27 Eylül 2004
Eda
“eski reklamlar” diye bir dosya yollamış.
Banu:
Lan Edaaaa, meraklısı
bu mesajın turşusunu bile kurdu be, bunları ilk gördüğüm zaman Emre
babasının portakalında vitamindi. Bunların üstüne dünya 5 savaş 22 ayaklanma gördü. Biraz güncel ol, yeni şeyler yolla ki makbule geçsin. (Şu Makbul'e de pek acırım, yani geçen geçene).
babasının portakalında vitamindi. Bunların üstüne dünya 5 savaş 22 ayaklanma gördü. Biraz güncel ol, yeni şeyler yolla ki makbule geçsin. (Şu Makbul'e de pek acırım, yani geçen geçene).
Şimdi şu anda farkettim
ki Elçin, Beril, Ben tamam da Can ne? "Riplay tu ol" yaptıyımdan için
az kalsın bu sevimli mesaj ona da gidiyodu. Ne aramıza böcek karıştırıyon
yavrum, hayır yani hiç itirazım olmaz da bi uyar bizi, bi efendi ol di mi?
Minüt van gol van, rezil olacaz.
Eda:
Bi daaaa bişey
yollarsam iki olsun lan. İnsan bu kadar madara edilir mi? Şunun şurasında heves
yapmışız. İt dazınt kaunt ivın if yu keç
börd vit yor maut, ay kent bıliiiv dis. (ağzınla
kuş tutsan yaranılmıyor, inanamıyorum)
Banu:
Pekiiiii, if ay keç
börd vit may döt? (dötümle kuş tutsam?)
Banu: (yarım
saat sonra)
Eeee? Can?
Eda:
Hay Allah seni ne
yapsın e mi? Meraklı Melahat. Can kocamın çocukluk arkadaşı, hep ailecek
görüşüyoruz ya lan!
Banu:
Tamam, anladık, ne
baarıyon ki?
28 Eylül 2004
Banu:
Eeeee bayanlar, bugün
nasılız bakalım? Hadi bakim, pamuk eller klavyeye, bana bişiler yazın, çabuk
çabuk...
Banu: (2
saat sonra)
Alooooooooo! Lan ruhsuz
pandalar, kime söylüyorum lan ben, alooooooooooo!!!!! Ayvanlar siziii!
Eda:
Apla çooook işim var be
bugün. Şeedemedim biliyon mu? Kafamı kaldıramıyorum. Amma sana sevgülerimi ileteyim
dedim. Yoksa belli ki daha çok parlatacaksın bizi. Şimdiden ışıl ışıl oldum
valllaaaa. (Bu arada 'ayvan' değil 'hayvan' olacaktı. Hani başka yerde de
yazarsın ayıp olur, kınarlar diye söyleyeyim dedim.)
'Ulan sen canına mı
susadın' diye düşündüğünü duyar gibiyim nedense.
Öptüm, Eda
Banu:
AHYAAAAK! Baltalı İlah
geldi! Yavrum ne kaşınıyon? Yok ayvan diilmiş de, hayvanmış da, zartmış da
zortmuş. Sana bunu şöle açıklıyım, yani tabi senin bunu anladıını sanıyodum
ama, neyse:
Kelimelerdeki deformasyonları
Picasso'nun resimleri gibi düşün (Bkz. ODTÜ ID 3. sınıf Sanat Tarihi ders
notları), yani adam perspektif bilmiyo mu da ööle çiziyo? Haaaayııır, onun
bilgisi hepimize kor, ama bazı faniler ne diyo? "Aaaa, adama bak ne kötü
çizmiş, bu adam nasıl meşhur olmuş, ben bile bundan iyi çizerim, uçarım,
kaçarım", di mi? Ama bizim gibi eğitimliler ne diyoruz? "Nah
çizersin!" diyoruz kibarca. Bu çerçevede, aynı Picasso misali, ben Türk
diline çok şaane hakim olduyumdan için, artık onu deforme ederek deeşik yorumlar
katabilirim, katarım, katmaktayım. Örneğin, bir önceki cümlede de
"şaane"nin "şahane" olduğunu, Türkçe'de "olduyumdan
için" şeklinde bi tamlama olmadığını, bunun doğrusunun "olduğum
için" olduğunu, ayrıca "deeşik"in de doğrusunun
"değişik" olduğunu gayet güzel biliyorum, ama artık öyle bir seviyeye
geldim ki, oynuyorum ben oynuyorum.
Bi de komik oluyo
biliyon nu?
Ayrıca “canına susamak”
diye bir şey yok, o lafın doğrusu “eceline susamak”.
Bana da artık Bikasso
derseniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder