29 Mart 2016 Salı

Kayınvalide, Alzheimer, Kedi

24 Aralık 2003

Banu:
Sevgülü aplacım,
N'aber, nassınız inşallah? Valla biz iyi miyiz kötü müyüz bilemedim.  Kayınvalideyle kayınpeder kavga etmişler,
kayınvalidem evi terketmiş. Bize geldi. Olay şöyle gerçekleşiyor: Kenan babamın alzheimerı var ya, yani yaz başında falan "başlangıcı" demişlerdi, artık pek başlangıcı değil tabi (gerçi Deniz'e kalsa, kayınpeder 20 yıl daha yaşasa hep "başlangıç" safhasında olacak da neyse). O gün annem kayınvalideme gidecekmiş. Kayınvalidem de Kenan babama "Oya Hanım gelecek, istersen sen de otur bizle" demiş. O da "yok ben yemek yiyip Esin'in evine giderim" demiş. Sonra, yemek de yemeden, giyinmiş hazırlanmış, tam çıkarken geri dönmüş, başlamış bağırmaya "ben sana bu eve kimse gelmicek demedim mi? Kimbilir ben öldükten sonra bu eve kimleri dolduracan, zaten senin kardeşin İffet de şöle, kocası da böle vb. vb. ", bir yandan da sanırım parmağını sallıyarak kayınvalidemin üstüne doğru yürüyor, kayınvalidemde de film kopuyor, onun da gelenleri geliyor. O akşam (Pazartesi akşamı) kayınvalidem bize geldi. Kadının düğmesine basılmış, ne var ne yok anlatmak, konuşmak istiyor. Deniz de evde yok. Gece 1.30'a kadar dertleştik mi! O da 71 yaşında kadın, bıkmış, ben "anne hastalık da var... " diyorum, "aman o hep öyleydi, sanki hastalıktan önce çok mu farklıydı... " diye bi başlıyosa, allayim kör et beni.

Hakkaten bu hastalıkta da, hani zaman içinde törpülediğin huylar, kendini eğittiğin konular falan olur ya, hepsi en katıksız şekliyle dışa vurulurmuş. Hayır yani zaten Kayınpederimin daha önce, gençliğinde falan da öyle "aman ben yanlış yapıyorum, kendimi eğiteyim, frenliyeyim, hanımı üzmeyim, ailesini ikide birde itin kötüne sokup çıkarmayım" falan gibi bi derdi hiç olmamış da, bu huylar bu hastalıkla iyice pik yapıyor.

Dün de, bütün bu olanlar yetmiyormuş gibi, söz konusu İffet’in oğlu Timur Ankara'ya geliyo mu? Önce Kayınvalidemlere gitmiş, bakmış kimse yok, "Bunlar Esindedir" demiş ve direkt Esin'in evine gitmiş. Kapıyı da kayınpeder açmış mı? (Timur’u görünce eminim gözleri parlamıştır). "Buyur oğlum" diyip bir açtıysa ağzını, anasının babasının ne kadar kötü, bencil, işe yaramaz insanlar oldukları üstüne bağıra çağıra çocuu dumur etmiş mi? Gökçe (Esin’in kızı) akıllılık edip Esin'i ve Deniz'i aramış. Deniz Timur’u arayıp "sen oradan çık, doooru eczaneye git, Esin'in söyleyecekleri var" demiş. Neyse Esin biraz anlatmış ama sanırım çok da ikna edici olamamış, çocuk "valla bizim oralarda, biri annem-babam hakkında bunca lafın yarısını söylese vururdum" demiş. Hani neredeyse "kontesi kim mikti" durumuna gelecez, "dehşet, vahşet, kan, kin, hırs, kalede Necati" durumunda kaldık Allahtan. En sonunda Deniz gelmiş Timur'u alıp bil bakalım nereye götürmüş? Ben de bu arada kötümü gezdirmekteyim. Sinemaya gittim. Yüzüklerin Efendisi adı altındaki, 3 buçuk saatlik bi işkenceye de maruz kalmışım ki dağlara taşlara. Bu filme de ilk ikisine gittiğimden için gittim, yoksa yani hiç de o kadar bayılmamıştım ama kendimi mecbur hissettim, gitmezsem sanki bi işi yarım bırakacakmışım gibi bi hisse kapıldım, yoksa yani filmle hiç bi duygusal bağım yok, konu tamamen psikolojik. Eve geldiğimde saat 11.30 idi. Aaaa, bi baktım misafir yavrulamış. Birken iki olmuşlar. Ben hemen yatmayı düşünürken tabi mecburen bi 1 saat kadar daha oturdum, zaten önceki geceden de uykusuz muyum? Çocuğa (Timur'a) yorgan indirmeye bile üşendim de "bak yorgan falan isteme, taaa yukardan indirmem lazım, yorma beni" dedim. Gülüyo. Nevresimin içine battaniyeyi güzelce soktum, al sana yorganımsı.

Bütün bu hengamede Ege tabi ki çok mutlu, evin içinde hareket bereket var ya! Bugün de sabah beni arıyo "anne, bak hazır babaannem de burada... " derken ben "hayır, okula gideceksin" dedim. Gayet neşeli ve şen şakrak bi sesle "Tamam anne teşekkür ederim" dedi. Aklınca babaanneyi "izin verdi" diye uyutacak. Cin olmadan adam çarpmaya kalkıyo. "Babaanneyi ver bakiim" dedim. "Tamaaaam, babaanne veriliyor" diyerek verdi. Kös kös gitti okula tabi.

Ayrıca evde iki misafir varken birinin kayınvalide olması da çok faydalı bi eser. Hiç olmazsa yemek düşünmüyorum.

Bu arada iş yerinde de bizim bölümü kapattılar. Yani direktörlüğü kapattılar, bizim Direktöre yol verdiler, bizim birimi de Genel Müdür direkt kendine bağladı. Anlayış farklı, yaklaşım farklı, her bişi farklı. Tekrar adapte olacaz.

Ayrıca da bugün regl oldum. Şimdi bu yakınlarda eve terörist saldırısı bekliyorum. Hele bi de Ege şöle okkalısından hasta olursa değme keyfime. Benden bi süre haber alamazsan merak etme, kendimi bi yere kapamışımdır, mesela yerin 50 cm. altına yan yatmış olabilirim.

Neyse, olayların devamını sana aktarırım, beni izlemeye devam et.

Öpüldünüz...

Apla: 
Ay yine güldürdün beni. Yani şimdi kayınvaliden ile kayınpederin kavga edip birbirlerine küstüler ve kayınvalide evi terkedip size mi geldi? Yani kurada sana kayınpeder de çıkabilirdi. Nispeten şanslı olduğunu söyleyebiliriz.

Merry christmas. Bugün İsa'nın doğumgünü de.

Banu: 
Dediğine hak vermemek elde değil, yani bize kayınpeder geleydi hayatta onları Ege ile bırakmaya cesaret edemezdim herhal. Düşünsene, yani henüz durumu o kadar vahim değil ama, mesela çocuğa kitap okurken birden "sen de kimsin" diyip "evi balinciler bastı" diye çocuu evden atabilir. Esin de onla bunalmış vaziyette. Vallayi n'apacaz bilmiyorum. Cumartesiye kadar kayınvalide ile Timur bizdeler. Sonrası Allah kerim. Ama dün akşam 10'da "sevgili akrabalarım, ben çok yorgunum, yatıyorum" dedim ve gittim yattım.

Ege'nin de "kaybettim" dediği eşyaları (şapka, eldiven gibi) çantasından çıkmış. Kayınvalidem "oğlum bunlar niye burada?" diyince de "babamla boğuşmak hoşuma gidiyor" demiş. Deniz sabah bana "bu ne demek?" dedi. "Valla Denizcim, artık sadece bir sorun yada çözülmesi gereken bi konu olduğunda onunla ilgilendiğin için çocuk kendince bi iletişim yolu bulmuş, ben bişileri kaybedersem babam bana bağırır çağırır, ne güzel iletişir gideriz, diye düşünmüş herhalde" dedim. Dün de tutturmuş eve kedi, köpek, tavşan alalım diye. Yani bunların hepsini birden söylemiyor, ben "hayır" dedikçe öbürünü söylüyor. Böyle böyle karıncayiyene kadar gelecektik neredeyse. Sonunda kafasını duvara çakarak susturdum.

Gördüğün gibi buralarda hepimiz şeyimizde ceviz kırıyoz, yani bi keyif bi keyif, bu kadar olur.

Sana da "merry eşşen kötü".

Öpüldün

Apla:
Banusu, bence oğlana bir kedi alma vakti gelmiş ama Van kedisi alma acaip tüy döküyor, üstelik evi temizleyen biri olmayınca hiç de hoş olmuyor. Deniz'in bile vicdan azabından kediyi severmiş gibi yapabileceği bir dönem. Ama kedinin oğlanla beraber yatmasını sağlaman da lazım. Begüm kapısını kapattığı için Saku bizimle yatıyor.

Dün akşam büyükelçiyi yemeğe aldık. Ben bütün gün Selami'ye bu işi hiç gerilmeden yapabileceğimi ispatlamak için bir relax takıldım, bir relax takıldım, akşam masada insanları itiştirip arkalarındaki dolaptan servis kaşıklarını falan almamız gerekti. Neyse bu da bitmiş oldu.

Yılbaşında ne yapıyorsunuz?

Banu:
Aplacığım, eve kedi almamamızın nedeni, daha doğrusu eve hayvan almamamızın nedeni katiyen ben diilim, Deniz her ne kadar eve arada sırada uğruyorsa da, evde herhangi bir tüylü hayvanın varlığından tiksiniyor. Yani bu durum ‘isteme-istememe'den farklı bir durum. Ege bu durumu tamamen anlamazdan gelip ikide birde "hadi oylama yapalım" diyor ama, durum maalesef bu. Şöyle düşündüm "Ege evde örümcek beslemek istese n'apardım? Onu vururdum. Demek ki Deniz'in de böyle bir muhalefet şerhi koyma hakkı var, adam huylu, n'apacan!". Ayrıca bir ev, bir çocuk, bir kaplumbağa, deniz maymunları ve çiçekler ve hatta son zamanlarda bunlara ek olarak bir kayınvalide ve bir kuzen şimdilik bana yetiyor. Hatta bir ben, bir ben ve bir ben olmak istediğim düşünülürse, oldukça fazla geldiği de söylenebilir. Özet olarak: Alerjik olan Ege diil Deniz. Ve hiç de dediğin gibi vicdan azabına falan pabuç da bırakmaz yani.

İşte bele, yani bunu ben çözemem. Benim çözmem gereken sorun yarın saat 14:00-17:00 arası Maltepe'de Ege'nin okulunun Yılbaşı Balosu ve 17:00-18:00 arası da Vişnelik'de aikidosunun olması. Bu sefer işin kolayına kaçıp aikidoya götürmemeyi düşünmekteyim.

Büyükelçi'ye selam söle. Ben olsam, adamı itip kakmakla kalmaz bide üstüne çorba dökerdim.


Öpüldünüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder