11 Mart 2016 Cuma

Beril'in "gezmeleri"

29 Eylül 2004

Banu:
Hanfendü, geldin ni? İş telefonun sürekli meşgul, sana ulaşamıyorum. Oldu mu? Venedik'te
de verdin, rahatladın mı?  Deniz çok dua etti "işşallah hava soğuktur, yağışlıdır" diye ama bilmiyorum artık. Biz de, ayıptır söylemesi, Gallapagos Adaları'na gidecez evlilik yıldönümümüzde.
Öptüm

Not: Ay Beril'cim, şu öbür iki arkadaş var ya, Elçin ile Eda, ay bunlar iyice ruhsuz oldu kı, her gün sataşıyorum, 5-6 kereden sonra biri lütfen 2 satır bişi yazıyo, gerçi senin de "yazmakla uğraşana kadaaaaar" anlayışı çerçevesinde hemen telefon etme alışkanlığın vardır ki bu da ayrı bi konu. Tabi hiç yoktan iyidir ama, yazışmanın tadı başka, siz tabi görev yapar gibi yazıyosunuz, "karı gene yazmış 5 sayfa, biz ayvan mıyız, bari iki satır da biz yazalım" diye, halbuysem ki ben yazarken çok eğleniyorum. Neyse, siz bunu anlayamazsınız, bu anlatılmaz, yaşanır.

Beril:
Geldim, geldim. Yaşasın bir yerde olduğumu ve bugün geleceğimi bilen arkadaşlarım olması ne güzel...(Ankara’da olduğumu zannedip beni geçen hafta arayan özürlü arkadaşlara şeyedilir, yani ithaf edilir...) Gerçi bu arkadaş da biraz ayıpçı ve kıskanç ama napalım, hiç yoktan iyidir.
Evet Venedik’te bol bol verdim artıkın bir sene kadar vermiyecem. Bol bol yedim, sanırım ayı kibim oldum tartılmaya korkuyorum valla. Oooh sefam olsun, artıkın sabahları 3'te kalkıp yürümem gerekecek ama... Yediğim içtiğim benim olsun gezip gördüklerimi de bilahare anlatırım canımcım, aikido sohbetlerimizi özledim valla. Tabi cumartesiden önce görüşebilirsek yan cebime... İşler birikmiş anasını satıyım, 178 mail daha var okumam gereken. Hadi bana müsade muck muck

Eda:
Sevgili dostlar,
Öncelikle sayın Beril hanımın bugün itibariyle Türkiye'ye vardığı rivayet olunur. Kendisine hojjjjgeldin demek isterim. Umarım hayırlı bir iş gezisi olmuştur ve buna ilaveten zevcesi ile harikulade bir tatil geçirmişlerdir. Ben verme konularına hiç girmeyeceğim. Ayıptır! Mahtumlarının da keyfi yerindedir ümit edelim.

Yoğun bir hafta geçiren şahsımın sayın Banu Hanımefendisinin de belirttiği üzere pek mailleşmeye vakti olmadı. Ancak sayın Banu Hanımefendisine hörmeten birkaç satır yazmışlığımız vardır, doğrudur. Fakat görülüyor ki değerli zemanımızdan ayırdığımız bu dakikalar da pek kıymete alınmamış. Derhal bir ispiyonlama, şikayet ve sitem moduna girilmiş. Yetiştiriliş tarzı itibari ile kendisine küstahca bir cevap vermek istemiyorum ve yanaklarından hasretle öpüyorum. Ne de olsa kendisi ile seneler öncesine dayanan yakiiin bir dostluğumuz vardır.

Bu vesile ile de sevgili Elçin arkadaşıma hayatta aldığı her kararda arkasına olduğumu belirtmek ister, kendisine bol şans dilerim. En yakın zamanda detaylı olarak durumu mütalaa etmek dileğiyle her birinizi hasretle kucaklarım.

Şimdi izin verirseniz, çoooook işim var. O yüzden çalışmam lazım.
Öptüm baaaaaaay,  Eda

Banu:
Elçin ne kararı aldı ki ne? Adamı merakta bırakmayın, hemen ve de deral ("derhal" annamında) cevap yazın...

Banu: (iki saat sonra)
CEVAP VERİN LAN! YIRTMAYIM BAK!

Beril:
Benim bi moktan haberim yok valla...

Banu:
Aynı durumdayız, gördüğün gibi ha Venedik'tesin ha Ankara'da, değişen bişi yok, ben bu kadar bağlantıyı sıkı tutmaya çalışıyorum, millet gene de gizli saklı iş yapıyo, bu kadar olmaz valla...

Beril:
Semra'dan öğrendiğime göre Elçin hanım geçen hafta izinliymiş ve de işten bunalmış ve de ayrılmayı düşünüyormuş. Belkim karar bu manada olabilir diye düşünmekteyim. Dolayısıylan bir herif felan söz konusu değildir, heyecanlanmayalım hanımlar beyler...

Elçin: (3 saat sonra)
Sevgili pamuk götlü plenses arkadaşlarım şu an işten uzun yazamıyorum, akşama yazıcam. Teyzemgile gidicem de. Ordan yazarım. Ana tema istifa etmiş bulunuyorum.  Ama dötü sağlama aldım. Akşama görüşürüz, öpüldünüz. Beril'cim yumru kuşum, fingirdeğim, hoş geldin şekerim.

Banu:
Eskiden kibarca "döt" yazardın, şimdi damardan giriyosun bakıyorum, eski "döt"ler "göt" olmus, artık gemi azıya aldı bu kadın, bak sölemedi demeyin...

Elçin:
Banu'cum canımcım bana olospu derken iyi dimi, sankim “r” yerine “l” koyunca anlaşılmıyo dimi. Tabi bu ara yaşadıklarımın da etkisi olmuştur diye düşünüyorum. Canım burnumda valla, onun içün ne zerafet ne asalet miktir etmiş durumdayım.

Şöyle ki yıllık iznimden sonra yani 17 Eylül Pazartesi itibariyle istifamı verdim. Fekat gel gör ki öncelikle Patroniçe Hanımısı bana inanmadı, ne kadar kararlı olduğumu anlamadı. Meğersem ben bulunmaz bir hint kumaşıymışım da haberim yokmuş. Bir ilgi, bir alaka, bir ısrar. Beni bugüne kadar ruh hastası et, sonra da canım cicim börtü böcüğüm.

İstifamın sonuna “bunu yazan tosun alayınıza kosun” yazmak istedim fekat gene de insanlık bende kalsın dedim. Her neyse bu arada başka bi yere de başvurdum ve de kabul edildim. Tabi Patroniçe hanıma neyin söylemedim. Habire ağzımı arıyorlar ayrılınca napıcan diye, size ne kardeşim, gidip ünlüler çiftliğine katılıcam belki. Kuzu, inek, sana ne, sana ne.

Bu arada stresden geberdim tabii. Bir yandan da Banu'nun stresi; ne biçim yazıyosun, yazsanıza, aha bu karılar mail bilem atamıyorlar. Baskı baskı nereye kadar.

İnşallah yeni yerimde daha rahat edicem gibi, yazarım çizerim anasını satiim. Belki eve bile bilgisayar alırım. Yaz Allah yaz. Hohayts.

Canımcımlar, bak yazıyorum, Beril karısı göt, ay pardon, döt gezdirdi geldi, gene yavrular bu. Bu sefer üçüz, beşiz tutturur. İddiaya girelim. Ver Allahım ver.

Aslında Banu haklı böyle yazdıkça da hoşuma gidiyor eyoo.

En kısa sürede görüşelim.Öpüldünüz. 

Banu:
Bu hız beni aşar, başım döndü ayol, n'oluyoruz? Bi de "evlendim, hamileyim" yazsan tam olacakmış.

1) Ben sana "olospu" demedim, dedin diyen çarpılır, ben aynen şöle dedim, üstelik Eda'ya dedim (benimnen ugraşmayın, her şeyi sakladıyımdan için, şok belgelerle her durumu ispatlarım): "Ancak sana sataşabiliyorum, Elçinanım zaten izinliymiş ama izinli olmasa da onun gireni çıkanı çok olduyu için (ay ama bak çok fesatsın, "odasına" demek istedim, sen neler düşünüyosun, çok ayıp çok, ne yani sen şimdi bizim bi denecik Elçinimize olospu mu diyosun?) cevap yazamıyo ya, bana yaramaz o yüzden". Burada esas "fesat"lıkla suçlanan ve "bana kötü bişi dedin" diye zıplaması gereken Eda, o da "çok işim var " ayaana yatıp, hiç oralı olmuyo.

2) 17 Eylül günü, pazartesi değildi, yani bu yılın 17 Eylül'ünden bahsediyosak, maalesef Cuma idi, şimdi Elçin'i gerçekleri açıklamaya davet ediyorum: Hangi gün istifa ettin? 17 Eylül Cuma mı? 20 Eylül Pazartesi mi? İstifa mi? Hö!!??

3) Bulunmaz Hint Kumaşımıymış! Yavrucuğum, kendi değerini bi sen anlayamadın zaten, senin dışında herkes, sağır sultanların alayı ve hatta hani nerdeyse eski bakanın eski karısı bile anladı da sen "kedidir kediiiii" yapıyosun.

4) Ünlüler Çiftliğinde çit olarak da çalisabilirsin, illa da bi ayvan olman gerekmez herhal (bu arada Ünlüler Çiftligi ne?)

5) Bababababa, Banu'nun stresiymiş, hıh! Sen benim mesajlarıma kurban ol be, bu kadar laf ediyosun Allah bilir dört gözle bekliyosundur mesajlarımı. Pis mikrop(lar), tamam lan daa bi da bişi yazmayım da görün gününüzü.

6) Beril konusunda yerinde tespitler yapmışın ama o dediğin mümkün diil, bi kere şartlar uygun degil, bunun için kocasının Istanbul'da olması ve minikleri rüzgarla yollaması gerekiyo, bizim rüzgar gülü de havadan kapacak onları, zaten rüzgarla döllenen kaç tür kaldı dünyada?  Çiçekler bir, Beriller iki.

7) Ben her zaman haklıyım olm... kızm, bak şimdi sabah sabah bunu yazdım, keyfim yerine geldi, birazdan bi tane de ablama yazarım, sizlerin cevaplarıyla debelenirim, böle böle akşamı ederim, benden mutlusu var mı beah!

8) Öpüldünüz

Elçin:
Banu'cum yani seni şahsen tebrik ediyorum yanıı. Bu nasıl bir yazma enerjisidir, nası bir  üşenmemedir? Yanına staja gelmek istedim valla.

Bak stresdeyim diyorum, hala 17 yazmış 27 yazmış, anla yani anla. Biraz tahmin et, beni de idare et. Bozma çoçuğu yaa… He he çocuğa bak 38 bitti ayol. Ama hayat 40'ından sonra bir tur daha başlar dimi ama.

Bu arada bi merak et dimi 178 mail okuyan arkadaşımız. Bir elin klavyedeyken öbür elinle de şeyini pardon ahizeyi tut da ara di mi? Bak boşuna Ramses kılıklı denmedi sana. Hanım hanım sana diyoruz sıfırcı Mücella. Sonra göt yazınca Banu kızıyor.

Öptüm.
İstifa tarihi 27 Eylül 2004 Pazartesi'dir. Bilgilerinize.

Beril:
Sevgili ve de canım ve de kompleksli arkadaşım Elçin,
Niçün beni her seferinde 3 saat konuşturup (terapi parası marası da almıyoruz anasını satıyım) sonra dötünüzün dikine gidiyorsunuz ve de utanmadan “ay meğersem pek kıymetliymişim” gibi laflar ediyosunuz istirham edicem bi açıklayınız. Orada ne olarak çalışacağınızı da bi yazarsanız ona göre yorum yapıcam, çünkü Semra hanıma “artıkın sekreterlik neyin yapmak istiyorum” denmiş de merakımı şeetti.
Hadi canısı öptüm seni muck.
Haa bu arada benim çok afedersiniz “gezmelerim” konusunda da bakıyorum pek bi hoş sohbetlerde bulunuyosunuz, ben de şöyle cevap vermek istiyorum: NAZAR ETME NE OLUR ÇALIŞ SENİN DE OLUR!!! Hadi canım, anca gidersiniz....

Elçin:
İnsan “gezemeyince” haliyle şey oluyo yani, diline vuruyor şeker. Kısaca yazıcam Müşteri İlişkileri Yöneticiliği. Daha kolay ve stressiz bir iş. Maaş aynı. Gelen müşteri memnuniyeti takibi, fikir oluşturulması, uygulanması. Daha keyifli ve kolay gözüküyor. Ayrıca neredeyse 10 da 1 personelim olucak. O zaman ben de gezme tozma konusunda daha çok çalışabilirim Gezengül arkadaşım. Ay çok özlemişim sizleri valla.

Banu:
Ay gözyaşlarımı tutamıcim, ne kadar hoş bi dostluk ve sevgi ortamı oluşturduk değil mi? Herkesin ağzi da ne doluymuş maaşallah, yani bunca lafı şimdiye kadar nerenizde saklıyodunuz? Aynı gün cevap vermeler falan, ay ciddiden çok duygulandım. Ama arkadaşlar biliyosunuz bizler çalışıyoruz, yani bi sussanız da çalıssak...

Not: Bugünün Ramses'i Eda herhal, bunca mektuplar uçusuyo, kendini ayırmış olmayalım diye her mesajı ona da yolluyoz ama hanım bize tren muamelesi çekiyo, n'oluyoz?

Elçin:
Sen yazarken iyiydi di mi? Yazamıyorum diye kurdeşen olmuştum valla. Şimdide benim işim yok hohayts. Beklemedeyim ya, çalışmıcam işte sefam olsun.

Banu:
Çattık ha! Bana bak Müşteri Memnuniyetçi Hanım, .... ana! Müşterileri nasıl memnun edecen lan? Sen bu iş yerinin düzgün bi yer olduğundan emin misin?

Bu arada, biriniz allan kulu da şu gün şurda yemek yiyelim, ya da gidelim Elçin'e yıkılalım, ya da ne bilim ne, bişi demiyo. Eeeee? Buluşmıcaz mı?

Elçin:
Ay valla gelin de bir de ev keyfi yapalım. Kısır yaparım, patates salatası, dolma, içki neyin. Herkesleri memnun ederken sizin neyiniz eksik ayol. Sefanız olsun. İsteyene otel hizmeti bilem veririm. Tarih ayarlayalım derim. Ama bu cumartesi çocuk bakıcam. 9 Ekim cumartesi de öbür tarafta toplantı var. Bu günlerin dışında her gün uyar. Hadi karar verin .

Banu:

Saat 5, ben çıkıyorum, yarın devam ederiz, hadi baaaay....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder