19 Kasım 2013
Ofiste tiskindiğimiz şahısla ilgili bi vukuat oldu. Şule
hırsını alamadı, bana mesaj yazdı.
Şule:
Banu:
Ay Şule’ciğim yaaa, çok
güldürdün beni... Ben de “kaltak” diyebilir miyim?
Şule:
Kadınlara münasip
görülen sıfatları kullanmaya içim elvermiyor, gavat ya da puşt falan daha
uygun.
Banu:
Lan duyan da papatyam
falan diyoruz zannedecek, yani evet, kaltak kadınlar için kullanılır ama pek
makbul olanlardan değildir...
Şule:
Erkek egemen dile
karşıyım efenim…
02 Aralık 2013
Barış marangozluğa meraklı, minik bi atölyesi de var, bazen
yaptıklarının resimlerini yolluyor.
Barış:
Atölyemiz yeni ürünümü
takdim eder; Chang Mai sehpa. Kayın, Gomalak cila.
Banu:
Bu gomalak cila sanki
hebelek gübelek gibi bişi olmuş, ne farkı var lan normal ciladan? Görüntü olarak
ben bişi anlamadım. Üstelik bu sehpa çok güzel görünüyo da, o çubukların arası
hep toz olur, ben sana diyim.
Dresuar da yapıyo
musun?
Barış:
Dresuarı tanimlarsan
yapabilirim.
Gomalak cila, artik
yapanı iyice azalan bir cila cesidi. Uzun ve zahmetli bir teknik. Ama dogal ve
hos bir hava veriyor. Detayi internette bulabilirsin.
Cubuklarin arasinin
tozlanacak olmasi bir tarafa acaba icine keklik, ispenc tavugu falan mi koysam
diye dusunuyorum.
Banu:
Geçen geldiğinde
anlatmıştın, hem cilanın imali hem de uygulaması çok eziyetli bişiydi ama işte
o kadar eziyetin sonunda ortaya çıkan şey hiç de ööle “benim cilam çok nadide
bi ciladır, sürülmesi de ustalık ister” falan demiyo, onu demek istedim.
Dresuar’ı nasıl
bimiyosun? Kesin biliyosundur, yanlış mı yazdım acaba, yani fransızcası
“dressoir” ama “dresuar” yazınca da internetten buluyosun. Yüksek sehpa gibi
düşün, eni dar ve uzun olur, bi tarafı bi yere dayanır, ya duvara, ya koltuk
arkasına. Tırnaktan farkı, bunun 4 bacağı da olur, tırnak duvara monte
edildiğinden genelde 2 bacaklıdır ve daha küçük olur. Büfe gibi de değildir,
internette dresuar deyince büfeleri de koymuşlar ama öyle değil, ay amma
uğraştım anlatmaya, eke 3-4 resim koydum, görür görmez aaa bu mu, bundan bizde
de var, diyeceksin...
Barış:
2. cok cirkin ama
istersen yaparim. 3 ve 4 cok suslu, henuz o teknolojiye sahip degilim. 1. yi
yilbasindan sonra (subati bulur) teslim edebilirim. Yaklasik 250 tlye malolur.
Banu:
Yok yav, dur, bu
resimleri rastgele seçtim zaten, ama ciddiden yaparım diyosan, güzel bişi
seçerim (birinci fena değil aslında hakketten), bahara ev alacağız, o zaman
yaparsın.
Barış:
Tamam. Ilk ev hediyen
benden.
04 Aralık 2013
Banu:
N’aber? Yolculuk
nasıldı? Garip dörtlü birbirine girdi mi? Toplantılar nasıl gidiyo? Faydalı mı
yoksa çok mu sıkıldın? Bak keşke benim kitabı götürseymişin, bol bol okumaya
vaktin olabilirdi. Bizde bi numara yok, git gel Konya 6 saat işte, yorgunum
biraz, o kadar.
Dün (ya da evvelki gün,
karıştırdım) serviste yanıma Coşkun oturdu, Fransa’ya gidiyormuş, bana
“istediğin bişi var mı?” dedi, ben de ona “senden bişi istersem Aslanbeni
öldürür” demedim tabi, yok sağol, dedim. Kısa kesmeye çalışıyorum çünkü çok
konuşuyor, çok acayip, bana senin serviste yanına oturup “ne okuyosun, konusu ne,
kaçıncı sayfadasın” diye soran kişiye verdiğin yanıtları sevimli bir anısını
anlatır gibi anlattı, ben tabi ki o sırada kitap okumaya çalışıyordum, kısa
kelimeler hatta mırıltılarla cevap vererek susmasını sağlamaya çalıştım ama
nafile, “rahatsız etmeyim, sen kitabını oku” diyor, umutlanıyorum, meğer bunu
giriş cümlesi yapmış, bır bır bır, yedi beni.
Saat 17:12 olmuş,
toparlanayım bari.
Görüşürüz.
Aslan:
Ssiiiiissshhhh, work
shop in ortasindayim herseyi anlatiyorum
(Ertesi gün)
Banu:
Allaalla, ne
anlatıyosun yav? “Herşeyi anlıyorum” mu demek istedin? Aman iyi, mühim
vörkşapınız başlamıştır şimdi, bölmiyim ben... Dur ya, orada saat 7 küsur, di
mi? Daha başlamamıştır, sen şimdi kahvaltı için jambonlu yumurta
yaptırıyorsundur otelde, afiyet olsun.
Ve de günaydın.
Aslan:
Su an valizi
topluyorum, kongre merkezine gidecegiz yine, oglenden sonra Patron konusacak
sonra ayrilacagiz, ucak 4.40ta. Ilerledim diyelim biraz yoksa herkes nehir
olmus.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder