Hakkımda

Hoşgeldiniz!

Buraya girdiğinize göre hakkımda bir şeyler öğrenmek istiyorsunuz. Acaba ne yazsam sizin için ilginç olabilir bilmiyorum. Yaşımla başlayabilirim…ya da onu geçelim, yakın gözlüğü kullanıyorum, öyle söyleyeyim.

Aslında öyle olduğunu babasından başka kimselerin anlayamadığı bir prenses olduğumu düşünmek istiyorum ben. Söylemesi zor ama hayatımda iz bırakacak hiçbir şey yapmadım. Oğlum Ege’den başka. Gerçi çevremdeki insanlar (kocam, arkadaşlarım) gelişmelerinde etkim olduğunu söylerler ama bu sayılır mı bilmem.

Adım Banu.
27 yaşında evlendim. 30’umda doğurdum. Normal doğumla.
Müzik dinlemek gibi bir keyfim yok, rafine bir müzik zevkim de yok zaten. En çok yolculuklarda müzik dinlerim.
Ama kitap okumayı çok severim (Hani entelektüel insanın repliğidir ya “müzik dinlemek ve kitap okumak”, buradaki “ama”yı bu yüzden kullandım), çok da okurum.
İnsanların beni Avrupalı zannetmesi hoşuma gider.
Yaşımdan genç gösteriyor olmaktan çok hoşnutum.
Metabolizmam hızlı çalıştığı için kilo almamak gibi bir şansım da var.
Televizyon seyretmeyi severim.

En büyük korkum, ihtiyacı olduğu sürece oğlum Ege’nin yanında olamamak…tı. Artık büyüdü. İnsanın her zaman annesine ihtiyacı var ama varolmak için ihtiyaç duymakla, bunu sürdürürken yanında olmak farklı şeyler. Hepsini isterim tabi ki. Ege varolmak kısmını geçti, artık bana ihtiyacı yok, varolmak için yani. İnsanın en büyük korkusunu atlatmasının ne kadar rahatlatıcı olduğunu anlatamam.

Başka şeylerden de korkuyorum tabi; acı çekerek ölmekten, sevdiğim insanların acı çektiğini görmekten, kocamın hastalanmasından, annemi kızdırmaktan, babamı üzmekten, kayınvalidemi kırmaktan, ablamın mutsuz olmasından, parasız kalmaktan, eşim dostum olmamasından, sevdiğim dizileri kaçırmaktan (gerçi bundan artık korkmuyorum, internette hepsi var), börtü böcekten (en büyük korkum, diyebilirim, evde yalnız kaldığım zamanlar başucumda hırsızlar için bıçakla değil, böcekler için aerosol ile yatıyorum. Bu muhterem yaratıklarla karşılaşmam da hep ben evde yalnızken olmuştur, çekiyorum herhalde), buzdolabının bozulmasından, cüzdanımın çalınmasından, içtiğim sigaranın satılmadığı bir yerde sigarasız kalmaktan… Daha da sayabilirim ama bu kadarıyla bile "yok artık" diye içinizden söylendiğinizi duyar gibiyim.

Kayak tatillerini severim, kayak yapmaya bayıldığımdan değil ama kayak tatillerinin ritüelini seviyorum. Sabah kayakları alıp dağa çıkmak (aslen tembel bir insan olduğumdan, bu kısmı ben bile anlamıyorum), kaydıktan sonra sıcak çikolata veya şarap içmek, akşamları şöminenin karşısında oturmak falan. Bir de, ailecek yaptığımız tek aktivite. Hoşuma gidiyor. Gerçi Ege artık bizimle kaymıyor, biz onun hızını kesiyormuşuz, özellikle de ben, ama olsun, seviyorum kayak tatillerini.

Kayak dışında spor yapmayı hiç sevmem. Aslında beni yoracak hiçbir şey yapmayı sevmem. Taksiyle gidilebilecek her yere taksiyle giderim. “Spordan zevk almak” veya “spor yaptığında kendini iyi hissetmek”in nasıl bir şey olduğunu kavrayabilmiş değilim.

Yazı yazmayı çok seviyorum. Her konudaki her fikrimin insanları çok ilgilendirdiği gibi bir yanılgım yok aslında ama yazıyorum ben, bazen uzun, bazen kısa, habire yazıyorum. “Yazmak yaşamaktır” diye okumuştum bir yerlerde. Ben demiş olmak isterdim.

Çalışmayı sevmiyorum. Hiçbir zaman sevmedim. Çalışma hayatını her zaman, iş dışındaki hayatımı istediğim standartta sürdürebilmemi sağlayan bir araç olarak gördüm. Zannetmeyin ki iş yerinde, şu nefret edilen, bütün gün garden parti havasında dolaşan, masa başında uyuyan biriyim. İşimi çok düzgün yaparım çünkü her ne kadar tembelliği sevsem de, buna eşlik eden oldukça gelişkin bir sorumluluk duygum var. Tabi bu gene de ilk fırsatta işten ayrılma hayalleri kurmamı engellemiyor. Herkes “sıkılırsın evde, oturamazsın, sen çalışmaya alışmışsın” diyor, alakası yok, öyle bir otururum ki…

İyi bir dinleyiciyim. İnsanların anlattıkları kadarını dinlerim, kurcalamam, karşımdakinin bilmemi istediği kadarını anlattığını varsayarım, sözünü kesmem. Ben bir şey anlatırken araya girip ikide birde alakalı alakasız sorular sorulmasına sinir olduğumdan, başkalarına da bunu yapmamaya çalışırım. Bir de, her konuda herkese yardım etmeye veya sorununu çözmeye hazır tipler vardır, ben onlardan da değilim. Benden yardım istenmediği sürece kimsenin işine burnumu sokmam, yani yardım istemeyene yardım etmeye kalkışmam, zaten bana göre, bir işe de yaramaz.

Benim için hayattaki en önemli şeylerden biri de dostlarım, dostluklarım. Çok fazla arkadaşım, daha doğrusu dostum yoktur. Olanlar bana yetiyor. Yeni arkadaşlıklar, dostluklar kurmak bana çok zor gelir. Hani bazı insanlar vardır, yeni taşındığı apartmanın sakinleriyle iki günde muhabbet kurar veya yazlık kiraladığı yerde hemen sağdaki soldaki komşularıyla şen şakrak ilişkiler kurar, işte ben onlardan da değilim. Ne dünya görüşünü, ne aile hayatını, ne görgüsünü, ne bilgisini bilmediğim biriyle sıfırdan ilişki kurmak fikri bile ürkütücü. Ben, halihazırda tanıdığım insanlarla, kendim olarak, günlük muhabbeti seviyorum. Kişisel tarihimde, benimle ilk defa tanışıp da kanı kaynayan yok, hatta bu kişiler genellikle yanımdan tamamen olumsuz duygularla ayrılıyorlar. Yol sormaya bile korkulan bir insan oldum hep. Allahtan kocam benim gibi değil, sosyal o. Onun sayesinde 4 yıldır oturduğumuz apartmanda bizim arabanın önüne parkeden arabanın sahibini bilebiliyoruz. Yani ben hariç diğer aile fertleri biliyor.

Benimle ilgili bir miktar fikriniz oluştu herhalde.  

Şimdi gelelim burada ne yaptığıma. Bunun için yan sekmeye buyurun!



4 yorum:

  1. Banu hanım müptelanız oldum şimdiden

    YanıtlaSil
  2. ŞULE TÜZÜL6 Mart 2016 19:53

    Ben zaten senin kendini anlatmana hep bayılmışımdır:)

    YanıtlaSil
  3. Sonunda kitlelere ulaştınız hanımefendi!

    YanıtlaSil
  4. Banu Hanım, hayatımda etkiniz büyük... Ve bu gerçekten bi şey sayılır. Sizi 4 yıldır tanıyorum. İlk tanıdığım günlerden beri hep yazılarınızı yayımlamanız gerektiğini düşünüyordum. Sonunda! Hatta size garip gelen 'böyle güzel, esprili yazmayı nerden öğrendiniz' diye bişi bile sormuştum. E ama ben bunların hepsini bi günde okurum. Çok yazın, çabuk yazın.

    YanıtlaSil