04 Nisan 2008
Barış
bir Bugatti Veyron dosyası yollamış.
Banu:
Peki sorarım sana, bir
binek aracının bu kadar uçup kaçmasına gerek var mıdır? Buz
tutmuş Bering boğazı dışında, dünya üstünde saatte 400 km ile gidebileceği bir yer var mıdır? Böyle bir araca sahip olmanın rasyonel yanı nedir? Benim bu kadar param olsa, her yere uçak veya helikopterle giderim, bir de 2-3 atlık bir hara kurarım, sabah akşam da ata binerim.
tutmuş Bering boğazı dışında, dünya üstünde saatte 400 km ile gidebileceği bir yer var mıdır? Böyle bir araca sahip olmanın rasyonel yanı nedir? Benim bu kadar param olsa, her yere uçak veya helikopterle giderim, bir de 2-3 atlık bir hara kurarım, sabah akşam da ata binerim.
Barış:
Ohoooo.... herşeye bu
kadar itiraz edeceksen 1 daha böyle şeyleri göndermem sana. Sen de asla
bilemezsin, hangi araba daha hızlı, hangisi daha pahalı. Atla gezersin
çayırlarda sabah akşam.
08 Nisan 2008
Barış
“Bergama’dan Götürülenler Müzesi” diye Almanya’daki bir müze ile ilgili bir
yazı yollamış.
Banu:
British Museum’da da
100 oda var, 98’i arak mallarla dolu, kalan 2 tanesinde de zaten Kraliçenin
mücevherleri var.
Ne zaman gelcen?
Barış:
Belki perş.
Banu:
Aaaa, Perşembe mi? E
ama arayı çok açtın bu sefer. Perşembe de tarhana çorba ve etli nohut yemezsin
sen, demek ki neymiş, yemek ısmarlanacakmıııış.
Bak Barış, seyrek
gelmeye başladın, şüphelenirim ben, yoksa... yoksa... başka biri mi var???
Barış:
Yok be anacım nerde
başka biri. Zor oluyo öğlen 75 km git 75 km dön. sabah ve akşam da 30 ardan 60
km yap. günde 200 km. ne oldu, işe gittim, öğlen arkadaşlarla yemeğe gittik,
döndüm.
Banu:
Hey allayim yalebbim, 1
laf söyle 1000 ah işit. Senin de durumun zor, şimdi hakkını vermek lazım,
haklısın, günde 200 km biraz fazla olmuş. Peki o zaman, haftada bir değil 10
günde bir gelebilirsin, n’apalım, buna da şükür. Sonra buna da alışınca 2
haftada bire düşürürsün, derken ayda bir, 2 ayda bir, bayramda gelirim, yılbaşı
yaklaştı falan derken gelmez olursun. Bu işler böyledir, bilirim ben.
Barış:
Bu müze yetkililerine
telefon edeyim de seni de alıp Almanya’ya götürsünler.
Banu:
Ha? Ne? Kim? Niye?
Barış:
Ha şöyle. Yola gel. Otur.
Perşembe inşallah gelirim dedim. Bu arada Pervin’in 2. götü oluşmuş (fistül
dediler, ama aynen 2. göt. hatta sonsuza uzanan deliği görmek bile mümkün)
perşembe sabah tekrar vet. fak'a götürücem.
Banu:
Ay zavallı kedicik, tüh
tüh, çok geçmiş olsun, canı yanıyor mu yoksa sadece köt büyümesi olayı mı?
Barış:
Büyüme değil olm,
resmen yeni delik. Kuyruk, altında eski köt, bu 2 sinin merkezlerinden düz
çizgi çiz, çizginin hafif soluna doğru her 2 organdan yaklaşık 1 barnak
uzaklıkta dökülmüş tüyler arasında 25 kr büyüklüğünde bir açıklık, krater
görünümlü yara ve ortada sonu görünmeyen ama kanamayan da 1 delik. İğrenç 1
görüntü anlayacağın. Acıyo mu bilmiyorum. Pek baarmıyo ellemezsen (kim eller o
ayrı konu) ama halsiz yatıyo devamlı.
Banu:
Aman be Barış, içim
kalktı valla, gelmesen gelme (yoğurdumun parası olayı)
09 Nisan 2008
Banu:
Ege, bizim yatak,
tuvaletin kapısı, küvetin önü ve mutfaktaki çöp kovasından sonra dün gece de
banyodaki lavabonun altındaki dolaba klozet muamelesi yaparak işemiştir. Maç
seyrettiği için (Allahtan) geç yatan ve henüz uyumamış olan Deniz , normal
klozete işeme sesi (şırrrr... gibi) yerine kapıya hortumla su tutulmasına yakın
bir ses duyunca (ŞARRRRRR.... gibi) uçarak Ege’nin yanına gitmiş, “dur oğlum
dur” diyerek Ege’nin duracağını zannetmiştir. Ege durmamış ve dahi 3 gündür
boşaltmamış izlenimi uyandıran bir bollukta, yaklaşık yarım kova kadar çiş
yapmıştır. Deniz , çaresiz, Ege’nin işinin bitmesini beklemiş, Ege’yi yatağına
yatırdıktan sonra da banyoyu ve dolabın içini temizlemiştir. Bütün bunlar
olurken bendeniz fosur fosur uyumaktayımdır. Sabah olay bana Deniz tarafından
rapor edilirken Ege gülmekten bir süre konuşamamış, konuşabildiği zaman da “ben
bunu rüya zannetmiştim” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.
Bu durumdan sanırım bir
miktar utandı da, bana “oradakilere anlatma” dedi (oradakiler, iş yerindeki
arkadaşlarım oluyor), sizler için bir şey söylemedi, ben de iğrenç bir anne olarak
çocuğumu güldürük malzemesi yaptım size.
Begüm:
Ne iğrenci?! Müthiş bi
teyzesin. Ay gülmekten nefes alamadım bi 3 dakika kadar. Ay zavallı Ege... Ay
ne hoş!!!!
Banu:
Ne zavallısı, eşek
herif her tarafa işemiş, bi de gülüyo...
Begüm:
Başka ne yapsın ki?
Bende gülerdim. İşemiş. İş bitti. khe ouahahaoau
10 Nisan 2008
Aslan:
Kitaba zaman makinesini
de ekleyeceğim. Kahramanımız, okulun camını kırdığı günün gecesi, zaman
makinesinde birgün önceye gitmiş ve hatasının izini yoketmek için okulu
yakmıştır ama nedense hala huzursuzdur.
Banu:
Ama...ama...burada
mantık hatası var. Kahramanımız okulun camını kırdığı günün gecesi, zaman
makinesinde birgün önceye giderse, camı henüz kırmadığı bir önceki geceye
gidecek ve dolayısıyla izini yok etmesi gereken hata yapılmamış olacak. Bu
durumda okulu yakmasına gerek yok ki, camı kırmasın yeter.
Aslan:
Elbette, haklısın ama
bu seferde her geriye dönüşte oradan hayatını tekrar yaşaması gerekecek, her
şeyi, her olacağı bilecek ve belki de bunların bazılarını değiştirmek için yine
sürekli geçmişe dönecek, zamanın şirazesi bozulacak. Burada maksat, camı
kırdığı herkes tarafından bilindiği için, o bu durumu yoketmek istiyor ve geçmişe
gidip okulu yakıyor ki, sonra camı kıramasın ve suçlu olmasın, okulu yakarken
görülmediği için de rahatsız olmasına gerek yok.
Banu:
Bence bu zaman makinesi
sakat iş, gel sen vazgeç bundan, yanlış insanların eline geçerse çok tehlikeli
bir silah olabilir. Sonra işin yoksa dünyayı kurtaracak adamı bul falan, gene
de sen bilirsin tabi.
14 Nisan 2008
Banu:
Barış, Pervin nasıl
oldu? Doktora götürebildiniz mi?
Barış:
Geçen hafta 2 kere
götürdüm. Antibiyotik ve pansuman dediler. Bu hafta amaleyat olacaktı. Amma Özlem
dedi ki amaleyata gerek yoktur. Hakkatten
baya küçüldü yara. Delik de kapandı. Sıradan bir yaraya dönüştü. Şu anda en çok
leblebi çapında. Karının gücü de yerine gelmeye başladı. Nasıl direniyor
antibiyotik almamak için, sanırsın pars. 1-2 gün daha bekleyeceğiz, iyileşme
devam ederse ne ala, etmezse yeniden vet.fak.
Banu:
E iyi, düzeliyor yani.
Peki bu neden olurmuş?
Barış:
Bilmiyoruz. İnsanda
çoğunlukla kıl dönmesi nedeniyle ortaya çıkar dedi Özlem. Ama perv 1 kedi. Genelde
erkek kedilerde olurmuş, ama bizim salak Pervin’de oldu.
Banu:
Belki lezbiyendir???
Barış:
Geçen sene nassı doordu
o zaman.
Banu:
Biseksüel???
14 Nisan 2008
Elçin:
Sevgili Plenses arkadaşlarım,minnoşlarım,
Uzun süredir
görüşemedik gibi bir his var içisimde. Beril arkadaşımızında Kutlu Doğum
Haftası nedeniyle acaba bir yimek neyin mi yesek diyorum. Ne dersiniz?
Öpücükler
Güsel arkadaşınız Elçin
Banu:
Olabülür ancak benden
duymuş olma da, Beril hanımın kutlu doğum haftasına daha 2 hafta var, ama
dersen ki “n’ooolmuş yani?”, hiiiç, bişi olduğu yok, istiyorsanız erken kutlama
da yapabiliriz tabi ki, mesela Cuma veya Cumartesi olabilir.
Elçin:
Şimdi şölle söyliyeyim,
evek biliyorum iki hafta var ama biz zaten ancak kıçımızı neyin topluyoruz. Çoluk,
çocuk, kocalarınız vesaire, vesaire...
Banu:
Bi de biliyosun Beril’in
nasır aldırırken canını zor kurtarma durumu var, yarın da dikişlerini
aldıracakmış, bence bunu yarından sonra konuşalım, bacağını falan kesmek
zorunda kalırlarsa üzücü olabilir, o zaman bize “yaşgünü yemeğinizi kıçınıza
sokunuz” diyebilir.
Beril:
He valla... derim
yanı.....
Elçin:
Şimdi şöyle açıklama
gereği duyuyorum, bugün toplanalım desek ancak, sen yazdın ben yazdım, kocam
gitti, oğlumun kursu, köpeğimin kılı derken zaten üstünden geçer bir hafta,
tamam mı?
Bir hafta on günde de
nasır neyin iyileşir inşallah, gerçi amcam çamaşır ipiyle dikmiş nasırı o ayrı.
Doktor beycim evlenecekmiş te tikkati neyin dağınıkmış öküzün. Gelmiş 100
yaşına evleniyo bi de, terbiyesiz. Burda genç kıslar evlenemiyor ayol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder