05 Mart 2010
Banu:
Aplacığım,
şimdi biz Pazar günü (biz = Deniz +Ege+ Gökçe+Ben) Kartalkaya’ya kaymaya
gideceğiz. Ancak muhtelif eksiklerimiz var. Örneğin:
-
Ege için kayak, kayak ayakkabısı (42-43 numara), kayak montu, uygun iç giyim,
(altına, geçen sene Begüm’ün verdiği snowboard pantolonunu giyer diye düşündüm)
-
Benim için ayakkabı
-
Ayakkabılar için çanta
-
Kayaklar için çanta
Bunları
bulabileceğimiz bir yer ve/veya birilerini biliyor musunuz?
Apla:
Lol,
gelin dükkana bakın bakalım. Biz de gitsek mi diye aramızda konuşuyorduk. Kendi
arabanızla mı gideceksiniz?
Biz
gidersek adambaşı 100 kaat verip odobüzle gideriz.
Banu:
Yok,
tempo tur ile gidiyoruz, ay bu kadar kısa aralıkla ilgileneceğinizi bilseydik
size de söylerdik. Pazar sabah 5:30’da Armada’dan hareket, ama yer mer
durumlarını bilmiyorum. Herşeyi Deniz ayarladı, eğer sahiden niyetliyseniz,
Deniz’le bi konuşun.
Selami:
Sevgili
banu, biz gelelim gelmeyelim bilumum malzemeleri bizim depodan tedarik
edebilirsiniz. Gelin, deneyin!
Kokocum,
eger bana orta yapiyorsan, uyar, o gun yağış da yok. Ama gitsek de uyar,
gitmesek de. Ama şunu bil ki kemiklerimin ağrısı dindi.
07 Mart 2010
Banu:
Aslan,
sana romanın ilk 94 sayfasını yolluyorum. Biraz fazla detaylı çalışıyorum, ne
zaman bir şey dikkatimi çekse acaba daha önce var mıydı, diye dön başa git sona
derken, habire bir şeyler bulur oldum, her okumamda başka bir şeye takılıyorum.
Örneğin konuşmaları çizgili hale getirmek 3 günümü aldı çünkü çizgiden önceki
hangi ifadelerde virgül, hangilerinde iki nokta üstüste, hangilerinde noktalı
virgül konulduğunu anlamak için bol konuşmalı bir kitap bulup incelemem
gerekti. Derken, sizin yapınızdaki ifadelerin buna tam uymadığını farkettim,
hepsini buna uydurmaya çalıştım, bütün bunları yaparken habire imla
düzeltiyorum, nokta koy, virgül kaldır...Unutulmuş bir soru işareti, benim de
atladığım bir büyük harf-küçük harf sorunu buluyorum, ifadenin zayıf veya
gereksiz yere fazla vurgulu olduğunu farkedip düzeltmeye kalkıyorum falan filan,
tabi neticede bir türlü tam bitiremiyorum. Sonra birden aklıma geldi, ben bunca
düzeltip, şeklini şemalini değiştiriyorum, acaba bundan hoşnut kalacaklar mı?
Yani örneğin çizgili konuşma tarzını beğenmeyebilirsiniz, o zaman yandık zaten.
Bütün romandaki konuşmaları değiştirdim valla, hiç tırnak içinde konuşma
kalmadı (anıların anlatıldığı yerler hariç, onları da tek tırnağa indirdim).
Şimdi sadece imlalar kaldı, sana tam bitmiş olarak ilk 94 sayfayı yolluyorum.
Bana "dur" ya da "devam et" diyin...
Aslan:
Sayın
editör, lütfen devam ediniz. Senin yaptığın bu düzeltme şekli yasal ve kitaptan
alınma sonuçta, değil mi? Bizim aradığımız da böyle birşey. Hem de sayfa
artıyor ki, bu da güzel.
16 Mart 2010
Konu kısmına “Kartalkaya'dan
Enstantaneler” diyerek bir kaç fotoğraf yolladım.
Ömer:
Bunun
neresi enstantane, burada doğrudan nescafe reklamı yapılıyor.
Banu:
Sus
len! Nadir güzel fotoğraflarımdan biri bu (çünkü farkında değilim
çekildiğimin), sen de koca resimde göre göre bamya kadar nescafe bardaklarını
mı gördün? Allaalla yaaa, sen bu kafayla zor bulursun birini, önündeki masaya
bakacan olm, arkadakine diil...
Ömer:
Öndeki
muhterem sadece saçtan oluşan birisi gibi duruyodu da, o yüsten öyle demiş
idim.
16 Mart 2010
Banu:
Aslan,
artık bitirdim. Baştan sona bir kez daha baktım ama sen de mutlaka tamamını,
hızlıca da olsa bir kere daha oku, özellikle sarı olan yerlere dikkat et.
Abil'in içkisini bira yaptım çünkü salaş bir birahanede oturuyor zaten, ayrıca
oralarda en gözde içki biraymış. Artık bundan sonrası sizin. İlk sayfaya
Türkan'la Barış'ın babasını yazacaksınız, unutma. Bu arada sizin 8 bölümlük
kitap, 13 bölüm oldu.
Herkese
selam, sevgi.
Aslan:
Hızlıca
göz atıp, yapmayı planladığım ana düzeltmeleri yaptım, sarı noktalarda 3 adet
imla hatası gördüm. Baştan haftasonu detaylı okumaya karar verdim. Pazar akşamı
da Barışa gönderirim. Yazı stili çok hoş olmuş. Eline sağlık.
Banu:
Hadi
be! Hala imla hatası olmasına inanamıyorum. O kadar da dikkat ettim, kaç kere gözden
geçirdim. Ama bak işte böyle oluyor, bir şeyle çok uğraşınca, görmemeye
başlıyorsun.
Aslan:
Her
akşam biraz biraz eklemeler düzeltmeler yapacağım. Fakat kitabın şekli şemali
sayende düzelmiş, mantık hataları gitmiş, kitaba kadın beyni değdiği belli
oluyor.
Banu:
Beğendin
yani? Bazı yerlerde fazla müdahele ettim gibi geldiydi ama sana demiştim ben
hızımı alamam diye. Bakalım Barış ne diyecek?
Aslan:
İnce
ince okumadım elbette. Fakat yaptığın düzeltmeler elbette güzel olmuştur.
Aslında 4.kitabı 3 kişi yazabiliriz bak, neden olmasın?
Banu:
Ben
editör rolünden memnunum. Siz yazın, ben gene memnuniyetle redakte ederim.
Artık kapatıyorum. Yarın görüşürüz.
Aslan:
İyi
uykular
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder