17 Kasım 2003
Banu:
Deniz Efendicazım, dün
neydi? Günlerden hangi gündü? Tarihlerden hangi tarihti? Hı?
Sormazlar mı adama? İkimiz de başarılı bi şekilde günün anlam ve önemini atlamış bulunmaktayız. Ben hadi neyse de sen nasıl unutursun layn nişan yıldönümümüzü? Akşam bi demet çiçekle gelmeyeni... eve almayacam, ona göre...
Sormazlar mı adama? İkimiz de başarılı bi şekilde günün anlam ve önemini atlamış bulunmaktayız. Ben hadi neyse de sen nasıl unutursun layn nişan yıldönümümüzü? Akşam bi demet çiçekle gelmeyeni... eve almayacam, ona göre...
Kalbi kırık eşiniz
Siz ne biçim leşiniz
Toprağı eşeleyiniz.
20 Kasım 2003
Banu:
Sayın abla, bugün
dayımların evlenme yıldönümü olduğunu hatırlatmayı borç biliyorum. Annem senin
evdeki büfenin arkasının sol köşesinin dibindeki tozları almakla ve sizin
bunları görmemenize sinirlenmekle meşgul olacağından, unutabilir. Babam ve
Selami'nin hatırlaması, güneşin dünyayı yutmasıyla eşdeğer bi olay olurdu. Bu
durumda herşeyi düşünmesi gereken bi ben kalıyorum, allaalla yaaa! Bana ne
yaaa!
Apla:
Sen böyle herkese
herbişileri hatırlatacak hallere düşecek adam mıydın?
01 Aralık 2003
Banu:
Hello aplacım,
N'abersiniz? Artık
normal hayata dönmüşünüzdür herhal. Yolladıkların için çok mil merci. Özellikle
parfüm çok hoşuma gitti. Yani Allahtan snob bi ablam var da gidip sahte
parfümlerden alıp kullanmamı engellemek için bana orijinal parfüm alıp duruyor.
Yoksa ben hayatta o kadar para verip de almam yani.
Annemlerin geldiği gün
senin tavsiyene uyup kuru yaprakları temizleyecektim ya, temizledim, ama fakak
o kadar çokmuşlar ki, çiçekler temizlendikten sonra bizim masanın bacağından
daha düzgün görünüyolardı. Neyse annem "zaten mevsimi de geldi, onlar
düzelir sonra" diyerekten beni şeetti.
Ege helikopterine
bayıldı ama onu uçurmak için bir nevi havaalanına gitmek gerekiyor. Biz kısaca
ODTÜ'deki futbol sahasına gittik. Yani Ege ile Deniz 3 kere, ben 1 kere gittim.
Biraz dişli davranmasaydım ben 4 kere, Deniz 0 kere gidecekti, yani bu da benim
üstüme kalacaktı. Sanki benim İngilizcem Deniz'inkini havada karada 8'e
katlarmış gibi, Deniz Ege'ye "annen bunun prospektüsünü iyice bi okur,
anlar, ben hiç anlamam bu işlerden" dedi. Ben de üzerinize afiyet iyi
helikopter pilotuyumdur. "İyi valla" dedim, "siz hiç oğluyla
oyuncak helikopterini uçurmaya giden bi anne gördünüz mü? Gitmiyorum!"
dedim. Deniz de "e canım tamam, sen şimdi nasıl olsa okudun bana bi
anlat... ", "HAYIR işte, anlatmıcam, bi zaamet aç oku" dedim.
Zaten aletin sadece pillerine 30 milyon vermişim, elim ayaam birbirine
dolaşmış, içim bi tuhaf olmuş, daa bi de ben alıp Ege'yi götürecem de bilmem
ne. Yook artık. Hani tamam, bende bi salaklık var ama onun bile bi sınırı var
canım.
Bu arada Ege iki arada
anneme "sana da araba ısmarlamıştım, o nerde?" demiş.
Bu sene buna doğumgünü
yapmadım. Geçen seneden öyle karar almıştık. Yani özel bişi yapmadım. Sadece
Berillerle Ahsenler geldi. Deniz de o gün Ege ile helikopter uçurmaya gitmişti,
oradan da Deniz’in iş yerine uğrayıp gelecekler. Deniz'e "gelirken şöyle
küçük bi pasta al" dedim, Ama benim burada "küçük" derken
kasteddiğim, "doğumgünü pastası diye abartma, normal bi pasta al"
idi, yoksa "çay tabağından hallice bi tane pasta yeter" değil. Netekim
arkadaş aynen de ööle çay tabağından hallice bi pastayla geldi. Kutuyu açtım,
pasta bamya gibi duruyor, Deniz'e "şaka mı bu?" dedim. Deniz,
kendinden çok emin ve yaptığıyla gurur duyan bi edayla "Yoooo, e hep
kalıyo, atıyoruz, ben israfı sevmem" dedi. Artık suratına nasıl baktıysam
"tamam canım, gidip bi tane daha alayım" dedi. "Yoook, hayııır,
kesinlikle olmaz, bu pastayı ortaya çıkaracam ve bütün gece bunun tadını çıkarıp
dalga geçeceğim" dedim. Bu arada pastacının koyduğu eser miktardaki mumdan
bahsetmiyorum. Adamın neden oğlumun 5. yaşını kutladığını düşündüğünü anlamış
değilim. Ancak Deniz'in bu konuda hiç düşünmediği düşünülürse Pastacı 1, Deniz
0. Ege bu konuşmalardan ne anladıysa, hafif dolu dolu gözler, ağlamaklı ve
titrek bi sesle, "yaa anne, pastayı ben seçtim, babamla dalga geçme, benle
dalga geç" dedi.
Neyse işte, bi
doğumgünü de böyle geçti. Doğumgünü yani, halk arasında yaşgünü de denir, hani
24 Kasım olan, hani sizin aramadığınız. Eh, gerçi biz de sizin evlilik
yıldönümünüzü unuttuk ama artık idare et, edelim.
Şimdilik bu kadar,
öpüldünüz.
Not: Benim evdeki
Internet'im haala yok, yani neden artık karikatür vs. yollamadığımı merak
ediyosan diye şeettim.
Apla:
Annem de bizim evlenme
yıldönümümüzü unuttuğu gibi 24'ünde Ege'nin doğumgününü de hatırlatmadı.
Üstelik o gün Melek'in de doğumgünü. Yani pardon. Oğluşum çok fazla alınganlık
gösterdi mi? Yani sen de salaksın, artık akşamın ilerleyen saatleri olunca ve
biz hala aramamış olunca, insan bir telefon edip hatırlatır.
Neyse sabah sabah yine
güldürdün beni. Öptüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder