26 Mart 2007
Bir
Deniz Klasiği…
Banu:
Dün gece 11 civarında
yattım. Ege de yatmıştı ama biraz sonra hayal meyal bunun sesini duydum,
uyuyamamış, babasına "yanıma yatar mısın" diyor, Deniz bunun yanına
yattı fakat
bunlar birlikte yatınca bır bır konuşup dururlar, Deniz de ben rahatsız olmayım diye (kibar ya, ancak bi de balık hafızası olayı var kiiii...) bizim yatak odasının kapısını çekip gitti. Bunların arkasından ben, derin ve huzurlu bir uykunun kollarındaykene, nasıl bir gürültüyle yerimden zıpladığımı size anlatamam. "Tamam" dedim, "buraya kadarmış, eşedü eşedü...", meğer deprem değil kocammış. Kalbim güpgüpgüp diye atıyor ama gene de tam ayılamadım, Deniz'in "tamam, yok....benim...kapı...açık değilmiş....ah....kafam..." lafları arasında, ben gene uyudum. Sabah da bana "dün gece kapıya ne biçim geçtim ama" demez mi, gece de gülemediydim ya, vallayi hala gülüyorum, kendime gelemedim.
bunlar birlikte yatınca bır bır konuşup dururlar, Deniz de ben rahatsız olmayım diye (kibar ya, ancak bi de balık hafızası olayı var kiiii...) bizim yatak odasının kapısını çekip gitti. Bunların arkasından ben, derin ve huzurlu bir uykunun kollarındaykene, nasıl bir gürültüyle yerimden zıpladığımı size anlatamam. "Tamam" dedim, "buraya kadarmış, eşedü eşedü...", meğer deprem değil kocammış. Kalbim güpgüpgüp diye atıyor ama gene de tam ayılamadım, Deniz'in "tamam, yok....benim...kapı...açık değilmiş....ah....kafam..." lafları arasında, ben gene uyudum. Sabah da bana "dün gece kapıya ne biçim geçtim ama" demez mi, gece de gülemediydim ya, vallayi hala gülüyorum, kendime gelemedim.
26 Mart 2007
Aslan
millete Ekin’in fotoğrafını yollamış ama beni unutmuş.
Banu:
Sevgili Aslan,
anladığım kadarıyla arkadaşlara bir resim yollanmış ama ancak heyhat ki bana
yollanmamış??? N'oluyoruz bayım? Yolladıklarının bi kısmı bizim gruptan bile
değil, yani yedi düvele yollamışın ama BEN??? Ben bostan korkuluğuyum
tabi. Çok ayıp bu yaptığın, bana bunu mu reva görüyorsun?
Aslan:
Aaah niyet ne idi,
sonuç ne oldu bak. Aslında ana düşünce resmi buraya (Şirket adresine), kendime
de göndermek ve buradan grup üyelerine göndermek idi ama heyhat, bir kendini
unutuş hali, ne facialara neden oluyor. Şöyle bir anılarımı karıştırayım
bakalım, Carl Gustav Jung amca ne diyordu? ”…an gelir, kurbanlar, uzun süre
hedef oldukları olguların gerçekleştireni haline gelirler ve olaylara karşı
pencereden bakmaya başlarlar, fark edilmez yavaşlıkta işleyen bu süreç sonunda,
artık onlar “av” iken “avcı” olmuşlardır.”
Şimdi sana senin yerin
ayrı desem, hayır bana böyle iyi davranma diyeceksin. Sana bari bebeğin resmini
değil canlısını getireyim de barış olsun.
Banu:
Ben bilmem karşı
pencere falan, bi arka pencere vardı, James Steward ile Grace Kelly'nin
oynadığı, ay ne güzel filmdir o yaa. Hitchcock'un her filminde 2-3 saniye
göründüğünü biliyor muydun? Bi de mükemmel cinayeti anlatan bir filmi vardır
hani çatlak çocuğun biri birini öldürür de sandığın içine koyar, herkese de o
sandığın üstünde yemek daveti verir ama hocası (gene James Steward) olayı
çözer, bu film de 12'şer dakikalık 6 planda çekilmiştir, bunu biliyor muydun?
Yani filmlerde genellikle planlar hızlı değişir, örn. 2 kişi arasındaki bir
dialogda bile bi birini gösterir bi birini, yani montaj vardır, bu filmde bi
çekmeye başlıyor, 12 dakika kesintisiz çekiyor, tiyatro gibi, sinema tekniği
açısından çok zor olduğunu tahmin ediyorum, işte böyle, ilgimi çekmişti de.
Ne diyorduk?
27 Mart 2007
Banu:
Sayın apla, bugün iyi
dayının doğma günü, demin aradım, genellikle konuşmayı kısa keser biliyosun, bu
sefer susmak bilmedi, konuşası gelmiş çocuun, sen de ararsan konuşmayı biraz
uzat, ihtiyacı var herhalde.
Banu: (Yukarıdaki mesajı Selami’ye yolluyorum)
Selamisi, ablama bu
mesajı 3 saat önce yolladım, açmadı, sanırsam ki yerinde yok, akşama kadar da
gelmezse bu mesajı okuyamaz, dayımın doğumgününü kendi kendine hatırlama
olasılığı da Deniz'in 2 işi bi arada yapma olasılığından daha düşük diye
düşünüyorum, sen bi hatırlatıver diyeceğdim.
27 Mart 2007
Deniz
bana Can Dündar’ın “Başarı bir verişmiş; bir şeyi alabilmek için bir şeyi
vermek, diğerlerinden vazgeçmek gerekiyormuş” anafikirli bir yazısını yollamış.
Banu:
E ama bu yazı ekonomi,
politika, sosyoloji veya yerel yönetimlerle ilgili değil, hatta yakınından bile
geçmiyor, nassı yani? Neden böle bişi yolladın? Bak alışık değilim,
işkilleniyorum, sadece de bana yollamışın, yoksa beni aldatıyor musun?
Bunu Ege'ye yolladın
mı?
Deniz:
Hayır Ege'ye
yollamadım. Sen yollasana, bence de iyi olur. Bi de dalga geçme. Ben tek boyutlu
bir insan mıyım? Ne biçim konuşuyorsun? Yazı güzel ama di mi?
Banu:
Daldan dala atlar yar osmana yandım...
30 Mart 2007
Barış
Şirket’in diğer ofisinde çalışmaya başladı. Lokasyon olarak da şehrin öbür
ucunda. Bazen bizle yemek yemek için öğlenleri ana ofise geliyor. O gün Şirket
içinde olup olmadığını soruyorum…
Banu:
Burada değilsin di mi?
Kart girişin görünmüyor ama emin olamadım, sen bi garipsin ya. Öğlene burada
olacak mısın? Yoksa bütün gün mü yoksun?
Aslan:
Yüce kattan birine nasıl
hitaptır bu, tez tarafından tövbe istiğfar et (ama istifra degil, batar her
yan), o bizi Madrit'e çağıracak.
Banu:
Bişi demedim ayol,
sonra geçen seferki gibi geçişmeyelim diye önlem alıyorum. Bak bi de senle ugraşmayım,
zaten Necla (Şirketteki program
yöneticilerinden biri, işle ilgili kapışmıştık) "saçımı başımı
yolmaya" gelecekmiş, töbe töbe, "buyursun, biz evdeyiz" dedim.
Bakalım kim kimi yolacak...
Aslan:
Yoo, it is not so long.
Ben varken sana kimse eziyet edemez, imd... demen yeterlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder