10 Ekim 2013
İş yerindeki gerizekalılar…
Banu:
İdris bey, aşağıdaki
olayın kahramanı, demin aptal olup olmadığını sorduğunuz kişi... Olay
gerçekleştikten sonra ben yazıya dökmüştüm, artık siz karar verin aptal mı
değil mi.
Gö.ümle Gördüm
Korteksi oluşmuş 1450
gram ağırlığındaki bir insan beyni, on beş milyar sinir hücresine sahip iken,
bu sayının bin katı, yaklaşık on beş trilyon snaps (beyin hücresi bağlantısı)
içerir. Bu milyonlarca hücre birbiri ile ilişkilidir ve elektrik alışverişi
yapmaktadır... T’ninkiler hariç. Onunkiler birbirine küs gibiler. Zaten
yukarıdaki rakamları T’ye adapte edersek, “T’nin, korteksi oluşmuş 14,50 gram
ağırlığındaki beyni, tek bir sinir hücresine sahiptir, bir kaç tane de snapsı
(beyin hücresi bağlantısı) vardır. Bu bir kaç hücrenin de birbiri ile hiç bir
ilişkisi yoktur, vardır diyen çarpılır”.
Bu durumu ispatlamak
üzere deneğimizi alıyoruz, ona bir görev veriyoruz. Görev şu: Belli bir adrese
gidip o adresteki canlı organizmaların elinde “x” malzemesinden kaç tane
olduğunu tespit etmek. Denek T gider. 2 saat kadar sonra, başparmağını yukarı
kaldırarak “OK” işareti eşliğinde “sorunu çözdüğünü” söyleyerek, kendinden son
derece hoşnut bir şekilde gelir. Görevi ondan isteyen F ile aralarında şöyle
bir konuşma geçer:
T: Orada bu malzemeden
5 tane var şu anda
F: Bunları gördün mü?
T: Evet
F: Gözünle gördün mü?
T: Hayır
Bu durumda “neresiyle”
gördüğü dinleyenler arasında merak konusu olmakla birlikte, herkes akıl
sağlığını korumak amacıyla dağılır.
21 Ekim 2013
Banu:
Apla, 100 tlyi sana
hafta sonu nakit mi vereyim yoksa hesabına mı yollayayım?
Apla:
32 euro 100 TL yapmaz.
Doğru hesapla haftasonu verirsin. Öngördüğünden fazla mı oldu?
Banu:
Yooo, internetten de 99
teleye alacaktım zati.
Ay paaardon, 85 tl
ediyomuş, ay allahcım korudu beni, az kalsın çok para vercektim sana...
Apla:
Bak sayemde yanlıştan
döndün.
22 Ekim 2013
Aslan’a gelen bir davet üzerine…
Banu:
Bu, trende aynı
kompartmanda yolculuk ettiğiniz büyükelçi değil mi? Adamı etkilemiş olmalısın,
bi acele yemeğe çağırıyor. Detayları çok merak ediyorum ancak dün gelmeyerek
öğlenimizi sabote ettiğin ve ben de bu öğlen Gülfem’e söz verdiğim için ancak
yarın öğrenebileceğim.
Aslan:
Ve ama can arkadaşının
gönderdiği inanılmaz hediyeyi de alamayacak olacaksın. Ya da ben uğrayacağım
çaresiz.
Banu:
Ayyy, bu Gülfem ne
tatlı yaaa, hiç sana benzemiyo, ay çarpılacam valla, senin bizzat kendin
olaraktan bana bi zaman kocaman kırmızı bi yüzük almışlığın vardır, ayrıca bana
olan yararların saymakla bitmeyeceğinden, sana da “tatlı” diyebilirim. Ama bu olmadı
galiba...
(Aslan’ın davetle ilgili bir takım soruları oldu)
Banu:
Aplacığım, Aslanlar bu
bayramda Moskova’dan St.Petersburg’a trenle gideriken Kolombiya’nın Ankara
Büyükelçisiyle aynı kompartımana düşmüş ve 4,5 saat kadar sohbet etmişler.
Dönüşte aşağıdaki (Aşağıya büyükelçiden
gelen mesajı koydum) mesajı almış. Şimdi der ki, benim nasıl bi cevap
vermem uygun olur? Yani gün mü söylesin, öğlen olmaz akşam ailemle gelecem mi
desin, siz nasıl uygun görürseniz mi desin? Bambaşka bi gün mü söylesin? Nedir
yani racon?
Bi de bu HE’nin
kendisinde komplex yaratmak için bir komplo olduğunu düşünerek, ben de UM (Ulu
Mühendis) yazsam olur mu, der.
(1 saat sonra)
Banu:
Aloooo, sesim geliyür
müüü???
Niçin mesajıma cevap
vermiyor ve dahi telefonuna da bakmıyorsun?
Aslan:
Eğer Kolombiyalılar
kaçırmadı ise neden yanıt vermiyor?
Banu:
15:51’de okudu mesajı,
yazar şimdi bi cevap.
Apla:
Ay şimdi gördüm
mesajını. Adam sadece Aslan’ı davet etmiş. Akşam gelelim diyemez tabii ki. Bu
davete iki cevap verilebilir:
Please thank Mr
Ambassador for his kind invitation. Unfortunately, my work place is 50 km far
from Ankara. Because of this it is impossible for me to go to the city during
working days.
Veya izin almayı tercih
ederse:
Thank you very much for
this kind invitation. 5 November (dedim ama ona hangi gün uyuyorsa o) suits me.
I let you choose the place, (herhangi özel bir durumu varsa atıyorum mesela
balık yemiyorsa) I would just bring to your attention that I’m not very fond of
fish.
(Ertesi gün)
Banu:
Aslan, n’aptın davet işini?
Aslan, n’aptın davet işini?
Aslan:
Dev Yazar,
Bugün yanıt yazacağım.
Ortadaki günü kabul edeceğim. (Emniyet açısından)
Bu arada, dev eserinin 55
sayfasını okudum hızlıca. Bence çok güzel. Gayet akıcı ve samimi. Hem de
zekice. Zeki bir insan olduğunu hep söylediğimi inkar edemezsin.
Birkaç önerim var,
tanıtım kısımını daraltıp, tiyatrolaştıracağız, aralara gizem ve aşk-ı memnu
izleri serpeceğiz. Beğenileceği kesin. Yayımcı da bulursak eserinin çok
satmaması için neden yok. Bence. Şimdi Sovyet elçiliğine
yazıp, Nazım’ın, Gogol’ün, Puşkin’in yattığı mükemmel bölgeden iki yer daha
ayırmalarını isteyeceğim. Bu dünyayı kurtaramadık, bari öbürü garanti olsun.
Kutluyorum.
(Aslan davete şöyle bir yanıt yazmış)
Aslan:
Dear Mrs. Gonzalez,
Thank you very much for
this kind invitation. 6th of November suits me. I let you choose
the place, I would just bring to your attention that I’m not very fond of fish.
Best regards.
(Bana bunu yollarken de şöyle bir not düşmüş)
Diplomasiyi takip
ediyorum. Yoksa balık severim.
(Ben de bunu ablama yolladım)
Banu:
Abla, Aslan bu mesajı
yollamış, çok güldüm.
Apla:
İyi bir balık
ziyafetinden etmiş kendini.
Aslan:
Şimdi Sevgili Ablamıza
bir sorum daha var. Elimde kocaman bir hediye paketi ile mi gitmeliyim? Yoksa
anneannenin ördüğü bir hırka (çok soğuktur burada kışlar) daha mı makbule
geçer? Yoksa sadece gitsen yeter, çağıran onlar, hediyeyi de onlar alacak modu
mudur geçerli. High society içinde mahcup düşmeyeyim.
Apla:
Hiçbir hediyeye gerek
yok. Evine yemeğe davet ederse o zaman çiçek veya çukulata götürülebilir.
Aslan:
E bunlar da bizim gibi
normal insanmis, sukutu hayale ugradim.
22 Ekim 2013
İşyerinde kendi birimimizde bi doğumgünü kasamız var, her
ay para toplayıp, doğumgünü olanlar için pasta alıyoruz, veya kahvaltı
yapıyoruz falan…
Mehmet: (Doğumgünü kasası
sorumlumuz)
banu hnm mrhba
dg kasası için bu ay
para verdiğiniz diye hatırlıyorum ama yazmamışım emin olmak için sormak istedim.
Banu:
Hah, buldun adamını,
ben kaç çocuğum olduğunu unutacam nerdeyse (1 tane olduğu düşünülürse, durumun
vehametini sen hesap et artık), ne bilim sana para verdim mi vermedim mi, ama
vermedim sayıp gene verebilirim, hiç sorun değil, yeter ki bana böyle sorular
sorup moralimi bozma.
Mehmet:
aslında koridorda görüp
vermişmiydiniz yoksa koridorda görüp 50 tl uzattınız bozuk yoktu da sonra mı
vereyim demiştiniz ben emin değilim, fazladan da para almak istemiyorum...
lütfen siz hatırlayınn...!:'( lütfennnn...
lütfen siz hatırlayınn...!:'( lütfennnn...
yoksa bi defa bozuk
yoktu sonra mı bozuk olunca vermiştiniz.
aslında ben verdiydiniz
kanaatindeyim
verdim ben para diyin
de ben de rahatlıyım sizde
Banu:
Olm, o dediğin MÖ 256
yılına denk geliyor.
O muhabbet 5-6 ay önce
olmamış mıydı?
Mehmet:
hee o kadar oldumuydu?
ya ben genelde yazmaya
çalışıyom ama yazmamışım
fatoşada sordum onu da
yazmamışım
ama vermiş
o derece iyi yazarım
Banu:
hı hııı, belli belli...
Dur şimdi, senden hayır
yok, belli, ben bi mesajları falan araştırıyım, sana döneyim
Mehmet:
ok
Banu:
Verdim verdim, aynı
sıralarda Ömer de para istediydi (lan sanki paraları alıp cebe atıyor gibi
oldu), benim de bozuğum vardı, paraları saça saça dolaştıydım, hatırladım.
Muhammet:
Ohh, tmm, ben de öyle
hatırlıyodum canımm zaateennnn... biliyodum
Banu:
Hadi len!
Muhammet:
teşekkür ettim yazdımdı
bile zati ben
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder