21 Haziran 2007
Ege
ile Berk’in (Beril’in oğlan) aikido hocaları “nasılsınız, n’apıyosunuz” diye
mesaj atmıştı. Bacağını kırdığından bir süredir derslere gelemiyordu, biz de ara
vermiştik.
Banu:
Aaaa, kalp kalbe
karşıymış ayol, ben de tam, şu kızı bi yoklayım, n'aptı, n'etti, iyileşti mi bi
ilgi yapayım, diyordum. İyileşmene sevindim, tekrar çok geçmiş olsun.
Oğlan iyi (ben kendi
adıma konuşayım, aikidoya ara verince Berillerle de o kadar düzenli
görüşemez olduk), karnesi fena değil, 3 tane 4 var, gerisi 5. Tatile gireceği
için çok heyecanlıydı, tatilin 2. günü bana "sıkıldım" demez mi, hani
var ya, "blınk" diye beynimdeki tellerin koptuğunu duydum valla,
onu şööle bi soğuk suya çiti yaptım, "bak oğlum, önümüzde 3 ay var, sen
şimdiden böyle başlarsan biz bu yazın sonunu göremeyiz, ona göre" dedim,
sustu.
Önümüzdeki hafta için
güzel bir tatil programı yaptık, 3 gün Akçakoca'da Berillerin evinde keyif
yaptıktan sonra Çanakkale taraflarına geçip bir duygu seli içerisinde sevgi
yumağı olarak oraları gezmeyi düşünüyoruz. Yani biz büyükler hep görmüştük de
çocuklar da görsün istedik. Ondan sonraki 3 hafta buradayız, 22 Temmuz'da Ege
Uzay Kampına gidecek. Ondan sonraki hafta da bizim tatil başlıyor zaten, Ege'yi
kamptan alıp yazlığa geçeceğiz. Yani Ağustos'un ortasından sonra
artık buradayız.
A-aa, düğmeme basılmış
gibi bi çırpıda sana dünya bilgi verdim bak, meğer hep bana bunların sorulmasını
beklermişim.
Çok öptüm
02 Temmuz 2007
“Türk
Kadını Hayatımızın Denge Unsurudur...” konulu bir yazı yolladım.
Aslan:
Aaaa evet, bu bir
Citroen V4X. Biliyorsun onların tasarımı da üç tekerle bile gidebilmek üzerine
kurulu.
Banu:
Ay Aslan, senin yorumlarını
özlemişim, şu anda döndüğümü hissettim.
Öğlen anlatırım ya,
bizim Çanakkale Kültür gezisi, oldu sana bir "güldür" gezisi… Geziye
gideceğin insanları dikkatle seçeceksin, bak söylemedi deme, yoksa bizim gibi
Çanakkale'ye gidip Conk Bayırı'nı görmeden dönersin. Yav ben böyle şey
görmedim, sabah 08:30'da kahvaltıda buluşalım deniyor (ki bana göre kültür
gezileri için bu bile geç bir saat), o saatte bir tek biz hazır oluyoruz,
milletin toparlanıp harekete geçmesi 10:30'dan erken olamadı, bi de feribot
meribot derken ne Çanakkale içindeki Nusrat mayın gemisini, Kaleyi, Müzeyi, vs
görebildik, ne Bozcaada'daki Rum mahallesini, ne Gelibolu'yu (Anıt ve Müze
dışında). Diyeceksin ki "ne yaptınız?", valla millet (bizim
dışımızdakiler, 3 aile daha vardı, biri Beril'ler) kendini yeme içmeye
kurgulamış, bütün gezi "nerede yiyeceğiz?", “nerede denize
gireceğiz?" üstüne kuruluydu, en kısa süren yemeğimiz (sabah-öğlen-akşam
farketmez) 2 buçuk saat sürüyordu yaaa, ben böyle şey görmedim, ben sinir stres
içinde tırnaklarımı yerken, Deniz tam bir teslimiyet ruh haline girdi ve beni
sakinleştirdi "n'apalım, boşver, bu da böyle oldu" diye. Seneye bi
Çanakkale düşünür müsünüz? Valla bir daha gitmemiz farz oldu. Sadece Truva'yı
tam gezebildik, o da bizim süper becerimizden değil, orada zaten çok sınırlı
bir bölgeyi geziyorsun, 1 saatte bitiyor, yani bunu da dejenere etmeye kimsenin
gücü yetmedi. O gün de (Perşembe günü) televizyonlar Çanakkale için alarm
vermiş "mecbur değilseniz evden çıkmayın" diye. Biz o sıcakta
(vallahi buharlaşmamıza 1-2 derece kaldıydı) garip tenteli bir balıkçıda gene
yaklaşık 3 saat süren bir balık-içki faslı yaşadık. Her zaman Poyraz esen
Çanakkale'de Lodos esiyor, o bile tam esiyor sayılmaz, tente basık, hava
dönmüyor, boğuluyordum az kalsın, hava 43 derece mi ne, ve millet ne yiyor
kardeşim inanamazsın, balıklar içkiler lüp lüp gidiyor, o sıcakta ben 1 tane
barbun biraz salatayı ancak yiyebildim, o da tansiyonum falan düşmesin,
oralarda bayılıp kalmayım diye, valla millet üçer beşer balık, kalamar, midye
bok püsür, 2'şer 3'er duble rakı, bira, bi güzel yediler. En sonunda ben
kendimi, klimalı bakkal gibi bi yer vardı, oraya attım.
Yani ben ki tembelimdir,
uykuyu severim, popomu zor kaldırırım bir aktivite için, ama bir işe
kalkıştıysan biraz disiplin olur, amaca yönelik hareket edilir, bir saat
söyleniyorsa o saatte orada hazır olunur, bu ne yaaa, sonra vaktin kalırsa
laylaylom yaparsın. Yok, bizde ana fikir homini gırtlak ve laylaylom, onlardan
kalan vakitlerimizde de işte ne kadar olursa 1-2 kültür gezisi.
Öf ben bunun üstüne
kitap yazarım ya, vaktim yok...
Aslan:
Tamam o zaman, geniş
bir zamanda evlerin birinde anı çarpıştıralım, biz de sıcakta gezdik sayılır
ama Ekin çok iyiydi, çok olgun davrandı, anne baba da üzerine titredi elbette.
Sonuçta hoş bir gezi oldu. Ben de yavrumu alıp alıp kendimi Floransa’nın tarih
fışkıran sokaklarına vurdum, çok güzel şeyler gördük, insanlar tanıdık, ne
yazık Ekin anımsayamayacak bunları. Gezi grubu seçimi çok önemli tezine
kesinlikle katılıyorum, bereket rehber akıllı ve despot bir genç bayandı da,
kimsenin zamanını kimseye yedirmemeye çalıştı. Neyse bu konular geniş zaman
işi, erimeden döndüğüne çok sevindim, her işin başı sağlık çünkü. 22 Temmuzdan
sonra zaten bir başka alemde seyahat ediyor olacağız... Şimdi sakince arkamıza
yaslanıyoruz.
19 Temmuz 2007
Banu:
Kıslar, haftaya bi görüşelim
diyoruz. Pazartesi Beril'in, Cuma da benim işim var, yani Salı -Çarşamba-Perşembe
üçlüsünden bi gün size uygunsa haber edin. Buluşma yeri olarak henüz bir şey
belirlemedik çünkü seçim ertesi olayından dolayı kocam ve araba ortalıkta
olmazsa bana gelmeniz en iyi çözüm olarak görünüyor. Eğer uygun değilseniz artık
tatil dönüşü bir şey ayarlarız.
Uzatamıyorum, sabah
beri Beril'le itişiyoruz, kadın düşmedi yakamdan, hiç bi iş yapamadım, artık işime
dönmem lazım.
Herkeşleri öptüm.
Eda:
Sevgili kıs arkadaşlarım,
çarşamba bana daha uygun düşer derim. Sevgilerimi fışkırtırım. Özledik yani,
tatil sonrasına felan bırakmayalım yahu....
Elçin:
Ne tatili be daha yeni
döndünüz, yemek yiyelim sonra gidersiniz, hadi bakimm. Zaten suları kesmeye başladılar,
kuru mama yiyebileceğimiz bir yere gidelim. Çarşamba bana uyar.
Ayrıca Banu Hanımısının
beni maile dahil etmemesinin özel bir sebebi var mı? Merak ettim yanıııı.
Hemen
arkasından bir mesaj daha atmış.
Elçin:
Ay pardonnn Banu'cum
senin mailin de gelmiş keh keh...
Banu:
Valla tam paçanı aşa almaya
hazırlanıyodum sayın Kinayeli Hanım, ama fakak vallayi gözlerimi yaşarttınız
ayol bu ne hız, bu ne canıtezlik, e çok iyi valla, tamam, çarşamba günü ok,
nerede olacağı da muhtemelen o gün belli olacak ama zaten sizin için farketmiyo
di mi? Evden çıkınca ha vişnelik, ha benim ev, ha Sümbülün Evi, nere olursa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder