30 Eylül 2004
Beril’in
oğlu Berk ile Ege aikidoya gidiyorlar, mavi kuşak sınavını geçtiler ancak biz
henüz mavi kuşakları alamadığımız için hala derste yeşil kuşak takıyorlar,
özellikle Ege de
bu duruma illet oluyor. Yani kuşakların alınması lazım. Ben de Beril’e yazdım, n’apacaz bunları, ona mı söylesek buna mı söylesek, kime aldırsak, diye.
bu duruma illet oluyor. Yani kuşakların alınması lazım. Ben de Beril’e yazdım, n’apacaz bunları, ona mı söylesek buna mı söylesek, kime aldırsak, diye.
Beril:
Kuşakları ben alıyorum,
içiniz rahat, yolunuz açık, gönlünüz hoş, içiniz boş olsun, Allah ne muradınız
varsa versin, bıktım ulan hepinizden... Ben ki Avropa dolaşıp gelmiş karıyım,
sizin yüzünüzden 100. Yıl çarşısında kötak aikido kuşakı arıcam. Kader
körolsun! (muydu neydi?)
Banu:
Aaa, hakketten ha,
senin kötünün dibinde satılıyodu di mi? Söylenme, söylenmeeee, ne yapacaktık
yani, deerli mıçınız 50 m. ötedeki 100. yılı gezmesin diye biz Eryaman'dan 25
km. ötedeki Kızılay'a mı gidecektik?
"Kader
körolsun" diye bişi ilk kere duyuyorum. Bi "gözün körolsun"
vardır, anneler çocuklarına kızınca, çığlık modunda bu temennide bulunurlar. Bi
de "kaderde varsa düzülmek, neye yarar üzülmek" vardır ki, kimlerin
ne vesilelerle kullandığını yazamıcim. Bi de "kader utansın" var,
sanırım bunu kastetmiştin. Ama hakketten senin kaderini de Kibritçi Kız mı
yazdı nedir annamadım ki yani nedir bu çektiğin? Amsterdam senin Venedik benim
gez, gez dur, valla çok zor, nasıl dayanıyosun bilmiyorum.
Beril:
Tamam, tamam uzatma
aldık sıpaların kuşağını. Ütelik yanımdaki para yetmediği için adi bir pazarlık
bile yaptım ki karizma neyin kalmadı.
01 Ekim 2004
Eda:
Sevgili arkadaşlar,
Gördüğüm üzere bir
mesajla, Elçin'e ‘arkandayım' diyerek başlattığım cevaplar silsilesi almış
yürümüş. Ben fazla katılamadım ne de olsa meşgul bir iş kadınıyım. Hemi de ODTÜ
denen mekanda hocalık yapmaktaydım. Dün sabah itibariyle ilk dersimi icraa etmiş bulunuyorum. Yani şu
ara bir yoğunluk yaşamaktayım.
Ancak görüyorum ki
sesimizi çıkaramadık diye yine her türlü lafı yemişiz. Ama olsun, alıştım
zaten. Eğer sabah bilgisayarı açıp da Banu’dan bir tokat yemezsem kendime
gelemiyorum. Ama Elçin abla da bana laf atmış. Ramses, sıfırcı Mücella felan
gibi. Bunlar tabi hoş olmayan şeyler. Bilmiyorum ne olacak bu işin sonu.
Bu arada gözlerimin
dolduğunu da belirtmek istiyorum, çünkü bu mail trafiği tarihe geçecek cinsten
bir katılım yoğunluğuna sahip. Burada Elçinciğime extradan bir 'bravo' demek
isterim bu gayretinden ötürü.
Malesef şu anda yine
işyerimi terkederek şantiye gülü şeklinde dolaşmak zorundayım. Haliyle size
fazla katılamayacağım. Mazur görürsünüz inşallah. Banucum yanağımın öbür
tarafını döndüm, hani oradan göremezsin diye şeettim. Lütfen çekinme.
Sizleri hasretle
kucaklıyorum. Şu an biraraya gelme konusunda tarih bazlı bir teklif
yapamayacağım. Dumur vaziyetteyim. Şantiyeden dönünce öneri getirir bir halet-i
ruhiyeye kavuşacağımı umuyorum. Şu an biraz gerginim. Sizleri hasretle
kucaklıyorum.
Sevgiler Eda
(Aynı
mesaj 2 kere gelmiş)
Banu:
1) Biz bi kerede
anlayabiliriz, niye aynı mesajı 2 kere yolluyosun? Elçin de yaptıydı aynı şeyi,
bulaşıcı mıdır nedir? Ben de, anasını satim, 3 kere yollıcam.
2) Lan içli köfte, ne bu
içerlek içerlek şeyler yazıyosun valla kodum muydu... töbe töbe, bi de üstelik
mesajları kötünle okumazsan... bi kere Elçin'in Ramses ve Sıfırcı Mücella
tiplemeleri Beril için yazılmıştı keko (ispatlayabilirim), sen niye üstüne
alınıyon, sana tek sataşan benim, orada da, kendimizin tren olduğunda
hareketle, dolaylı olarak sadece sana "öküz" demiştim, latife yani
latife, yoksa senin insan olduun hepimizce malum, biz geyik yapıyoz, kadın yok
öbür yanaanı çeviriyomuş da yok cartmış da yok curtmuş. Hanım gerginmiş, cart
kaba kaat, ben seni bi gerecem valla otururken bahçe hortumu formunu alacan.
3) Şimdi anlat bakim,
kim senin tavuuna kışt dedi? Açıl bana, anlat ablana, bak vallayi yazmak çok
iyi geliyo, Elçin bile bunu kabul etti, sana da tavsiye ederim, otur yaz,
miktir et şantiyeyi falan, bi gün gitmezsen, veya 2 saat geç gidersen n'olur
ki?
4) Hadi bakim, pamuk
eller klavyeye...
Elçin:
Herkeşlere Günaydın,
Bu mail silsilesi
içinde gördüm ki hepimiz pek bi alınganız yanıı. Bi kerem sıfırcı Mücella diye
Beril'cimi kastetmiştim. Hani sıfırlar atılacak ya Türk lirasından hocanımcım
Eda'cım. Ayrıca o günün Ramses'i de Beril'di. Bu alınganlık nereye kadar bilmem
ki. Bak ben alınıyo muyum. Bir arkadaşım kompleksli diyor, diğer arkadaşım imla
hatalarımı yüzüme vuruyor. Sen de ordan hebe hebe bilmem ne şantiye gülü. Relax
anacım relax. Bak Banu'cum bugün çok güzel bir mail yollamış Can Dündar'dan.
Şahsen çok feyz aldım, şu fani dünyada nolucaksa. Dünya fani, ölüm ani, bir kerecik
versek nolur yanii. Hadi canım hayırlı işler hepinize.
Elçin’in
bahsettiği yazı Can Dündar’ın “Tikanıp Kaldığında Hayat” başlıklı yazısı
Banu:
Şekercim, bakma aslında
bunlar hep bildiğimiz şeyler de birileri durumu formüle edip doğru kelimeleri
arka arkaya koymayı becerince, sanki olayı çözmüş zannediyoruz. Ama gene de,
bazı şeyleri ne kadar bilsek de, bi de dışardan duymak iyi geliyor tabi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder