16 Eylül 2009
Banu:
Ctsi? Sardunya? Yemek?
Öğlen?
Eda:
Ayyyy ne iyi olur..
Beril:
Banu:
Hah, bunu iyi dedin.
Ben size mesajı yolladıktan sonra aklıma geldi ki, saat 13’de Nejat dişimi
oyacak. Birazdan arayıp daha erken bi saate aldırmaya çalışacağım. Döncem ben
size.
(10
dk sonra)
Randevümü 11:30 yaptım.
Yani yarımda falan (elmanın yarısı değil, saat 12:30 demek istiyorum)
buluşabiliriz.
Taam?
Beril:
Oki doki. Ama bi sorum
var: Gece 12:30 mu gündüz mü? Anlayışsızız ya o açıdan...
Banu:
Ebeni...
Elçin:
Topa son anda
girebiliyorum. Yahoo'mu açamadım. Meğerse güvenlik soruları soruyormuş hıyar.
Ben C.tesi yola
çıkacağım. Noyan (Kuzeni) gelecek
beni almaya. Arabayla gelelim dedik. O da bir arkadaşıyla kahvaltıda buluşacak
belki. Öyle olursa geç çıkarız. Hay bin kunduz. Şimdi çocuğu çağırıp sonra da
“hadi canım çek Ankara'ya arkadaşına da başlatma” demek olmaz? Desem mi acaba?
Neyse Cuma günü belli
olur herhal. Yetişirsem gelirim. Salı akşamı 18 00'e kadar Ankara'dayım müsait
olursanız görüşürüz.
Hadi öptümmm
Banu:
Senin de ebeni...
Elçin:
Ben zaten bütün
sülalemi durumundayım genel olaraktan.
Banu:
Ay kıyamam ayol, bişi
olmaz bebişim, her şey girer yoluna (yolunda gitmeyen her neyse... yani bütün
sevdiklerinden uzak bir şehirde olmak, hayatında bi erkek olmaması, hatta bir
kedin bile olmaması dışında). Bak bana, cillop gibi hayatım var, her şey
yolunda ve her şey mükemmel, maddi açıdan boka sarmış olmam, oğlumun ergen
gergen halleri, bugün bana beni şef yapmayacaklarını tebliğ etmiş olmaları ve
şebek götüne dönmüş olmam dışında yani. Yoksa çok iyiyim, süperim...
Elçin:
Acilen buluşmamız lazım
sanırsam ki hüngürtşş.
Eda:
Sevgülü Elçün, nedan
cuma akşamından gelmiyon ki anlamadım. Ama zaten bu günlerde anlama zorluğu
çekiyorum, yine işler üst üste geldi... Ben uymaya çalışacağım vallahi, özledim
ayol.
Elçin:
Malimi okumadın mı
bebişim, açık ve net yazmışım Allahallahhh.
Eda:
Kıssssaam, başlatma Noyanından.....
Hanımefendi çisgimden çıkıcam şimdi... Diyeceksin ki arkadaşlarımı ösledim,
programda değişiklik var, cumartesi 12.30 da Ankara’da olacaksak gel yoksa
gelme....
Nasıl? Gayet basit
değil mi? Aaaaa, Noyan’ın arkadaşıymış, kahvaltıymış .....
Banu:
Hanım haklı...
Ayrıca Noyan’ın
Kütahya’da arkadaşı olması da ilginç, söyle ona, bişilerden kaçacam diye
yapıyosa bunları, Türkiye’nin daha ücra köşelerinden arkadaş edinmesi lazım,
Çemişkezek, Hopa, Ani Ovası gibi...
Gerçi Kütahya’da kuzeni de var ama olsun, o başka...
Elçin:
Evet hanım haklı. Ama
bunun bişiyden kaçtığı falan yok…
Banu:
E niye geliyo o zaman
Kütahya’ya? Yani bi sebebi olması lazım. Bu arada küçüklüğümden beri hep merak
etmişimdir, insan niye çocuğuna Noyan ismini koyar? Noyan, toynak, oynak,
koynak, koyan, Berkcan, Afife Jale gibi şeyler çağrıştırıyor. Yani bi erkek
için biraz nahif bi isim değil mi bu? Yani... itne ismi lan bu, niye çocuğa bu
ismi koydular?
Beril:
Anladığım kadarıylan
hepiniz boşsunuz (buradan benim dolu olduğum anlamı çıkıyor mu?) Benim
sinirlerim bozuk, Saffetcan orta vadeli plan açıklarkene buradaki manyaklar
televizyonu açtılar tam iki buçuk saat tv sesine maruz kaldım, artıkın eski
halime dönememe korkusu içindeyim, prozak mı alsam Allahım uzun zamandır bu
kadar uzun süre tvye maruz kalmamıştım, çok endişeliyim gözüm aplalar imdak!!!!
Not: Bence Noyan güzel.
Elçin:
Sebebisi “ay Noyan ben
arabayla gelmek istiyorummm gel beni al bebişimmm” demem. Tesadüf bu ya burada
da bir arkadaşı neyin varmış. Gelmişken görüşürüz kahvaltı ederiz, hemi de
Amerika'dan sana getirdiğim tişörtü veririm demiş kızceğiz. O açıdan yaniii.
Ayrıcana Noyan "Er
-Erkek-Başkomutan" demek. Yani ipnenin tersisi. Kıslar da bayılıyoo.
İpne'de değil çocummm taaam mı?
Beril:
Banu'dan önce ben
söyliyim: “ipne'de değil” derken "de" yukarıdan tırnakla ayrılmaz
sadece ayrı yazılır, şöyle ki: ipne de değil...
Banu:
Ay canım canım canım,
canım arkadaşım, farkındaysan ben artık bunlarla uğraşmıyorum, yani
başedemedim, bu yazıları bi ele alsam 2,5 günüm gider, ondan için artık
görmemeye çalışıp, arka odada kendi kendime ağlayarak geçiştirmeye çalışıyorum
bu travmayı.
Er-Erkek-Başkomutan’mış,
bi de Atatürk diyeydin bari... Aman tamam, bişi demedik değerli kuzenine. Töbe
töbe, ulan biri bana laf etse bunun yarısı kadar kafa patlatmazsınız, tüh,
reziller siziiii....
Eda:
1- Saffetcan kim? Neden
ismi geçiyo bizden birisi mi?
2- Ben de acayip
yoğunum birazdan nadide ustalarla boğuşmaya şantiyeye gidicem yine... ama bu
absürb muhabbetten kendimi alamadım ...
Elçin:
Ay canım absürdmüş. Ustalarla
amele muhabbeti daha datlı olsa gerek peh.
Ayrıca Banu plensesim
sana laf edenin ağzını cart diye yırtarım valla.
Banu:
En iyisi hepimiz bi
elimiz yüzümüzü yıkayıp gelelim.
Nadide Usta ha? Vay be,
ekonomik kriz insanları ne hale getirdi, kadınlar bile taşeronluk yapıyor artık
(bana bakın, şimdi içinizden biri “ay o Nadide değil, nadide, yani güzide,
ender bulunan anlamında” gibi bi açıklama yapmasın valla tepelerim)
Elçin:
Ayrıca Eda'nın imla
hataları daha çok örtmenim...
Banu:
Ay Elçin, şu boktan
günde bana kahkaha attırdın ya, allayımcım da seni güldürsün...
Eda:
Yalakaaa Eeeelçiiin...
Senin duvar kağıdı
ustasına ihtiyacın olur bigün! (adelelisinden....) Bu arada ben çıkıyorum, arkamdan
atıp tutmayın yakarımmmmm...
Elçin:
Daha önce de ustaya
ihtiyaç olmuştu ama bi hayrını göremedik dimiii canımmm. Sıkıyosa şimdi yolla
çok makbule geçer valla.
24 Eylül 2009
Aslan
biraz rahatsızdı, ortak bi arkadaşımız var, bana onu sordu “Aslan nasıl oldu”
diye.
Banu:
Aslan’ın
kötünde çıban çıktı, yani basur, oturamıyo kalkamıyo, doktor “maaşallah sende
de ne köt varmış” dememiş tabi, doktorlar öle şeyler demesler, “bu ameliyatlık
olmuş” demiş amma velakin durum o kadar vahimmiş ki önce ilaçlarla derleyip
toplayacaklar “orayı”, ondan soyna ameliyat yapacaklar. Dünden itibaren 10 gün
rapor aldı, şimdi evde yatıyor.
Bana da
geçen hafta beni şef yapmayacaklarını tebliğ ettiler, onun dışında iyiyim.
Bu Pazar
Aslan’lara gidilinebilinir, eğer gidilinirse ben sana ararım.
25 Eylül 2009
Ahsen
hal hatır sormuş, bi de “hava değişimi ile sinüzit uyku düzenimi bozdu, her
gece kabus ve hafif uyku hırpaladı beni” demiş.
Banu:
Sana sinüzit için
antibiyotikle birlikte muhtemelen ekspektoran bir ilaç da vermişlerdir. Onlar
bazı insanda uyku yapar bazısında huzursuzluk, uykusuzluk, kabus görme yapar
(yani kimini uyuşturur kimini uyarır) ben de Ege de hepsini kullanamayız, bizde
daha çok huzursuzluk yapıyor. Bu ilaçlarda Efedrin vardır, efedrin bir
antihistaminiktir ve allerjide kullanılır, yan etkileri de: çarpıntı, titreme,
uyuyamama, bazen anksiyete, vb.
Bilmem anlatabildim mi?
Şef olamıyorum, bari
doktor olayım, dedim.
Ahsen:
Ya kızım sen manyak
mısın yaaa? Töbe töbe ne o öle ekspektoran götötran yok efendimdirin, noluyoz
yaa? Bana only antihistaminik verdiler, o da bi boka yaramadı, hayla dönme gibi
konuşuyorum ve çok halsizim.
Manyak bu kadar bilgiyi
niye kaffanda tutuyon, esterin, miotik, zittir felan yani, hasta mısın kızım?
(3
gün sonra)
Banu:
Yav Ahsen, sana o gün
yazamadım, “götotran” ile “efendimdirin”e gülmekten gözümden yaş geldi.
“Esterin, miotik, zittir” de ayrı bir renk katmış mesajına. Ben manyaam da
senin aklın fikrin çok yerinde di mi? Hııı, belli belli...
Sen şu antihistaminiki
bırak, bebek gibi uyuyacan diyorum sana...
29 Eylül 2009
Barış,
“Che'nin Çantasından Çıkan NUTUK” diye bir yazı göndermiş, öldürüldüğü gün
Che'nin sırt çantasından Atatürk’ün NUTUK'u çıkmış, onu anlatıyor.
Banu:
Bu doğru mu sence? Yani
bunu kim görmüş de aktarmış, bu kayıtlı kuyutlu bir belge mi? Adamın
yakınlarına mı teslim etmişler “öldürdüğümüzde üzerinden çıkan özel eşyalarını
getirdik” diye?
Bilemeyom, bana çok
inandırıcı gelmiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder