafa patlatmazsınız, tüh, reziller siziiii....

Eda:
1- Saffetcan kim? Neden ismi geçiyo bizden birisi mi?
2- Ben de acayip yoğunum birazdan nadide ustalarla boğuşmaya şantiyeye gidicem yine... ama bu absürb muhabbetten kendimi alamadım ...

Elçin:
Ay canım absürdmüş. Ustalarla amele muhabbeti daha datlı olsa gerek peh.

Ayrıca Banu plensesim sana laf edenin ağzını cart diye yırtarım valla.

Banu:
En iyisi hepimiz bi elimiz yüzümüzü yıkayıp gelelim.

Nadide Usta ha? Vay be, ekonomik kriz insanları ne hale getirdi, kadınlar bile taşeronluk yapıyor artık (bana bakın, şimdi içinizden biri “ay o Nadide değil, nadide, yani güzide, ender bulunan anlamında” gibi bi açıklama yapmasın valla tepelerim)

Elçin:
Ayrıca Eda'nın imla hataları daha çok örtmenim...

Banu:
Ay Elçin, şu boktan günde bana kahkaha attırdın ya, allayımcım da seni güldürsün...

Eda:
Yalakaaa Eeeelçiiin...
Senin duvar kağıdı ustasına ihtiyacın olur bigün! (adelelisinden....) Bu arada ben çıkıyorum, arkamdan atıp tutmayın yakarımmmmm...

Elçin:
Daha önce de ustaya ihtiyaç olmuştu ama bi hayrını göremedik dimiii canımmm. Sıkıyosa şimdi yolla çok makbule geçer valla.

24 Eylül 2009

Aslan biraz rahatsızdı, ortak bi arkadaşımız var, bana onu sordu “Aslan nasıl oldu” diye.

Banu:
Aslan’ın kötünde çıban çıktı, yani basur, oturamıyo kalkamıyo, doktor “maaşallah sende de ne köt varmış” dememiş tabi, doktorlar öle şeyler demesler, “bu ameliyatlık olmuş” demiş amma velakin durum o kadar vahimmiş ki önce ilaçlarla derleyip toplayacaklar “orayı”, ondan soyna ameliyat yapacaklar. Dünden itibaren 10 gün rapor aldı, şimdi evde yatıyor.

Bana da geçen hafta beni şef yapmayacaklarını tebliğ ettiler, onun dışında iyiyim.

Bu Pazar Aslan’lara gidilinebilinir, eğer gidilinirse ben sana ararım.

25 Eylül 2009

Ahsen hal hatır sormuş, bi de “hava değişimi ile sinüzit uyku düzenimi bozdu, her gece kabus ve hafif uyku hırpaladı beni” demiş.

Banu:
Sana sinüzit için antibiyotikle birlikte muhtemelen ekspektoran bir ilaç da vermişlerdir. Onlar bazı insanda uyku yapar bazısında huzursuzluk, uykusuzluk, kabus görme yapar (yani kimini uyuşturur kimini uyarır) ben de Ege de hepsini kullanamayız, bizde daha çok huzursuzluk yapıyor. Bu ilaçlarda Efedrin vardır, efedrin bir antihistaminiktir ve allerjide kullanılır, yan etkileri de: çarpıntı, titreme, uyuyamama, bazen anksiyete, vb.

Bilmem anlatabildim mi?

Şef olamıyorum, bari doktor olayım, dedim.

Ahsen:
Ya kızım sen manyak mısın yaaa? Töbe töbe ne o öle ekspektoran götötran yok efendimdirin, noluyoz yaa? Bana only antihistaminik verdiler, o da bi boka yaramadı, hayla dönme gibi konuşuyorum ve çok halsizim.

Manyak bu kadar bilgiyi niye kaffanda tutuyon, esterin, miotik, zittir felan yani, hasta mısın kızım?

(3 gün sonra)

Banu:
Yav Ahsen, sana o gün yazamadım, “götotran” ile “efendimdirin”e gülmekten gözümden yaş geldi. “Esterin, miotik, zittir” de ayrı bir renk katmış mesajına. Ben manyaam da senin aklın fikrin çok yerinde di mi? Hııı, belli belli...

Sen şu antihistaminiki bırak, bebek gibi uyuyacan diyorum sana...

29 Eylül 2009

Barış, “Che'nin Çantasından Çıkan NUTUK” diye bir yazı göndermiş, öldürüldüğü gün Che'nin sırt çantasından Atatürk’ün NUTUK'u çıkmış, onu anlatıyor.

Banu:
Bu doğru mu sence? Yani bunu kim görmüş de aktarmış, bu kayıtlı kuyutlu bir belge mi? Adamın yakınlarına mı teslim etmişler “öldürdüğümüzde üzerinden çıkan özel eşyalarını getirdik” diye?

Bilemeyom, bana çok inandırıcı gelmiyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder