10 Ekim 2003
Banu:
Sevgülü apla,
Nassınız
görüşmeyeli? Ne o, artık telefonu açıp gülmüyosun? (Ben ablama e-postayla bi
şey yolladığım zaman-ya karikatür, ya yazı-bana cevap yazmayıp telefon ederdi, telefonu açtığımda da konuşmaya başlamadan gülmeye başlardı) Telefon kapalıyken de aynı şekilde gülebildiğini mi keşfettin yoksa? Ailemizde bi dahi olması ne müstesna bi durum di mi?
şey yolladığım zaman-ya karikatür, ya yazı-bana cevap yazmayıp telefon ederdi, telefonu açtığımda da konuşmaya başlamadan gülmeye başlardı) Telefon kapalıyken de aynı şekilde gülebildiğini mi keşfettin yoksa? Ailemizde bi dahi olması ne müstesna bi durum di mi?
Neyse
şekoş, sana biraz bizden haber veriim. Ben 1 haftadır hastayım, lavaboda
burnumu temizlerken sanırım bi miktar beyin de akıyo, çünkü ne zaman burnumu
temizlesem geçici hafıza kaybına uğruyorum. Sarsıntıdan herhal. Sesim de iyice
dönmelere benzedi.
Deniz
de geçen gün hastanelik oldu(muş), -muş diyorum çünkü olay şöle gerçekleşiyor:
O gün, (Salı günü) Deniz gene geç kalınca bi ariim dedim, açtı telefonu,
"bilmemkim aradı, bi yemek yiyelim dedi, ona uğrıcam, gelcem" dedi.
Soyna arkadaş 10.30 sularında geldi ki, meğer hastanedeymiş. İşten çıkmış,
arabada gelirken bi titreme, ter, mide bulantısı, her tarafı uyuşmaya başlamış,
baygınlık hali falan, artık "buraya kadarmış" diyip kelime-i şehadet
getirirken, şoförü gözyaşları içinde "başkanım, başkanım" diye diye
bunu palas pandıras Gazi'ye götürmüş, elektro melektro, bi sürü kan tahlili
falan yapmışlar, neyse hepsi temiz çıkmış. Aşırı yorgunluktan, uyku
düzensizliğinden falan olabileceğini, yediğine içtiğine dikkat etmesini,
vitamin almaya devam etmesini ve biraz dinlenmeye çalışmasını söylemişler.
Ege
iyi, fena değil. Zaten Aslan (bkz."Kahramanlarım" sayfası) da "siz ailecek gidicisiniz galiba, merak
etmeyin, ben Ege'ye bakarım" dedi de içimi rahatlattı. Ege, bu ayın
15'inden sonra akşamları dersten sonra eve kendi girecek, ona anahtar
yaptırdım. Ben eve gelene kadar, yani yaklaşık 1 saat yalnız kalacak. Eve
ışıldak aldım (hani şu sürekli fişde durup elektrik kesilince derhal devreye
girenlerden), ayrıca Deniz'in telefonunu yeniledim, arayınca bulabilim için,
ayrıca eve telsiz telefon aldım ama öbürünü de iptal etmedim, çünkü neden?
Malum elektrik kesilince bu telsiz telefonlar sadece takoz olarak işe
yarıyorlar. Hep gözümün önüne kışın en karanlık günlerinde Ege evde yalnızken elektriğin
kesildiği ve Ege’nin panik içinde avaz avaz ağlarken, evde oradan oraya bi fil
zerafetiyle koşuşturarak hem kendine hem çevreye muhtelif zararlar verdiği
geliyor. Bizim telefon numaralarını kocaman kocaman yazıp telefonun arkasındaki
duvara astım. Kapı tokmağına (Yabancılar için) ve ocağa (Ege için) elektrik
verdim. Evin çevresine bi de hendek kazdırabilirsem içim rahatlayacak. Zincir,
çekme halatı ve takozu da el altında bulunduruyorum. İtfaiye, polis, zabıta ve
jandarmaya falan de haber verdim. Ayrıca Ege'yi atıcılık, aikido, judo,
jiujitsu, fujitsu, ikebana, güzel konuşma ve etkili iletişim kurslarına
yazdırıyoruz. Biraz tedbirli olmakta fayda var.
Gördüğün
gibi hiç paniklemiş falan değilim. Ne var yani 8 yaşını bile doldurmamışsa?
Elalemin çocukları bu yaşta yankesicilik bile yapıyo. N'ooolmuş yani benim
boncuk gözlü, kirpi saçlı kuzucuum henüz anahtarı bile tutmayı beceremiyorsa?
Bişicik olmaz.
İşte
bele
Öptüm
Apla:
Banusu, bir daha senin mesajlarını sabah sabah
okumayacam, birincisi makyajım akıyor, ikincisi kavas delirdiğimi düşünüyor.
Deniz'e çok geçmiş olsun. Ege'nin anahtarı boynuna iple asılı mı? Kapının
önünde kaç kez anahtarı bulma ve kapıyı açma antremanı yaptınız? Hadi itiraf
et, günde yarım saat çalışıyorsunuz di mi? Elektrik kesilmesi fentezini de çok
ilginç buldum, benim hiç böyle bir felaket aklıma gelmemişti (felaket
fentezileri beni pek açmıyor zaten). Yani Bern'de olmamızın ve elektriklerin
kesilmemesinin, kesilmesi halinde de zaten ana haber bülteninde ilk haber
olmasının da bunda bir etkisi olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder