14 Mayıs 2008
Banu:
Begüm’cüğüm, seni
candan yürekten kutluyorum, toefl’da iyi puan almışın sanırım. Yani annem
“toeflı kazanmış” dedi de, şimdi kadıncağıza uzun uzadıya “toefl kazanılmaz,
sadece bi puan alırsın, önemli olan ihtiyacın olan puandır” falan, amaaan, ne
gerek var. Fakat yani
ailede mutluluk rüzgarları estirdin, annemin beni iş yerinden aradığı vaki değildir, demin heyecan içinde aradı beni “Begüm kazanmış” diye, ben de “e kız zaten kazanacağını söylüyordu, niye şaşırdınız” dedim. Yani şekerim ailede sana inancı tam olan bi tek ben varmışım herhalde, gör işte...
ailede mutluluk rüzgarları estirdin, annemin beni iş yerinden aradığı vaki değildir, demin heyecan içinde aradı beni “Begüm kazanmış” diye, ben de “e kız zaten kazanacağını söylüyordu, niye şaşırdınız” dedim. Yani şekerim ailede sana inancı tam olan bi tek ben varmışım herhalde, gör işte...
Bu arada 11 Mayıs benim
doğumgünümdü ve anneler günüyle gene pişti yaptı. Pazar günü (hani hem doğumgünüm ve hem
anneler günü olan, yani benim doğal kraliçe olmam gereken gün) kraliçe ütü
yapıp çamaşır yıkadı, yemek yaptı, yoruldu, saat 10’da da devrildi. Neyse ama
bu sefer en azından 2 hediye almayı başardım, genellikle benim doğumgünüm ile
anneler gününün arası hep 1-2 gün olduğundan (ya da böyle tam üst üste
geldiğinden), tek hediyeyle geçiştirirler beni, gerçi bende de ahmaklık var,
ben söylerim hep “canım 2 taneye gerek yok 1 tane yeter” diye, şimdiye kadar
bir keresinde de “aaaa olur mu canım o başka, o başka” diyip 2 hediye almadılar
bana alçaklar, bu sefer hiç sesimi çıkarmadım, hatta Ege “anne, anneler günü için
de hediye istiyorsun di mi” dedi, “evet, istiyorum” dedim. Kaptım valla bu
sefer hediyelerimi.
Annen ile annem de bana
çanta alacaklardı (güya) ama ablamın Nine West’te gördüğü çanta aklında yanlış
kalmışmış da, o kadar güzel değilmişmiş de, falanmış da filanmış, bana parasını
vereceklermiş, ablam güya Pazartesi bana yollayacaktı parayı, tık yok, acaba
hangi pazartesiyi kastettiydi? Yani senede 52 tane Pazartesi var biliyosun,
hayır yani hiç oralı değil, sonra da bana diyecek ki “aaaaa, unuttum”,
babababa, bu da iyi numara.
Bizde haberler bu kadar
şekoş.
Seni çok öpüyor ve de
başarılarının devamını şeediyorum.
20 Mayıs 2008
Aslanlar
tatile gitmişti.
Aslan:
Sahilde şezlongda
laptopumda at çalışırken, portakal suyumdan da yudum alıyorum demeyeyim, kırmayayım
morallerini arkadaşlarımın dedim ama insan tutamıyor ki kendini. Yani benim tarafım
hazır arif kardeşler. Yani iki ay kal deseler gidilecek gibi değil, hele o
mutfak rüyalara girecek cinsten. Perşembeye görüşmek üzere.
Banu:
N’olmuş yani, biz de
sabahın 7:45’inde küçücük yüreğimiz pır pır ederek, şirketimiz için bir şeyler
üretme aşkıyla işe geldik. “Çocuklar gibi şendik” şarkısı eşliğinde mutluluk
içinde çalışıyoruz. Senin bu huzurdan mahrum olmana da çok üzülüyorum. Neyse
artık sen de geldiğinde 2 kat çalışarak burada olmadığın günlerin acısını
çıkarırsın (üühüüüüü, burada olmamak istiyorum)
Herkesin keyfi yerinde
mi? Ekin’in fotoğrafına bayıldım, nasıl güzel çıkmış. Biz de dün okuldaki
gösteriye gittik. Ege, odundan hallice de olsa, vals yaptı, gelince size
videosunu seyrettiririm.
Herkesi öpüyorum.
20 Mayıs 2008
“Dr.
Mehmet Öz 'den Öğütler” diye bir yazı geldi.
Banu:
Hadi len! Yani Mehmet
Öz kardeşimize saygıda kusur etmek istemem ancak, yazının sonunda “şişmanlık
sigaradan daha tehlikeli” diyor ama yazının başında sigara içenler için “sigara
içeni tedavi etmem” dediği gibi “şişmanları tedavi etmem” demiyor, eğer bu bir
prensip meselesi ise, yani “kendine dikkat etmeyenle ben de uğraşmam” diyorsa o
zaman emniyet kemeri takmadığı için kazada ağır yaralanan bir insana da
bakmasın, obeze de bakmasın, anoreksia hastasına da bakmasın, töbe töbe...
Ahsen:
Hem adama kızıyosun hem
de bize ne diye bu yazıyı okutuyosun len
Banu:
La olm, ay yani kızm,
ben adamın yaklaşımına kızıyorum, yoksa önerileri kötü değil, okunable yani...
Aslan:
Ssshh, sakin ol ve sigarayı
gerçekten bırakman gerektiğini anla, vücuduna eziyet etme. İyi doktor Mehmet Öz'e
kızmayalım, konuyu abartarak dikkat çekiyor ne güzel. Bakarsın birgün programı
da tamamlar, hayır yok, bu başka konunun sohbeti idi.
22 Mayıs 2008
Mart
ayında Aslan’ın kız kardeşine kanser teşhisi konmuştu. Aslanlar da sık
aralıklarla İstanbul’a gidiyorlardı. (Bütün aile İstanbul’da oturuyor)
Banu:
Geldin di mi?
Aslan:
EVET
Banu:
Burada olmak ve Türkan
dışında, canını sıkan bişi mi var?
Aslan:
Biraz da ülkenin
durumu. Bir de, “ney kendinden dertlidir.”
Banu:
Tamam o zaman...
23 Mayıs 2008
Elçin:
Sevgili kıs
arkadaşlarım,
Görüşmeyeli iyisinizdir
inşallah?
Banu Hanımısı
arkadaşımızın Kutlu Doğum Haftası için (her ne kadar Eda ve Beril arkadaşlarımız
kendisini kutladıysa da, cık cık cık) yemeğimizi ne zaman yiyelim? Bu hafta
bitti zaten. Gelecek hafta hangi gün uyar sislere? Bu sefer Fişnelik olabilir, direnmeyeceğim.
Neden derseniz bahçesi açılmıştır herhalde. Açık hava, bol gıda tamam mı?
Haydi bakalım pammuk
eller klavyeye. Karar verin canlarım, cinlerim....
Muck
Banu:
Şekoş, benim buna cevap
vermem için önce kocamnan görüşmem lazım yani arabayı hangi gün alabileceğimi
öğrenmek için, yoksa ondan izin alacak değilim, valla cart diye yırtarım azını
murnunu daatırım, onu follofoş yaparım...
Döncem ben döncem
size..
Beril:
Yap valla ye onu. Gıcık
oluyom hepsine, al birini vur ötekisine onu da follofoş yap, ayy ne yaparsan
eline sağlık maşşşallahhh. Fişnelikte Bar 56 hariç her köşe bucakda sigara
yassağı gelmiş, onların da ağzısını kırar mısın? Nereye gidicez biz, bu gidişle
evlerde buluşmaya başlıcaz anasını satıyım, kızını döviyim felan fıstık... Bu
küreselleşme olayı beni gerdi, ya siz ne alırdınız? Kafi, tii or mi?
muck
ben
Banu:
Şekoş, ben bu sigara
yasağı mevzuuna, Emel Teyze’nin (Elçin’in
annesi) kulakları çınlasın, “bok içinde buzlu badem” diyorum. Yani her tarafımız
düzeldi de bi bu eksik kaldıydı... töbe töbe…
Ne yani, Vişnelik’te
dışarıda da mı yasak, yoook artık...
Beril:
Tente altı da
yassaaakkk hemşerim....
Banu:
Haaaayııııır, eğer
tente altındaki duvar tente yüksekliğinin yarısını geçmiyorsa yasak değil
bildiğim kadarıyla. Ben yakında Hukuk Profesörü de olurum bunların yüzünden...
Elçin:
Beril'cim Fişnelik'te
sigara içilmesin diye yazı yazmamışmıydın sen ayol, yanlış mı hatırlıyorum Allahallah.
Gerçi ben de içicem o ayrı.
Ben de çok gıcığım
diğer cins arkadaşlara. Hatta parçala yırt onu, bin parçalık puzzle yap he mi?
Ben bahçeler serbest
diye biliyorum. Havuz başı açıldıysa orada otururuz, olmaz mı, olur mu ay ben
ne bileyim.
Beril:
Hah lafı da koydun di
mi şimdi bana!! Hayır canım yanıldınız o ben değil idim, ben pavyon muhabbeti
için yazdımdı. Ayrıca konu o da değil. Neydi konu?
Banu:
Yok yav, o Beril diildi,
Deniz idi ama o da yeni yönetime gıcık olduğundan “nedir bu saçmalık” diye
yazdıydı, yani hem kişi hem konu tamaaaamen yanlış...
Elçin:
Beril de gıcık
kapıyoduu ama o zaman sigarayı bırakmışmıydı ne, ne? Ay neyse havuz başı
açılmış mı?
Edaaaa sen biliyormusun
canımm?
Beril:
Valla havuz açıldıysa
atar boğarım len seni oraya... Bak hala ısrar ediyo. Ben yazmadım diyorum,
değerli doğum günü sahibisi de teyit ediyor. Daha ne istiyon layn inanmak için.
Hee ben yazdım şimdi de itiraz ediyom var mı ???Töbe töbe...
Elçin:
Neye itiraz ediyosun
bebişimmmm?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder