12 Mayıs 2016 Perşembe

Aikido Hocası, Çanakkale Gezisi, Buluşma

21 Haziran 2007

Ege ile Berk’in (Beril’in oğlan) aikido hocaları “nasılsınız, n’apıyosunuz” diye mesaj atmıştı. Bacağını kırdığından bir süredir derslere gelemiyordu, biz de ara vermiştik.

Banu:
Aaaa, kalp kalbe karşıymış ayol, ben de tam, şu kızı bi yoklayım, n'aptı, n'etti, iyileşti mi bi ilgi yapayım, diyordum. İyileşmene sevindim, tekrar çok geçmiş olsun.

Oğlan iyi (ben kendi adıma konuşayım, aikidoya ara verince Berillerle de o kadar düzenli görüşemez olduk), karnesi fena değil, 3 tane 4 var, gerisi 5. Tatile gireceği için çok heyecanlıydı, tatilin 2. günü bana "sıkıldım" demez mi, hani var ya, "blınk" diye beynimdeki tellerin koptuğunu duydum valla, onu şööle bi soğuk suya çiti yaptım, "bak oğlum, önümüzde 3 ay var, sen şimdiden böyle başlarsan biz bu yazın sonunu göremeyiz, ona göre" dedim, sustu.

Önümüzdeki hafta için güzel bir tatil programı yaptık, 3 gün Akçakoca'da Berillerin evinde keyif yaptıktan sonra Çanakkale taraflarına geçip bir duygu seli içerisinde sevgi yumağı olarak oraları gezmeyi düşünüyoruz. Yani biz büyükler hep görmüştük de çocuklar da görsün istedik. Ondan sonraki 3 hafta buradayız, 22 Temmuz'da Ege Uzay Kampına gidecek. Ondan sonraki hafta da bizim tatil başlıyor zaten, Ege'yi kamptan alıp yazlığa geçeceğiz. Yani Ağustos'un ortasından sonra artık buradayız.

A-aa, düğmeme basılmış gibi bi çırpıda sana dünya bilgi verdim bak, meğer hep bana bunların sorulmasını beklermişim.
Çok öptüm

02 Temmuz 2007

“Türk Kadını Hayatımızın Denge Unsurudur...” konulu bir yazı yolladım.

Aslan:
Aaaa evet, bu bir Citroen V4X. Biliyorsun onların tasarımı da üç tekerle bile gidebilmek üzerine kurulu.

Banu:
Ay Aslan, senin yorumlarını özlemişim, şu anda döndüğümü hissettim.

Öğlen anlatırım ya, bizim Çanakkale Kültür gezisi, oldu sana bir "güldür" gezisi… Geziye gideceğin insanları dikkatle seçeceksin, bak söylemedi deme, yoksa bizim gibi Çanakkale'ye gidip Conk Bayırı'nı görmeden dönersin. Yav ben böyle şey görmedim, sabah 08:30'da kahvaltıda buluşalım deniyor (ki bana göre kültür gezileri için bu bile geç bir saat), o saatte bir tek biz hazır oluyoruz, milletin toparlanıp harekete geçmesi 10:30'dan erken olamadı, bi de feribot meribot derken ne Çanakkale içindeki Nusrat mayın gemisini, Kaleyi, Müzeyi, vs görebildik, ne Bozcaada'daki Rum mahallesini, ne Gelibolu'yu (Anıt ve Müze dışında). Diyeceksin ki "ne yaptınız?", valla millet (bizim dışımızdakiler, 3 aile daha vardı, biri Beril'ler) kendini yeme içmeye kurgulamış, bütün gezi "nerede yiyeceğiz?", “nerede denize gireceğiz?" üstüne kuruluydu, en kısa süren yemeğimiz (sabah-öğlen-akşam farketmez) 2 buçuk saat sürüyordu yaaa, ben böyle şey görmedim, ben sinir stres içinde tırnaklarımı yerken, Deniz tam bir teslimiyet ruh haline girdi ve beni sakinleştirdi "n'apalım, boşver, bu da böyle oldu" diye. Seneye bi Çanakkale düşünür müsünüz? Valla bir daha gitmemiz farz oldu. Sadece Truva'yı tam gezebildik, o da bizim süper becerimizden değil, orada zaten çok sınırlı bir bölgeyi geziyorsun, 1 saatte bitiyor, yani bunu da dejenere etmeye kimsenin gücü yetmedi. O gün de (Perşembe günü) televizyonlar Çanakkale için alarm vermiş "mecbur değilseniz evden çıkmayın" diye. Biz o sıcakta (vallahi buharlaşmamıza 1-2 derece kaldıydı) garip tenteli bir balıkçıda gene yaklaşık 3 saat süren bir balık-içki faslı yaşadık. Her zaman Poyraz esen Çanakkale'de Lodos esiyor, o bile tam esiyor sayılmaz, tente basık, hava dönmüyor, boğuluyordum az kalsın, hava 43 derece mi ne, ve millet ne yiyor kardeşim inanamazsın, balıklar içkiler lüp lüp gidiyor, o sıcakta ben 1 tane barbun biraz salatayı ancak yiyebildim, o da tansiyonum falan düşmesin, oralarda bayılıp kalmayım diye, valla millet üçer beşer balık, kalamar, midye bok püsür, 2'şer 3'er duble rakı, bira, bi güzel yediler. En sonunda ben kendimi, klimalı bakkal gibi bi yer vardı, oraya attım.

Yani ben ki tembelimdir, uykuyu severim, popomu zor kaldırırım bir aktivite için, ama bir işe kalkıştıysan biraz disiplin olur, amaca yönelik hareket edilir, bir saat söyleniyorsa o saatte orada hazır olunur, bu ne yaaa, sonra vaktin kalırsa laylaylom yaparsın. Yok, bizde ana fikir homini gırtlak ve laylaylom, onlardan kalan vakitlerimizde de işte ne kadar olursa 1-2 kültür gezisi.

Öf ben bunun üstüne kitap yazarım ya, vaktim yok...

Aslan:
Tamam o zaman, geniş bir zamanda evlerin birinde anı çarpıştıralım, biz de sıcakta gezdik sayılır ama Ekin çok iyiydi, çok olgun davrandı, anne baba da üzerine titredi elbette. Sonuçta hoş bir gezi oldu. Ben de yavrumu alıp alıp kendimi Floransa’nın tarih fışkıran sokaklarına vurdum, çok güzel şeyler gördük, insanlar tanıdık, ne yazık Ekin anımsayamayacak bunları. Gezi grubu seçimi çok önemli tezine kesinlikle katılıyorum, bereket rehber akıllı ve despot bir genç bayandı da, kimsenin zamanını kimseye yedirmemeye çalıştı. Neyse bu konular geniş zaman işi, erimeden döndüğüne çok sevindim, her işin başı sağlık çünkü. 22 Temmuzdan sonra zaten bir başka alemde seyahat ediyor olacağız... Şimdi sakince arkamıza yaslanıyoruz.

19 Temmuz 2007

Banu:
Kıslar, haftaya bi görüşelim diyoruz. Pazartesi Beril'in, Cuma da benim işim var, yani Salı -Çarşamba-Perşembe üçlüsünden bi gün size uygunsa haber edin. Buluşma yeri olarak henüz bir şey belirlemedik çünkü seçim ertesi olayından dolayı kocam ve araba ortalıkta olmazsa bana gelmeniz en iyi çözüm olarak görünüyor. Eğer uygun değilseniz artık tatil dönüşü bir şey ayarlarız.
Uzatamıyorum, sabah beri Beril'le itişiyoruz, kadın düşmedi yakamdan, hiç bi iş yapamadım, artık işime dönmem lazım.
Herkeşleri öptüm.

Eda:
Sevgili kıs arkadaşlarım, çarşamba bana daha uygun düşer derim. Sevgilerimi fışkırtırım. Özledik yani, tatil sonrasına felan bırakmayalım yahu....

Elçin:
Ne tatili be daha yeni döndünüz, yemek yiyelim sonra gidersiniz, hadi bakimm. Zaten suları kesmeye başladılar, kuru mama yiyebileceğimiz bir yere gidelim. Çarşamba bana uyar.
Ayrıca Banu Hanımısının beni maile dahil etmemesinin özel bir sebebi var mı? Merak ettim yanıııı.

Hemen arkasından bir mesaj daha atmış.

Elçin:
Ay pardonnn Banu'cum senin mailin de gelmiş keh keh...

Banu:
Valla tam paçanı aşa almaya hazırlanıyodum sayın Kinayeli Hanım, ama fakak vallayi gözlerimi yaşarttınız ayol bu ne hız, bu ne canıtezlik, e çok iyi valla, tamam, çarşamba günü ok, nerede olacağı da muhtemelen o gün belli olacak ama zaten sizin için farketmiyo di mi? Evden çıkınca ha vişnelik, ha benim ev, ha Sümbülün Evi, nere olursa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder