22 Mart 2016 Salı

Kuzen Toplantısı, Kavas, "Üç Şişe" Vakası

13 Ekim 2003

Banu:
Apla’cığım, hafta sonu kuzen toplantımızı başarıynan gerçekleştirdik. ...

Egenin fotoğraflarda hep sırtı çıktı sanırım çünkü herkes objektife bakarken, o arkasını
dönmüş masaların üstündeki minik süsleri ceplerine doldurmakla meşguldü. Bi ara herkes "Egee, Egee, önünü dön, sonra toplarsın, Egee... " diye bağırıp duruyordu. Ben haliynen "allaalla bu kimin çocuu acaba, ne ayıp, bizim aileden de böylesi çıkmaz ama" havasında gözlerimi tavan ile arkamdaki duvar arasında gezdirmekteydim.

Dönerken de yolda bunun kakası geldi. Biraz karnı da ağrıyormuş, babam arabayı kenara çekti, pantolonunu donunu indirdik fakat arkadaş eğilirken poposunu geri ve pipisini ileri vermeye çalıştığından göz alabildiğine çayır çimen ortasında kakasını donuna ve pantolonuna yapmayı başardı. Allah seni inandırsın 1 lokmasını bile yere yaparak ziyan etmedi.

Öpüldün şekerim.

Apla:
Yani, orada düşüp bir yerlerini kırmakla, yolda tüm kakasını donuna yapmak seçenekleri arasında senin tercih edeceğini tercih etmiş. Nasıl olsa bir felaket gelecekti başınıza, bu hafif bir felaket sayılır. Felaket kadrosunda önemli bir konumuz var: Annemler geldiğinde Saku ile aynı evde (yani ev dediğime bakma üç odalı otelimizde) yaşayacaklar, üstelik Saku'nun yataklara atlamak gibi bir huyu da var, ayrıca da feci tüy döküyor. Ben en iyisi ilk gün sinir krizi geçireyim, herkes beni avutmak için kendi sinirleneceği konuları ileri tarihe ertelesin. Dayımla ilgili bir gelişme var mı?

Ablamın tayini yeni çıktı ve ev taşıyacak. Kendisi önden gitti, göreve başladı, buradaki evi de Selami ve annemler toplayıp ablamın yanına gidip oradaki evi yerleştirecekler.

Banu: 
Ablacıım, birden aklıma geldi, yani sırf merakımdan soruyorum, hani sen benim mesajlarımı okurken kavas seni deli zannediyomuş ya, bu kavasla muhabbetin boyutlarını merak ettim. Yani sen kavasın odasında mı oturuyosun yoksa o mu senin masanda şaapıyo? Neden sürekli burun felan burunasınız? Adamın seni seyretmekten başka yapacak işi yok mu? Yoksa size oda olarak binanın çamaşır odasını mı verdiler?

Saku konusunda senin çözümünü çok tuttum, yani ben bile daha iyisini düşünemezdim, bi de araya küçük "parşıl" hafıza kayıplarını serpiştirip, arada sırada da Selami'ye "size baba diyebilir miyim?" falan dersen, annemin sana bi kedi daha hediye etmesinin yanısıra, evde gergedan beslemene bile bişi demezler.

Hangisi? Yaşar Dayımı soruyosan, onu çok iyi gördüm, biraz sınıfta öğretmen soru soracak diye aklı çıkan öğrenci havasındaydı ama gayet iyi görünüyordu. Ama fakak Utku'yu soruyosan, valla bilmiyorum. O hafta sonundan sonra kötüm yeryüzü görmedi ki. Abant senin İstanbul benim, dolaşıp duruyoz. Ay, aman, bi an sana benziyomuşum gibi bi hisse kapıldım da, bi tuhaf oldum (Aman allayim, önümüzdeki 22 hafta sonunu evde geçirmeliyim). Ayrıca bu çerçevede babamın hislerini niye hiç sallamadığını da anlamış değilim. Ha tabi annem delirince babam mecburen tersini yapacaandan, Sakuyu koynuna alıp yatmasını bekliyor olabilirsin ama babamın kurt adam olduğu zamanları da hatırlamanı tavsiye ederim. Değil kedi, Begüm'ü bile gözü görmez valla. Sonra bi biber, bi domates, bi Saku, bi Begüm şeklinde itinayla şişe geçirip mangal yapabilir, bak söylemedi deme.

Ayrıca söylemeden geçemicim, annemler senin evi toplarken bi "üç şişe" vakası var ki, yani dağlara taşlara... Literatüre "üç şişe travması" olarak geçti. Bi dolapta 3 tane şişe varmış, babam "at gitsin, burdan oraya boş şişe mi gider" (veya buna benzer bişi) demiş, Selami babamı desteklemiş (büyük hata) annemin de gafletine gelmiş, o kahrolasıca 3 şişeyi atmışlar. Ama meğer neymiş? Lanet şişeler "KRİSTALMİŞ". Annemin 2 gece uykuları kaçmış, babamı yemiş, ve telefonda bana anlatırken hala sinirden sesi falan titriyodu, boğulacak gibi oluyodu, ürktüm vallayi. Karşısında olsam dişlerini her an geçirebilirmiş gibi bi hisse kapıldım. Hatta, telefondan anladığım kadarıyla, annem neredeyse evi terkediyordu bu yüzden. Ben, bahsettiğim telefonun öbür ucundaki talihsiz kişi oluyorum. Yaklaşık 25 dakika kadar annemi dinledikten sonra "anneciğim, sen deli misin, gel ben sana paşabahçeden 13 tane şişe aliim, olan olmuş, başlatma şişenden, derdin mi yok senin" demedim, dedim ki " ya minik anne, boşverin, kötü olmuş ama n'apalım, olan olmuş, valla hastalanacaksınız, yapmayın bööle" dedim. Yani muhtemelen sana daha uzun ve (öldürücü derecede) detaylı anlatacaktır. Aman yani sen sen ol, o şişelerin aşkından ölüyosan bile "amaan, o şişeler mi, boşverin, gelin sizle onların yerine 3 tane Hoya kristali alalım, daha şık olur" falan dicen. Taam mı canım?

Öpüldün

Not: Bak bööle her gün mektup yazdığıma bakıp da kendini şartlama. Yazmadığım günler de olabilir. Paniğe kapılma.

Apla:
Ay inanamıyorum, yani kocam diye söylemiyorum ama Selami gerçekten salak, eğer bahsekonu şişeler konyak şişeleri ise, ki onlar olması lazım, özellikle de söyledim, ben bunları saklıyorum diye. Babamla birlikte atılmaları yönünde fikir beyan etmesi muhteşem. Bir de bende alzeimer olursa anlaşılmazmış zaten hep öyleymişim şeklinde iltifatlar ediyor, kendine baksın. Neyse bir fedakarlık edip anneme ‘ne önemi var’ derim. Arkasından odanın bir köşesine gidip gözü yaşlı bir şekilde ufka bakıp, iç çekip, en sevdiğim şişelerdi ama sağlık olsun, diyebilir miyim?

Kavasın delirdiğimi düşünmesi için burun buruna olmamız gerekmiyor. Mutfak şu anda oturduğum odaya çok yakın ve adam hiik hiik (çaktırmadan gülmeye çalışıyorum da) diye sesler duyuyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder