31 Ekim 2013
Sabahları kahvaltı ettiğim kızlardan birinin kocası (benim
de arkadaşım), nereden geldiyse aklına, çok sevdiğimi bildiği için bana o sabah
bi yumurta haşlayıp yollamış, ben de ona bi mail yazdım…
Banu:
Sevgili Suat,
Sabah sabah benim için
haşlayıp yolladığın yumurtayı gözyaşları içinde yedim. Bu nasıl bi incelik,
nasıl bi kadirşinaslık, nasıl bi üşenmemedir? Yani söyleyecek laf bulamıyorum,
ben... ben... hav.
Çok teşekkürler.
Not: Bi daaki sefere
üstüne az zeytinyağı ile kırmızı pul biber gezdirip biraz da tuz eker misin?
Yani amaç, sen mükemmele eriş.
01 Kasım 2013
Ofisteki kızlarla bi
yazışmamız…
Derya:
bugün yemeğe beraber
çıkalım mı? bahçede otururuz hava iyiyken?
Şule:
elbette. bugün iyiyim:)
Derya:
daha iyi olursun belki
:)
Şule:
yok yaw kötüyken
karşımdakini boğmıyım diye çıkmıyorum, yani o kadar düşünceliyim ki :)
Banu:
ay ben size soynadan,
yani yemekten soyna katılsam? hangi baççe?
Derya:
bizim yakın bahçe işte.
Pastanenin önündeki
Banu:
ok, ben yaklaşınca sizi
ararım, saatlerimizi ayarlayalım...
Şule:
ok maykıl.
Derya:
12:30 da yaklaşmış
olunuz ltf.
Banu:
aagghhh, 12:30 zor, ama
valla gelcem
Derya:
ayy pardon... 13:00
demek istediydim yani
Banu:
ama fakak bana böyle
şeyleri önceden söylemeniz lazım, o zaman çok güzel organize olur, istediğiniz
her saatte her yerde olabilirim...
Derya:
20 dakka yetmiyo mu
canım?? bi tarife hazırlayın bari, neleri kaç dakka önce diye..
ayrıcana havanın güzel
olduğunu bugün gördüm.
biz sizin gibi
ekinoksları felan takip edip kaç gün pür zifir karanlıkta işten çıkacaz diye
önceki yazdan hesap yapmıyos.
Banu:
Ama ööle deme D, bunlar
önemli şeyler, bunları şimdiden bilmezsek nice olur halimiz???
Derya:
bilince nooluyo sanki?
sanki nedırlınd'da yaşıyoz.. töbeee..
Banu:
İşte normal insanla
obsesiv kompalsiv disordırlı insanın farkı bu
Derya:
haa.. mazeretiniz var
yani.. düzeltin canım kendinizi. duruma uyum sağlama yeteneği kazanın acicik..
yani esnek ve akışkan olmak, hayatla uyum içinde akmak bir diğer deyişle.
Banu:
o da var, yok zannetme,
benim derdim yeni durumu kabullenene kadar (yani bu öğlen özelinde konuşmuyorum
tabi ki, genel olarak), kabullendiğim anda sanırsın ki bunun için doğmuşum,
Derya:
peekkii o zaman şöyle yapsak
uyar mı: haftada 1 öğleninizi bize ayırsanız… bu günü siz tayin edebilirsiniz.
biz uyarız.
Banu:
Olur. Şaane olur.
Mesela her çarşamba olabilir, hani ortada olursa kendimi güvende hissedecem,
deermişim...
Derya:
demeyin sakın. sizi
reddetmek üzereyim.
Şule:
aman tanrım, alt tarafı
yemekten sonra bahçede oturacaz yaw! korktum sizden.
Derya:
beni sağda solda
birilerine sizden "şu sarışın kadından uzak durun. o hasta" diye
bahsederken yakalarsanız şaşırmayın. mazeretim var.
Banu:
hadi len!
Sonuç: Tabi ki kararlaştırılan yerde ve saatte ben hazırdım
ve 5 dakka bunları bekledim.
04 Kasım 2013
İşten ayrılan bir arkadaşımızın nişanlandığı haberini
aldık, bir de resimler yollamış…
Feyzan:
Kızlar,
Keremim ördeğim
nişanlanmış
Bugün kendisini tebrik
ettim.
Banu:
Kerem’ciğim, Feyzan’dan
haberini aldık, nekkadan güzel bişi olmuş ööle. Allahcım tamamına erdirsin.
Kızımız da pek
güzelmiş.
Sen kilo mu aldın?
(keh!)
Seni ve nişanlını
öpüyor ve mutluluklar diliyorum. Dur ya, nişanlını öpmeyim, o ne o ööle hemen
vıcık vıcık, hiç gelemem. Sadece tebriklerimi ilet.
Bi de onu beğendiğimi
söyleyebilirsin.
Banu
Not: O pembe çerçeveli
resimler olmamış.
Kerem:
Çok teşekkürler Banu
hanım, darısı sizin başınıza, yani Ege’nin. Sahi, o n’aptı üniversiteyi?
Banu:
Bilkent İktisat’a girdi
(%50 burslu). Bu bursu yazıyorum (ya da konuşurken mutlaka söylüyorum), yani
demek istiyorum ki benim oğlum çok da salak diil, az salak, hatta Hacettepe’ye
de girebiliyoken Bilkent’i seçmesine izin verdiğimiz için biz daha salaaz. Ama
çok mutlu, keyfi yerinde, ona “olm, okulun bütün olanaklarından faydalan, okulu
3-10 kuruşa getirecez” dedim ama artık bilemiyorum.
İşte böle.
04 Kasım 2013
Aslan:
Günaydın İyi Yazar,
Gülsev kardeş, sahaya
davetim sonucu bilgisayarın başına oturmuş, giriş kısmını baştan sona okumuş ve
diğer sayfalara göz gezdirmiştir. Yaklaşık 20 dakikalık bir okumadan sonra
olanlar aşağıdaki gibi cereyan etmiştir.
- Sen de görüşlerini mavi
ile yazar mısın? Fikir olur yazarımıza.
- Ben bir şey
yazmayacağım.
- Ama kız bekliyor bunu,
senin görüşün önemli. Başka bir gözle bakılmış olacak eserine.
- Sen çok çizmişsin ama.
- Boşver beni. İstersen
sen, böyle çok iyi olmuş, sakın değiştirme ya da çok az değiştir tarzında bir
not yazabilirsin.
- Onu da yazmak
istemiyorum. Yazar olan sizsiniz.
- Okuyucu görüşü önemli
ama. Böyle iyi okunur, yok şöyle daha iyi olur, şunu al, bunu koy türü
yardımlar yazarları sevindirir.
- Ne diyeyim ki ben, daha
Ekin banyo yapacak.
- E ne diyeyim kendisine,
okuyamadı zamanı azdı, okudu tamam dedi. Ya da ne istersen.
- Kitap gibi mi yayınlanacak
eser?
- (soru anlaşılamamıştır)
Tabii ki, değişik bir bakış açısıyla ama bir kitap sonuçta. Ne diyorsun görüş
olarak?
- Yazmış işte sonuçta. Bu
güzel bir şey. Ev alacaklarmış.
- Bak Gülsev anneciğim,
net bir şey demezsen, akıllı kızdır, hisseder bunu.
- Senin yüzünden mi
birçok bölümü çıkarmış? (artık ne anlattı isen)
- Aslında eser böyle daha
güçlü oldu, sadece asiller kalmışız eserde.
…..
Bekliyorum. (sessizlik,
içeri gidiş, benim bridge programına geçişim, bugünkü bu mail)
Banu:
Valla aynen dediğin
gibi, beğenmemiş ama bunu söylemek istemeyen ince bi ruh hissettim ben. Aslında
önsözü genellikle beğeniyor okuyanlar, sonrasını yadırgıyorlar. Yani mesela
ablam da “bunu bi hikayeye çevir” dedi, millet böyle dedikçe bi de kodlayıp
yayınlayasım geliyor. Adını da Benigma koyacağım. Tarz olarak aykırı geliyor,
bunu anlıyorum, ama neden geleneksel çizgiye çekilmeye uğraşılınıyorum?
Allayım, beni kim anlayacak?
“Senin yüzünden mi
birçok bölümü çıkarmış?” olur mu hiç, kimin yüzünden çıkardığımı biliyorsun,
ben Gülsev’e mutfakta iki arada biraz karışık anlattım herhalde.
06 Kasım 2013
Banu:
Arkadaşlar, ben artık
Çarşamba öğlenleri Şule ve Derya ile yemek yiyeceğim. Öyle bi karar aldık.
Bugün başlıyoruz. Yani ben öğlen yokum. Yarın görüşürüz.
Kerim:
NE TESADÜF BU GÜN ÖĞLEN
BEN DE YOKUM, FEKAT HABER VERMEDE SENİN KADAR DÜŞÜNCELİ (EN ERKEN ZAMANDA HABER
VERME İNCELİĞİNDE) OLAMADIM. AFİYETLER OLSUN, YARIN GÖRÜŞÜRÜZ.
Aslan:
Bu mesajda Melih neden
yok? Her ayrılık üzücüdür. Aklıma bunlar geldi şimdilik.
Banu:
Yani bir gün öğlen
yanımıza gelmeye niyetlenip “aaa, ama bugün Çarşamba, Banu yoktur, yarın
gideyim” demek üzere bu bilgiyi depolama, ihtiyaç anında hatırlama ihtimali var
diyorsun???
Aslan:
Yok yok, ben çok zorda
değilsem elbette geleceğim. Aklıma gelenleri yazdım sadece.
Banu:
Benimkisi de “Melih neden
yok”a cevaptı zati, yoksa senin gelme ihtimalin gelmeme ihtimalinden hep daha
yüksek olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder