8 Haziran 2016 Çarşamba

Taşındık, Gece Lambası ve Küvet, Asabi Kereviz, Güneş'in Oğlu, Banu'ya Sevgilerimle

20 Ağustos 2009

Taşındık. Yerleştik. En son telefon da bağlandı, millete yeni telefon numaramızı yolladım.

Eda:
Efenim bu vesile ile oook hayrl u𵲬u olmasn diliyorum. Aciip sevindim artk biraz daha yakna geldi𩮩ze. gle gle oturun inallah.Kocaman ��orum. bir haftadr acayip bir grip ile bo𵾴um. ilgi yapamadm kusura bakmayasn gulmcm.

Banu:
Şekoş, yazdıkların sanskritçe ile çince arası bi formatta geldi ama anladığım kadarıyla güle güle otur falan diyorsun. Mille merci canım, evim pek güzel (yani bize öyle geliyor), en önemlisi de Ege’nin aikidosuna yürüme mesafesi. Okuluna yakın olamıyoruz (malum, Gölbaşı'nda, yani bir nevi cehennemin dibi oluyor), bari dojoya yakın olalım diyerekten Mebusevleri’nde tuttuk evi. Ev büyük, mahalle güzel, dolayısıynan hem Ege’nin okulu, servisi, hem bu civarda ev kirası falan derken kötümüzdeki delik 8 şeritli otobana dönüştü ama şimdilik idare ediyoruz.

Cumartesi günü öğlen “bütün kızlar toplandık” yapacaz ya Tunalı’da, o zaman görüşürüz.
Çok öptüm.

21 Ağustos 2009

Banu:
Sevgili baba,

Yarın tabloları asmaya geleceksiniz ya, sadece tablo asmayabilirsiniz. Mesela koridora da bi priz yapmanız gerekebilir.  Yani hani ben anneme “gece lambasını hiç kullanmıyoruz, gerek yok” demiştim ya, yalan söylemişim. Yani tam yalan sayılmaz, Doğakent’te geceleri de ev hiç bu kadar karanlık olmuyordu, neticede sahiden ihtiyacımız olmuyordu ancak burada Deniz’in gece tuvalete kalktığında önce kondüsyon aletine kafayı, sonra yatağın kenarına dizini ve sonra da tuvalet masasına kalçasını vurduğunu, sonrasında da o kadar çarpmayla yön duygusunu kaybederek kapıyı bulana kadar ellerini öne uzatıp zombi gibi 10 dak. kapıyı aradığını da göz önünde bulundurarak, gece lambasına ihtiyacımız olduğu sonucuna vardım. Ayrıca, biliyosunuz Ege’nin yatağı ile bizimki arasında 50 cm ve bir duvar var, dipdibe sayılırız, hatta o kadar ki, Ege’nin, benim sabah çalan saatimin sesiyle yatağından ok gibi fırlayıp koşarak sokak kapısının önüne gidip “kim o...kim oooo” diye yırtınması da beni endişelendiriyor. Yani şimdilik sorun yok, aydınlıkta kalkıyorum ama kışın benim saatim karanlıkta çalacak, o meyanda yani.

Bir de (buna yapacağınız bir şey yok ama yazmadan geçemiyeceğim), küvetimiz pek ilginç, altının kavis çapı o kadar küçük ki ayaklarını yan yana koyup ayakta duramıyorsun, annemlerin gençlik fotoğraflarındaki gibi bir ayağını öbürünün önüne atarak bir zerafet abidesi gibi yıkanıyoruz. Öbür türlü dönünce de, ayaklarını yanyana koyabiliyorsun ama bu sefer de basket topunun içine basmış gibi ayakların kıvrılıyor ve dengen gene bozuluyor, ayrıca küvetin eni dar olduğundan bacaklarını sabunlamak için eğildiğinde kafanı duşakabine, poponu da duruma göre duş borusuna veya banyo duvarına çarpıyorsun, boş bulunup “ay ay” diye toparlanmaya kalkarsan daha tehlikeli bir şekilde dengeni kaybedebilirsin. Bir kaç banyodan sonra ateşli çemberden atlamayı da deneyeceğim ama daha pratik yapmam lazım.

Durum budur.

Yarın sabah görüşürüz.

26 Ağustos 2009

İş yerinde bi uygulama için her bölümden katılımcı ismi istenmiş.

Güneş:
Banucum seni de dahil ettirelim mi? Ya da beni sildirtip seni koydurmak daha mı anlamlı? Yani bensiz sen? Ya da sensiz ben?? Pek hoş gelmiyor kulağa ama??  Ya da, ya da....  ??????

Banu:
Ben

Güneş:
Bu ne kötü bir cevap böyle??

Banu:
SEN???

Güneş:
Bu da kötü.. 

Banu:
BİZ???

Güneş:
İşte buydu ama too late bebek.. Sende gerekli ve yeterli ışık göremedim.

Banu:
E ama sen varsin ya...(kızm, bişiyle uğraşıyorum, anlasana beni...)

Güneş:
Zaten benimle uğraşmadığın ortada. Bakcam dediğin hiç bişiye bakmadın.

Banu:
Bana bak asabi kereviz, gelmeyim yanına valla yolarım bak... NEYE BAKMADIM LAN???

Güneş:
Abi kerevizin neresi yolunur allasen?????? O soyulur, soyulur..  Şaka len, dün yolladığım yazıyı diyorum ama şaka yapıyorum. 

Banu:
Okudum ben onu, senle kritiğini bile yaptık ya allaan armudu musun nesin, valla gelecem yanına yolmaya veya soymaya, hangisi denk gelirse...

Yürü kalk sigaraya gidelim bari...

27 Ağustos 2009

Banu:
Arkadaşlar, ben öğlen Güneş ile yemek yiyeceğim, sizlere afiyet bal şeker olsun.

Barış:
Anladım. Bu arada, Güneş'in oğlanın durumu ne oldu?

(Okul Güneş’in oğlunu 8.sınıfta sınıfta bıraktı, okul bıraktı diyorum çünkü 8 zayıfla bile çocuklar sınıf geçirilirken bu çocuğu 3 zayıfla bıraktılar üstelik hiç bir uyarı falan da olmadı, bunun üstüne Güneşler da dava açtılar)

Banu: (Güneş’i “cc”ye koyarak cevapladım)
Şöyle; Nöbetçi mahkemenin hakimi, okuldan gelen baskılara göğüs geremeyecek kadar tecrübesiz ve genç biri olduğundan, topu taca attı, yani temyiz yolu açık olmak üzere okul lehine karar verdi, şimdi temyize gittiler, avukat temyizden çok umutlu. Bu arada Dağhan adolesans doktoruna, psikiyatra, psikoloğa ve komşulara gidiyor. Çocuğun durumu tam belli olmadığından, herhangi bir okula kayıt da yaptıramıyorlar.

Sonuç Eylül’de belli olacakmış.

Güneş’ciğim, Barış’ın bunu sana değil de bana sormasının sebebinin senin hırçın tabiatından çekindiği için olduğunu hiç sanmıyorum, bana başka bir şey için cevap yazarken, Dağhan’ı da aradan çıkarayım demiş sanırım.

Barış:
Hem öyle, hem de Güneş bu konuda hassastır, 1 sürü kişiye de anlatmıştır, 1 de ben üzmeyim diye düşündüm. Ama aferin Banu, sen de hemen ispiyonu sıkmışsın. Bıravvo…

Güneş:
Sevgili Barışcığım,
Ben 1 sürü kişiye anlatmış olabilirim, hassas da olabilirim ama sen bana her zaman her şeyi sorabilirsin. Banu daha güzel anlatmış olabilir tabi, ben o kadar yetenekli değilim...

Banu:
Vay beeee, nekkadan güzel ne zahif nahif yazmış güzel arkadaşım, Barış sen de sevildiğini bil, şımarma...

Barış:
İşbirliği ha! Peki. Onu da annadım. İkinize de aferin o zaman. 1 gittik şirketten herkes bana karşı cephe yapmış iyi mi?

Banu:
Ay bebişim, niye böle alınganlık yapıyosun? Biz senin iyiliğin için söylüyoruz.
Şimdi olayı tekrar değerlendirirsek, “DUYGU YAPMA LEYN!” de diyebiliriz ama demeyiz, niye diyelim, biz eşek miyiz? Değiliz. O zaman şöyle diyoruz; biz işbirliği yapsak bile (ki yapmadık, sen bunu kötünden uydurmuşun) ancak seninle birlikte yaparız, asla sana karşı değil (vay beee, şiir gibi oldu)...
Nasılım???

Güneş:
Yani süpersin, bu kadarını ben bile beklemiyordum. Barış gel sen de affet bizi...

Barış:
Güneş kız, karar verdim ben seni daha çok seviyom

Banu:
NEEE!!!

Barış:
Şaka lan şaka. 2nizi de aynı seviyom.

27 Ağustos 2009

Ablamın canı sıkkın biraz.

Banu:
Sana son yaptığımı anlatayım eğlen bari.

Resmi bir yazı hazırladım, Müdürün de imzasını almam gerekiyor. Odasına gittim, yok, baktım Güneş’in orada, hemen gittim “Müdürüm, bi imzanızı rica edebilir miyim” dedim, arkasından da, o sağa sola bakınıp siyah bir kalem aranırken, “Banu’ya Sevgilerimle” yazar mısınız” dedim.

Apla:
Of yine güldürdün valla. Peki espriyi anladı mı?

Banu:
Anladı (sanırım), onun bi “duydum ama duymazdan geliyorum” gülümsemesi vardır yandan yandan (endişe verici ama ben bu gülümsemeyi iyi bilirim), öyle bi sırıttı suratıma bakmadan, asıl Güneş duymadı Allahtan, o duysaydı duramazdı, haliyle ben de Ramses duruşumu koruyamazdım, iyice kakara kikiri bi durum olurdu.

Zevzek miyim neyim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder