22 Mayıs 2016 Pazar

Bugatti Veyron, Müzeler, Ege, Zaman Makinesi, Pervin, Beril'in Doğumgünü

04 Nisan 2008

Barış bir Bugatti Veyron dosyası yollamış.

Banu:
Peki sorarım sana, bir binek aracının bu kadar uçup kaçmasına gerek var mıdır? Buz
tutmuş Bering boğazı dışında, dünya üstünde saatte 400 km ile gidebileceği bir yer var mıdır? Böyle bir araca sahip olmanın rasyonel yanı nedir? Benim bu kadar param olsa, her yere uçak veya helikopterle giderim, bir de 2-3 atlık bir hara kurarım, sabah akşam da ata binerim.

Barış:
Ohoooo.... herşeye bu kadar itiraz edeceksen 1 daha böyle şeyleri göndermem sana. Sen de asla bilemezsin, hangi araba daha hızlı, hangisi daha pahalı. Atla gezersin çayırlarda sabah akşam.

08 Nisan 2008

Barış “Bergama’dan Götürülenler Müzesi” diye Almanya’daki bir müze ile ilgili bir yazı yollamış.

Banu:
British Museum’da da 100 oda var, 98’i arak mallarla dolu, kalan 2 tanesinde de zaten Kraliçenin mücevherleri var.
Ne zaman gelcen?

Barış:
Belki perş.

Banu:
Aaaa, Perşembe mi? E ama arayı çok açtın bu sefer. Perşembe de tarhana çorba ve etli nohut yemezsin sen, demek ki neymiş, yemek ısmarlanacakmıııış.
Bak Barış, seyrek gelmeye başladın, şüphelenirim ben, yoksa... yoksa... başka biri mi var???

Barış:
Yok be anacım nerde başka biri. Zor oluyo öğlen 75 km git 75 km dön. sabah ve akşam da 30 ardan 60 km yap. günde 200 km. ne oldu, işe gittim, öğlen arkadaşlarla yemeğe gittik, döndüm.

Banu:
Hey allayim yalebbim, 1 laf söyle 1000 ah işit. Senin de durumun zor, şimdi hakkını vermek lazım, haklısın, günde 200 km biraz fazla olmuş. Peki o zaman, haftada bir değil 10 günde bir gelebilirsin, n’apalım, buna da şükür. Sonra buna da alışınca 2 haftada bire düşürürsün, derken ayda bir, 2 ayda bir, bayramda gelirim, yılbaşı yaklaştı falan derken gelmez olursun. Bu işler böyledir, bilirim ben.

Barış:
Bu müze yetkililerine telefon edeyim de seni de alıp Almanya’ya götürsünler.

Banu:
Ha? Ne? Kim? Niye?

Barış:
Ha şöyle. Yola gel. Otur. Perşembe inşallah gelirim dedim. Bu arada Pervin’in 2. götü oluşmuş (fistül dediler, ama aynen 2. göt. hatta sonsuza uzanan deliği görmek bile mümkün) perşembe sabah tekrar vet. fak'a götürücem.

Banu:
Ay zavallı kedicik, tüh tüh, çok geçmiş olsun, canı yanıyor mu yoksa sadece köt büyümesi olayı mı?

Barış:
Büyüme değil olm, resmen yeni delik. Kuyruk, altında eski köt, bu 2 sinin merkezlerinden düz çizgi çiz, çizginin hafif soluna doğru her 2 organdan yaklaşık 1 barnak uzaklıkta dökülmüş tüyler arasında 25 kr büyüklüğünde bir açıklık, krater görünümlü yara ve ortada sonu görünmeyen ama kanamayan da 1 delik. İğrenç 1 görüntü anlayacağın. Acıyo mu bilmiyorum. Pek baarmıyo ellemezsen (kim eller o ayrı konu) ama halsiz yatıyo devamlı.

Banu:
Aman be Barış, içim kalktı valla, gelmesen gelme (yoğurdumun parası olayı)

09 Nisan 2008

Banu:
Ege, bizim yatak, tuvaletin kapısı, küvetin önü ve mutfaktaki çöp kovasından sonra dün gece de banyodaki lavabonun altındaki dolaba klozet muamelesi yaparak işemiştir. Maç seyrettiği için (Allahtan) geç yatan ve henüz uyumamış olan Deniz , normal klozete işeme sesi (şırrrr... gibi) yerine kapıya hortumla su tutulmasına yakın bir ses duyunca (ŞARRRRRR.... gibi) uçarak Ege’nin yanına gitmiş, “dur oğlum dur” diyerek Ege’nin duracağını zannetmiştir. Ege durmamış ve dahi 3 gündür boşaltmamış izlenimi uyandıran bir bollukta, yaklaşık yarım kova kadar çiş yapmıştır. Deniz , çaresiz, Ege’nin işinin bitmesini beklemiş, Ege’yi yatağına yatırdıktan sonra da banyoyu ve dolabın içini temizlemiştir. Bütün bunlar olurken bendeniz fosur fosur uyumaktayımdır. Sabah olay bana Deniz tarafından rapor edilirken Ege gülmekten bir süre konuşamamış, konuşabildiği zaman da “ben bunu rüya zannetmiştim” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.

Bu durumdan sanırım bir miktar utandı da, bana “oradakilere anlatma” dedi (oradakiler, iş yerindeki arkadaşlarım oluyor), sizler için bir şey söylemedi, ben de iğrenç bir anne olarak çocuğumu güldürük malzemesi yaptım size.

Begüm:
Ne iğrenci?! Müthiş bi teyzesin. Ay gülmekten nefes alamadım bi 3 dakika kadar. Ay zavallı Ege... Ay ne hoş!!!!

Banu:
Ne zavallısı, eşek herif her tarafa işemiş, bi de gülüyo...

Begüm:
Başka ne yapsın ki? Bende gülerdim. İşemiş. İş bitti. khe ouahahaoau

10 Nisan 2008

Aslan:
Kitaba zaman makinesini de ekleyeceğim. Kahramanımız, okulun camını kırdığı günün gecesi, zaman makinesinde birgün önceye gitmiş ve hatasının izini yoketmek için okulu yakmıştır ama nedense hala huzursuzdur.

Banu:
Ama...ama...burada mantık hatası var. Kahramanımız okulun camını kırdığı günün gecesi, zaman makinesinde birgün önceye giderse, camı henüz kırmadığı bir önceki geceye gidecek ve dolayısıyla izini yok etmesi gereken hata yapılmamış olacak. Bu durumda okulu yakmasına gerek yok ki, camı kırmasın yeter.

Aslan:
Elbette, haklısın ama bu seferde her geriye dönüşte oradan hayatını tekrar yaşaması gerekecek, her şeyi, her olacağı bilecek ve belki de bunların bazılarını değiştirmek için yine sürekli geçmişe dönecek, zamanın şirazesi bozulacak. Burada maksat, camı kırdığı herkes tarafından bilindiği için, o bu durumu yoketmek istiyor ve geçmişe gidip okulu yakıyor ki, sonra camı kıramasın ve suçlu olmasın, okulu yakarken görülmediği için de rahatsız olmasına gerek yok.

Banu:
Bence bu zaman makinesi sakat iş, gel sen vazgeç bundan, yanlış insanların eline geçerse çok tehlikeli bir silah olabilir. Sonra işin yoksa dünyayı kurtaracak adamı bul falan, gene de sen bilirsin tabi.

14 Nisan 2008

Banu:
Barış, Pervin nasıl oldu? Doktora götürebildiniz mi?

Barış:
Geçen hafta 2 kere götürdüm. Antibiyotik ve pansuman dediler. Bu hafta amaleyat olacaktı. Amma Özlem  dedi ki amaleyata gerek yoktur. Hakkatten baya küçüldü yara. Delik de kapandı. Sıradan bir yaraya dönüştü. Şu anda en çok leblebi çapında. Karının gücü de yerine gelmeye başladı. Nasıl direniyor antibiyotik almamak için, sanırsın pars. 1-2 gün daha bekleyeceğiz, iyileşme devam ederse ne ala, etmezse yeniden vet.fak.

Banu:
E iyi, düzeliyor yani. Peki bu neden olurmuş?

Barış:
Bilmiyoruz. İnsanda çoğunlukla kıl dönmesi nedeniyle ortaya çıkar dedi Özlem. Ama perv 1 kedi. Genelde erkek kedilerde olurmuş, ama bizim salak Pervin’de oldu.

Banu:
Belki lezbiyendir???

Barış:
Geçen sene nassı doordu o zaman.

Banu:
Biseksüel???

14 Nisan 2008

Elçin:
Sevgili  Plenses arkadaşlarım,minnoşlarım,
Uzun süredir görüşemedik gibi bir his var içisimde. Beril arkadaşımızında Kutlu Doğum Haftası nedeniyle acaba bir yimek neyin mi yesek diyorum. Ne dersiniz?
Öpücükler
Güsel arkadaşınız Elçin

Banu:
Olabülür ancak benden duymuş olma da, Beril hanımın kutlu doğum haftasına daha 2 hafta var, ama dersen ki “n’ooolmuş yani?”, hiiiç, bişi olduğu yok, istiyorsanız erken kutlama da yapabiliriz tabi ki, mesela Cuma veya Cumartesi olabilir.

Elçin:
Şimdi şölle söyliyeyim, evek biliyorum iki hafta var ama biz zaten ancak kıçımızı neyin topluyoruz. Çoluk, çocuk, kocalarınız vesaire, vesaire...

Banu:
Bi de biliyosun Beril’in nasır aldırırken canını zor kurtarma durumu var, yarın da dikişlerini aldıracakmış, bence bunu yarından sonra konuşalım, bacağını falan kesmek zorunda kalırlarsa üzücü olabilir, o zaman bize “yaşgünü yemeğinizi kıçınıza sokunuz” diyebilir.

Beril:
He valla... derim yanı.....

Elçin:
Şimdi şöyle açıklama gereği duyuyorum, bugün toplanalım desek ancak, sen yazdın ben yazdım, kocam gitti, oğlumun kursu, köpeğimin kılı derken zaten üstünden geçer bir hafta, tamam mı?

Bir hafta on günde de nasır neyin iyileşir inşallah, gerçi amcam çamaşır ipiyle dikmiş nasırı o ayrı. Doktor beycim evlenecekmiş te tikkati neyin dağınıkmış öküzün. Gelmiş 100 yaşına evleniyo bi de, terbiyesiz. Burda genç kıslar evlenemiyor ayol.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder