27 Haziran 2016 Pazartesi

Poğaça, O Gün Bugün, Üniversite Sınavı

29 Nisan 2010

Poğaça yaptığımdan bahsetmiştim, bi arkadaş “Hayırdır inşallah, hayırdır inşallah” diye mesaj attı bana.

Banu:
Benim poğaça yapmam niye bu kadar garipseniyo anlamıyorum, ben istesem portakallı ördek bile yaparım kızm, bunları yapmamam, benim dünya görüşümle ve tembel olmamla ilgili bişi,
yani bunları yapıp satarak hayatını kazananlar varsa, bi de ben niye evde uğraşıp zavallıların rızkına engel olayım, bastırıyorum parayı, börek ossuuun, içli köfte ossuuun, istediğimi alıyorum. Ama arada sırada evde bişiler yapmak da Ege’nin ruh sağlığı açısından iyi oluyo, kendi annesinin de zaman zaman mutfak robotuna dönüşebildiğini görmek onu rahatlatıyo, mutlu ediyo. Sana da yaparım, n’olcak ki? Fakat, acemi şansı mıdır nedir, poğaçam bi güzel oldu bi güzel oldu, valla kim yediyse “şaane olmuş” dedi. Şimdi aynı şeyi bi daa tutturamam diye korkudan, ikinci kere poğaça yapmaya cesaret edemeyeceğim. Artık elmalı pay, kabaklı kiş falan yapayım bari, öfff, hayat ne zor.

17 Haziran 2010

Banu:
Apla, işte o gün geldi çattı. Hani benim sıkışacağım ve senden para isteyeceğim gün vardı ya, o gün bugün. Ay başında toparlayacağım ama şu ara bi 500 kaat ilaç gibi gelirdi valla. Ben bu kadarını söylüyorum.
Senin gözlerinden Selami Baba’nın ellerinden öperim.

Apla:
Gereği yapılmıştır

Banu:
E ama çok gereği yapılmış, on the other hand, ağanın eli tutulmaz, ayıp.
Mille merci.

06 Mayıs 2010

Banu:
Barış’cığım, biz sabahınan kızlarnan kaffaltı neyin ederkene, Onur’un puanını merak ettik, yani ben açıklandığını bile bilmiyodum ama Emel ile Güneş bildikleri halde senle ilgilenmemişler. Oysa ben, duyar duymaz sana sorma ihtiyacı hissettim. İstek cümleleri yazıyorum: Konuyu açan Emel, seni hatırlayan Güneş, konudan bihaber zavallı kız Banu.

Eeee? Onur’un puanı kaç?

Barış:
420 ama 15000 küsuruncu.

Banu: (Güneş ile Emel’e yolluyorum)
Herhalde blackberry’den cevap verdi, kısa ve öz yazmış, sizi de koymamış.

Güneş:
Ne demek istedi acaba.?? Yani aradaki “ama” ya anlam veremedim.

Banu:
Yani not iyi görünmekle birlikte, sıralamada iyi değil, demek istemiş galiba.

Güneş:
15000 küsür kötü mü demek acaba? Ulan bizde hiçbişi bilmiyoruz. Bizim zamanımız gibi düşünürsem kötü aslında haklı.

Banu:
Bence bu sıralamanın iyi ya da kötü olması tamamen neyi hedeflediğinle ilgili. Eğer yetiyorsa, 15000 olsa ne, 5000 olsa ne?

Emel:
Barış, Onuru tebrik ediyorum, bence gayet iyi bir puan.
Buradakilerin çocuklarını görsen döküldüler, 400 üstü çıkmadı gibi bir şey.

Barış:
Cancanlar,
420 points fena değil. Üstelik sonraki aşamada % 40 etkisi olacak. Ama bu sınavda önemli olan puan değil sıralama. Hatta ikinci aşamada da öyle. Onur’un 15000nci olması;
1.      Hiçbir tıp fakültesine giremiyor demek (hala tıp istiyor mu bilmiyorum, bu konuları artık konuşmuyoruz)
2.      Dişçilik de çok çok zor.
3.      Geçen sene 12000nci kişi ankara ün. Kimyaya girmiş
Yani özel üniversiteler dışında büyük şehirlerde 3., 4. Sınıf fakülteler olabilir (belki) demektir. Yada parası neyse verip biraz daha iyi özel üniversitede okutucaz gibi görünüyor  (babannesi sağolsun).
İşin daha da kötüsü herif hala ne istediğini bilmiyor. Onun içinde fazla çalıştığı yok. Hatta daha bu sabah 1 sene kebap yapacağı bir yere mi girseymiş, kazandığı yerde 1 sene laylaylom mu yapsaymış karar veremediğini söyledi. Şele çakacan ağzının ortasına 1 tane görecek allahını kebabın…

Emel:
Elin değmişken benimkisine de çakar mısın bir tane?
şöyle ballısından olsun...
Bunlar bizi deli edecek valla, sonunda tımarhanede bulacağız kendimizi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder