13 Ağustos 2016 Cumartesi

Gerizekalı, 32 Euro, Büyükelçinin Daveti, Doğumgünü Kasası

10 Ekim 2013

İş yerindeki gerizekalılar…

Banu:
İdris bey, aşağıdaki olayın kahramanı, demin aptal olup olmadığını sorduğunuz kişi... Olay gerçekleştikten sonra ben yazıya dökmüştüm, artık siz karar verin aptal mı değil mi.

Gö.ümle Gördüm

Korteksi oluşmuş 1450 gram ağırlığındaki bir insan beyni, on beş milyar sinir hücresine sahip iken, bu sayının bin katı, yaklaşık on beş trilyon snaps (beyin hücresi bağlantısı) içerir. Bu milyonlarca hücre birbiri ile ilişkilidir ve elektrik alışverişi yapmaktadır... T’ninkiler hariç. Onunkiler birbirine küs gibiler. Zaten yukarıdaki rakamları T’ye adapte edersek, “T’nin, korteksi oluşmuş 14,50 gram ağırlığındaki beyni, tek bir sinir hücresine sahiptir, bir kaç tane de snapsı (beyin hücresi bağlantısı) vardır. Bu bir kaç hücrenin de birbiri ile hiç bir ilişkisi yoktur, vardır diyen çarpılır”.

Bu durumu ispatlamak üzere deneğimizi alıyoruz, ona bir görev veriyoruz. Görev şu: Belli bir adrese gidip o adresteki canlı organizmaların elinde “x” malzemesinden kaç tane olduğunu tespit etmek. Denek T gider. 2 saat kadar sonra, başparmağını yukarı kaldırarak “OK” işareti eşliğinde “sorunu çözdüğünü” söyleyerek, kendinden son derece hoşnut bir şekilde gelir. Görevi ondan isteyen F ile aralarında şöyle bir konuşma geçer:

T: Orada bu malzemeden 5 tane var şu anda
F: Bunları gördün mü?
T: Evet
F: Gözünle gördün mü?
T: Hayır

Bu durumda “neresiyle” gördüğü dinleyenler arasında merak konusu olmakla birlikte, herkes akıl sağlığını korumak amacıyla dağılır.

21 Ekim 2013

Banu:
Apla, 100 tlyi sana hafta sonu nakit mi vereyim yoksa hesabına mı yollayayım?

Apla:
32 euro 100 TL yapmaz. Doğru hesapla haftasonu verirsin. Öngördüğünden fazla mı oldu?

Banu:
Yooo, internetten de 99 teleye alacaktım zati.
Ay paaardon, 85 tl ediyomuş, ay allahcım korudu beni, az kalsın çok para vercektim sana...

Apla: 
Bak sayemde yanlıştan döndün.

22 Ekim 2013

Aslan’a gelen bir davet üzerine…

Banu:
Bu, trende aynı kompartmanda yolculuk ettiğiniz büyükelçi değil mi? Adamı etkilemiş olmalısın, bi acele yemeğe çağırıyor. Detayları çok merak ediyorum ancak dün gelmeyerek öğlenimizi sabote ettiğin ve ben de bu öğlen Gülfem’e söz verdiğim için ancak yarın öğrenebileceğim.

Aslan:
Ve ama can arkadaşının gönderdiği inanılmaz hediyeyi de alamayacak olacaksın. Ya da ben uğrayacağım çaresiz.

Banu:
Ayyy, bu Gülfem ne tatlı yaaa, hiç sana benzemiyo, ay çarpılacam valla, senin bizzat kendin olaraktan bana bi zaman kocaman kırmızı bi yüzük almışlığın vardır, ayrıca bana olan yararların saymakla bitmeyeceğinden, sana da “tatlı” diyebilirim. Ama bu olmadı galiba...

(Aslan’ın davetle ilgili bir takım soruları oldu)

Banu:
Aplacığım, Aslanlar bu bayramda Moskova’dan St.Petersburg’a trenle gideriken Kolombiya’nın Ankara Büyükelçisiyle aynı kompartımana düşmüş ve 4,5 saat kadar sohbet etmişler. Dönüşte aşağıdaki (Aşağıya büyükelçiden gelen mesajı koydum) mesajı almış. Şimdi der ki, benim nasıl bi cevap vermem uygun olur? Yani gün mü söylesin, öğlen olmaz akşam ailemle gelecem mi desin, siz nasıl uygun görürseniz mi desin? Bambaşka bi gün mü söylesin? Nedir yani racon?

Bi de bu HE’nin kendisinde komplex yaratmak için bir komplo olduğunu düşünerek, ben de UM (Ulu Mühendis) yazsam olur mu, der.

(1 saat sonra)

Banu:
Aloooo, sesim geliyür müüü???
Niçin mesajıma cevap vermiyor ve dahi telefonuna da bakmıyorsun?

Aslan:
Eğer Kolombiyalılar kaçırmadı ise neden yanıt vermiyor?

Banu:
15:51’de okudu mesajı, yazar şimdi bi cevap.

Apla:
Ay şimdi gördüm mesajını. Adam sadece Aslan’ı davet etmiş. Akşam gelelim diyemez tabii ki. Bu davete iki cevap verilebilir:

Please thank Mr Ambassador for his kind invitation. Unfortunately, my work place is 50 km far from Ankara. Because of this it is impossible for me to go to the city during working days.

Veya izin almayı tercih ederse:

Thank you very much for this kind invitation. 5 November (dedim ama ona hangi gün uyuyorsa o) suits me. I let you choose the place, (herhangi özel bir durumu varsa atıyorum mesela balık yemiyorsa) I would just bring to your attention that I’m not very fond of fish.

(Ertesi gün)

Banu:
Aslan, n’aptın davet işini?

Aslan:
Dev Yazar,

Bugün yanıt yazacağım. Ortadaki günü kabul edeceğim. (Emniyet açısından)

Bu arada, dev eserinin 55 sayfasını okudum hızlıca. Bence çok güzel. Gayet akıcı ve samimi. Hem de zekice. Zeki bir insan olduğunu hep söylediğimi inkar edemezsin.

Birkaç önerim var, tanıtım kısımını daraltıp, tiyatrolaştıracağız, aralara gizem ve aşk-ı memnu izleri serpeceğiz. Beğenileceği kesin. Yayımcı da bulursak eserinin çok satmaması için neden yok. Bence. Şimdi Sovyet elçiliğine yazıp, Nazım’ın, Gogol’ün, Puşkin’in yattığı mükemmel bölgeden iki yer daha ayırmalarını isteyeceğim. Bu dünyayı kurtaramadık, bari öbürü garanti olsun.

Kutluyorum.

(Aslan davete şöyle bir yanıt yazmış)

Aslan:
Dear Mrs. Gonzalez,

Thank you very much for this kind invitation.  6th of November suits me.  I let you choose the place, I would just bring to your attention that I’m not very fond of fish.

Best regards.

(Bana bunu yollarken de şöyle bir not düşmüş)

Diplomasiyi takip ediyorum. Yoksa balık severim.

(Ben de bunu ablama yolladım)

Banu:
Abla, Aslan bu mesajı yollamış, çok güldüm.

Apla:
İyi bir balık ziyafetinden etmiş kendini.

Aslan:
Şimdi Sevgili Ablamıza bir sorum daha var. Elimde kocaman bir hediye paketi ile mi gitmeliyim? Yoksa anneannenin ördüğü bir hırka (çok soğuktur burada kışlar) daha mı makbule geçer? Yoksa sadece gitsen yeter, çağıran onlar, hediyeyi de onlar alacak modu mudur geçerli. High society içinde mahcup düşmeyeyim.

Apla:
Hiçbir hediyeye gerek yok. Evine yemeğe davet ederse o zaman çiçek veya çukulata götürülebilir.

Aslan:
E bunlar da bizim gibi normal insanmis, sukutu hayale ugradim.

22 Ekim 2013

İşyerinde kendi birimimizde bi doğumgünü kasamız var, her ay para toplayıp, doğumgünü olanlar için pasta alıyoruz, veya kahvaltı yapıyoruz falan…

Mehmet: (Doğumgünü kasası sorumlumuz)
banu hnm mrhba
dg kasası için bu ay para verdiğiniz diye hatırlıyorum ama yazmamışım emin olmak için sormak istedim.

Banu:
Hah, buldun adamını, ben kaç çocuğum olduğunu unutacam nerdeyse (1 tane olduğu düşünülürse, durumun vehametini sen hesap et artık), ne bilim sana para verdim mi vermedim mi, ama vermedim sayıp gene verebilirim, hiç sorun değil, yeter ki bana böyle sorular sorup moralimi bozma.

Mehmet:
aslında koridorda görüp vermişmiydiniz yoksa koridorda görüp 50 tl uzattınız bozuk yoktu da sonra mı vereyim demiştiniz ben emin değilim, fazladan da para almak istemiyorum...
lütfen siz hatırlayınn...!:'( lütfennnn...
yoksa bi defa bozuk yoktu sonra mı bozuk olunca vermiştiniz.
aslında ben verdiydiniz kanaatindeyim
verdim ben para diyin de  ben de rahatlıyım sizde

Banu:
Olm, o dediğin MÖ 256 yılına denk geliyor.
O muhabbet 5-6 ay önce olmamış mıydı?

Mehmet:
hee o kadar oldumuydu?
ya ben genelde yazmaya çalışıyom ama yazmamışım
fatoşada sordum onu da yazmamışım
ama vermiş
o derece iyi yazarım

Banu:
hı hııı, belli belli...
Dur şimdi, senden hayır yok, belli, ben bi mesajları falan araştırıyım, sana döneyim

Mehmet:
ok

Banu:
Verdim verdim, aynı sıralarda Ömer de para istediydi (lan sanki paraları alıp cebe atıyor gibi oldu), benim de bozuğum vardı, paraları saça saça dolaştıydım, hatırladım.

Muhammet:
Ohh, tmm, ben de öyle hatırlıyodum canımm zaateennnn... biliyodum

Banu:
Hadi len!

Muhammet:
teşekkür ettim yazdımdı bile zati ben

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder