14 Temmuz 2010
Banu:
Kıısslaar,
oğlanlaaar,
Ben
öğlen Güneş’le yicem yemeemi, artıkın yarın görüşürüz.
21 Temmuz 2010
Banu:
Bugün
işten ayrılan bir arkadaşımızın yemeği var, ona gideceğim.
Yarın
görüşürüz
Ömer:
Arkadaşınızı
mı yiyeceksiniz?
13 Ağustos 2010
Barış:
Onur
birinci tercihi olan AÜ Veteriner Fakultesini kazandi.
Banu:
Ay
çok sevindim, sen de sevin, öööle idam mahkumu gibi konuşma...
17 Ağustos 2010
Banu:
N'apıyorsunuz?
Keyifler gıcır mı? Çok sıcak değil mi? Siz otelde kalmıyor muydunuz bu sefer,
çıkmayın otelden olsun bitsin, valla Nebuş’un evde klima olsaydı bütün yazı 5
m2'lik salonda geçirebilirdim. Tansiyonum falan düştü benim, hem de 7'ye 5'e
(ay uyduruyor muyum yoksa, bu kadar da
değildi galiba ama kendimden geçme ile geçmeme arasında bir yerlerdeydim, Deniz'in
dediğini böyle hatırlıyorum, belki bu kadar düşmemiştir, aman ne bileyim, kötü
oldum işte), e denize de giremeyince öğleden sonraları kabus gibiydi, çivili
fıçıyı aratmadı bana. Ama Nebuş maşallah bana mısın demiyor, yaşlandıkça ter
bezleri daha az çalışıyormuş ya, e sensörler de zayıflıyor tabii, haliynen
sıcağı bizim gibi hissetmediğine kanaat getirdim, yoksa benden daha dinç
olmasını başka türlü açıklayamayacağım. Allahtan akşamları çok güzeldi, uyurken
falan hiç bunalmadık. Buraya (Ankara'ya) da bi geldik, vallahi sıcaktan
uyuyamadım, soyun soyun nereye kadar, ben kışın gözünü seveyim, hiç soğuktan
uyuyamadığım olmadı, bu sıcak olayı bana ağır geldi, o en sıcaklarda burada
olaymışım ruhumu teslim edermişim herhalde.
Size
iyi tatiller, klimalı odalarınızın kıymetini bilin.
Ekin'le
Gülsev'i çok öpüyorum, herkese selam.
Aslan:
Klima
düşünebilirsiniz eve. Dikkat et kendine.
06 Eylül 2010
Banu:
Hepi
bört dey tuu yuuuuuu, hepi bört dey tuu yuuuuuu, hepi bört dey hepi bört dey
hepi bört dey tuuu yuuuuuuuuuu…
Geçen
hafta benim olmadığım gün bi hamle yapmışın ama boşa gitmiş, bugün veya yarın
gelebilirsin (eğer buralardaysan tabi) biz de seni öper, koklar, bağrımıza
basar, doğumgününü kutlarız (ben yani, benden başka kutlamalara meraklı olan
yok biliyosun).
Nice
mutlu yıllara…
Barış:
Ay
mersi canim.
Bende aranizda olup yas gunumu tam bir cosku ile karnavala donusturmek isterdim, lakin hala Ankara' da deniz yok. Bu durumda tekneyle oraya gelmem mumkun degil.
Haftaya referandum sonucunu degerlendirmek uzere gelecegim.
Kendinize iyi bakin.
Bende aranizda olup yas gunumu tam bir cosku ile karnavala donusturmek isterdim, lakin hala Ankara' da deniz yok. Bu durumda tekneyle oraya gelmem mumkun degil.
Haftaya referandum sonucunu degerlendirmek uzere gelecegim.
Kendinize iyi bakin.
21 Eylül 2010
Barış:
Pozisyonunuz
nedir?
Banu:
Kollarımızı
açtık, seni bekliyoruz, herkes mükemmel bi şekilde müsaitmiş, aşağıda da
siparişler var. Sen gelince siparişleri verirsin, ben gelince imzalarım (ya da
imzalamadan çıkmaya yeltenirken enselenirim)
Aslan,
senin siparişini gordon olarak uygun gördüm, toplantıdaydın herhalde, telefonda
öyle bir fısıldayarak konuşuyordun ki telefonu kapatma telaşından sana sormayı
unuttum, artık buna razı olacan.
Kerim:
Kuzu şiş + ayran
Aslan:
Gordon + ayran
Ömer:
1,5 tavuk ızgara + ayran
Melih:
Gordon + ayran
Banu:
Kuzu şiş + ayran
Barış:
Listede
benim adım niye yok, ben ne yiyorum, niye arayıp sormuyorsun, söz
fısıldamayacağım?
Banu:
Ay
bebişim, ama sen sensin ya, hani siparişi verecek olan, listede olmasan bile
kendin kendinin ne yiyeceğini bilirsin diye şeettiydim, ehi ehi…
Barış:
Peki,
yine affedildin
12 Ekim 2010
Banu:
Ben
öğlen Güneş ile yemek yiyeceğim. Yarın görüşürüz.
Aslan:
Hani
ofiste buluşulacaktı. Nafile dünya imiş gerçekten de.
Banu:
Ama…
yarın??
03 Kasım 2010
İş yerinden birinin vasıtasıyla bir okula yardım etmiştik, kendisi bize "Kırklar
Köyü İlköğretim Okulu müdiresinden gelen fotoğraflar ektedir, yardımda
bulunan herkese teşekkürler" diyerek fotoğraflar yollamış. Ben de Aslan'a yolladım, "yardım" diyen herkese, hatta demeyenlere bile el uzatır, bu yardıma da elbette katılmıştı.
Aslan:
Teşekkür
ederim, ne kadar hüzün verici değil mi.
Banu:
Sorma.
Resimlere bakarken gözlerim yaşardı. Ben de çok sulu zırtlak oldum ama,
çocuklar ne kadar güzel di mi?
Aslan:
Tüm
çocuklar güzel gelir bana hep. O masumiyet hüzünlendirir beni. Hrant Dink’in
eşi Raşel Hanım cenazede, bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan
hiçbir yere varamayız kardeşlerim dediğinde de aynı duyguyu hissetmiştim.
14 Kasım 2010
Malezya'ya gittik ablamla, detaylar ilerleyen günlerde gelecek.
Banu:
Denizciğim,
bunları senin için çektim. İlk gün bi şehir turu attık, her yer gördüğün gibi,
burada şehir yukarı doğru büyüyor, bu koca binalar konut, yani insanlar
oturuyor. Sonraki fotoğraflar da evden görüntüler. Cuma günü Borneo'ya
geçecekmişiz, pazar günü de dönecekmişiz.
Siz
n'apıyorsunuz? Çarşafı asmak için beni beklemiyorsun di mi? Ege'nin mavi
gömleklerini anneme götürdün mü? Herkes iyi mi? (Sanki 2 aydır yokum ya)
Oğlumu
da seni de çok öpüyorum. Ben gene yazarım.
Deniz:
Canım,
çarşafı astım, gömlekleri götürdüm. Herkes iyi. Ege hala uyuyor. Birazdan
kaldıracağım, aikido ya gidecek. her şey yolunda. Bu gün parayı yatıracağım. Fotolar
için çok teşekkür.
Bana
bak kadın, sana ne burdan. Sen keyfine bak. Gez, fotoğraf çek, ye, iç, eğlen.
Arada da bize internetten merhaba de. Öpüyoruz.
14 Kasım 2010
Banu:
Hello
Telefona
yolladığın mesajı aldım. Yolculuğumuz iyi geçti. İlk gün
şehri dolaştık, bugün de öğlen ramen (japon çorbası) içtik. Deniz’e yolladığım ilk fotoğrafları yolluyorum. Kendi bilgisayarımı
alınca daha çok resim yollarım. Herkesi öpüyorum.
Aslan:
Başka
bir aleme, başka bir zamana açmış bulunduğun kapının sana taze bir ruh, dingin
bir iç alem getirmesini diliyorum. Gerçi Şirket'e dönecek olduktan sonra, ne olur
diyeceksin ama deme yine de. Bol bol ye, iç, enerji depola ki döndüğünde buradaki
muhtaç insanlara da faydan dokunsun. Tapınaklarda duyduğun gong sesinin
sakinleştirici havası senden ortama huzurla yayılsın. Ben de İstanbulda
ağabeyimle vob alemine dalmaya,sırlarına ermeye çalışıyorum. Oysa ne boş ne
sıradan işler. Bu ekmek de ne pahalı bir şeymiş. Bize bina filan değil de daha
uhrevi görüntüler yollayabilir misin? Belki böylece hayallerimizdeki Malezyayı
yakalayabiliriz bir parça.
Bir
sonraki maili bilgisayarla değil de, zihninden yollayabileceğini umuyor, güzel
keşifler diliyorum.
Borneo
adasına dikkat.
Banu:
Deminki
mail almadığı için ikiye böldüm fotoğrafları. Yarın çin mahallesi, hint mahallesi, 1-2 tapınak falan gezeceğiz. Beni
izlemeye devam edin.
Aslan:
Aşını
filan oldun mu, ısırır börtü böcek, iş açma başımıza.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder