20 Mayıs 2016 Cuma

Öğlen, Göz Altı Kremi, Lost, Kayıp Diploma, Ahsen

04 Mart 2008

Banu:
Hani hatırlar mısınız geçen haftalarda Güneş bize (biz=ben+2 arkadaş daha) bi yemek ısmarladıydı, e şimdi de benim ısmarlama vaktim geldi, ondan için öğlen yokum, size afiyet olsun.

Aslan:
Bazı ilişkileri bazı ilişkilere çokca karıştırmamak gerekmez mi, siz kendi aranızdaki yemeklere mesela saat 15.00 de gidemez misiniz?

Banu:
Çok iyi düşünmüşün ama öyle tahmin ediyorum ki, bir de 15:00'de yemeğe çıkmamıza pek sıcak bakmazlar, hatta izin vermeyebilirler bile. Hem ben onları da seviyorum, arada sırada onlara da vakit ayırayım diyorum.  
Seyahatiniz nasıl geçti? Herkes mutlu mu? Ekin iyi mi?

Aslan:
Seyahatler iyiydi, Ekin ancak babaanne evinde huzur buldu, konfor meselesi elbette. Giderek kendine özgü davranışlar gösteriyor. Ev halkının sağlık sıhhatlerini de iyi gördüm şükür, fakat İstanbul’da kolay kolay yaşanmaz eğer işyerin evinin alt katında değilse. Elemanını ve iş arkadaşlarını severken (o nasıl bir duygu ki acaba), seni kimselerle paylaşmamak isteğimizi de anlayışla karşılayacağını umuyorum.

Banu:
Aaaa, sen gene bana iyi bir şey dedin, sen beni özlemişin, heyoooo, valla çok haklısın, ben böyle arada sırada gidiyorum ama sen sakın böle şeyler yapma, hiç doğru bulmuyorum, ayrıca hoş da değil (Keh!)

06 Mart 2008

Apla:
Banusu bi krem işi vardı, hayal meyal hatırlıyorum. Ctesi annemle Tunalı’ya inerken konuştuyduk ama ne kremiydi unuttum. Hatta annem “bana da al” demişti.

Banu:
Göz altı kremi idi, hatta sen "bunların en iyileri nivea" mı ne dediydin, ya da l'oreal demiştin galiba, her neyse işte, hem ucuz hem iyi olanından alıp, içten içe bi boka yaramadığını bilmekle beraber, kendimiz için bişiler yapıyor olma hazzını duyacaktık. Üstelik o gün ben alacaktım da sen "e ben sana getiririm" demiştin, aslında sana hatırlatmayıp, sen geldiğinde "e hani" diyerek seni yıkacaktım ama içim elvermedi, allaan armudu...

Apla:
Güzelim, ben çocuğunun diplomasını kaybetmiş bir anneyim, senin kremini unutmuşum çok mu?

06 Mart 2008

Melek esas olarak ablamların arkadaşı ama kayak tatillerindeki birlikteliğimizden bizim de bi samimiyetimiz oluştu.

Banu:
Melek, duydum ki Lost'un cd'lerini alıp hatmetmekteymişin. Nasıl buldun? Ben 1. ve 2. sezonu heyecanla izledikten sonra, 3'te biraz sıkıldıydım, hatta arada 2-3 tane izlemediğim bile olmuştu, şimdi 4'e başladık bakalım, n'olcaksa. Bu dizinin 8 sezon olarak planlandığını biliyor muydun? Bunlar bizi gömer valla.

Melek:
Lost'u aldım ve sen dahil bana Lost'u övenler aranızda 98 YTL toplayıp bana vermek zorundasınız. Seyrederken ablan horlamaya, Selami esnemeye başladı. Ben para verdiğim için izliyorum. 10 bölümü seyrettim, sonra söylemesi ayıp Sarıkamış'a gittim. Şimdi elimde üç cd var. Onları param boşa gitmesin diye izleyeceğim. Sonrasını bilemem ama bana olan borcun sana ait kısmını ödemelisin. Çok öptüm. Melek

Banu:
E tamam, öderiz, ne baarıyon ki?
Ben bunu sana övdüğümü hiç hatırlamamakla beraber (çünkü kendi beğendiğim dizileri birilerine övüp "mutlaka seyretmelisin" olaylarına hiç girmem ki ben, kaldı ki Lost'u o kadar sevmemiştim de) öyle esneyip horlayacak kadar da değil yani, en azından ilk bölümler insanda ciddi merak uyandırıyor, benim de çok bi düşkünlüğüm yok ama başladık bi kere, mecbur bitirecez. Ben Yüzüklerin Efendisi'ni bile hiç beğenmediğim halde birincisini seyrettiğim için mecburen diğer 2 filmine de gittiydim. Bu durum, iş yerinde birileri ortak milli piyango bileti alırken, normalde hiç almadığım halde, "ya onlara çıkar da bunun dışında kalırsam" diye onlara katılmama sebep olan psikolojiye denk bir durum, yani ya çok ilginç ya da güzel bişi olur da kaçırırsam, durumu.

Asıl senin ne hoşuna gidebilir biliyor musun? Dr. House. Katiyen "mutlaka izlemelisin" demiyorum, sadece "hoşuna gidebilir" diyorum bak, sonra "paramı ver" falan deme.

Lost'tan borcum nedir? Veriyim de kurtulayım bari.
Ben de öptüm

07 Mart 2008

Banu:
N'aber tatlım, iyi misin? Arada haberlerini Ege'den alıyorum, onunla sıkı bir muhabbet içindesiniz anladığım kadarıyla. Diploma olayına pek üzüldük, itiraf etmeliyim ki ben bi ara biraz da güldüm, ay ama çok komik geldi, yani bi insan (ya da iki) çocuğunun diplomasını nasıl kaybeder yaaaa, neyse büyük konuşmayayım, insanlar bazen bazı şeyleri unutabilirler, yani bizde de Deniz'in Ege'yi 2 kere sağda solda unutmuşluğu vardır, tabi Allahtan tamamen kaybetmedi çocuğu ama demek ki olabiliyor böyle şeyler. Aman neyse, Selami halletmiş ya, sen ona bak.
Çok öptüm 

Begüm:
Banu cuğum gayet iyiim. Nasıl haklısın bilemessin, hani bende, diploman yok ortalıkta dediklerinde, bende güldüm çünkü genelde ben böyle şeyler yaparım, ayledenmiş. Fena stress altındaydım, karar vermişim Bogaziçine girmeyi, babam “bu şans herhalde yok oldu” demesi beni... hani mahvetti demiğimde başka bi kelime bulamıyorum şimdi. Aslında diplomayı kaybetmeleri pek umurumda değildi, sadece o şansın birden bire kaybolması şok yaptı.
Ummm evet Ege'yle konuşmamız genelde: Oyunumu yolladınmı---Daha değil pardon, demekle geçiyor… Kesinlikle çok hoş bi muhabbet.
Neyse çok öpüyorum.

Banu:
Ah evet, oyun olayından haberim var ama Ege bana "Begüm'e sana söylediğimi söyleme" dedi, yani kim kimden ne saklıyor anlamış değilim. Bir de bana "ben istemedim, kendi almış" dedi, artık ne kadar doğru bilmeyeceğim, aman neyse bana ne, n'aparsanız yapın...

Begüm:
Yok doğru. Bana "AL!" demedi (deseydi almazdim). Ne komik oğlan ama, neyden korkuyor acaba? Neyse dersim başlıcak. Öptüm.

Banu:
Biliyor musun, Cuma günü kızın biri başından aşağıya su boşalttı diye kızın boğazına sarılmış, vallahi beynim döndü, hani tamam, sana bir şey yaparlarsa karşılık ver ama biraz denk bir karşılık olsun di mi, su boşalttı diye boğazına sarılmak neyin nesi yahu? E ama tabi biz hep onun boğazına sarılıyoruz ya, çocuk da ne yapsın, aileden ne görürse onu yapıyor, töbe töbeeee...

Begüm:
Öldürmek için değildi yani... İlginç. Yani Ege bu, ama yinede ilginç. Aşıkmı ne?

07 Mart 2008

Banu:
Ahsen'ciğim, nasılsın, n'apıyorsun? Epeydir sesin soluğun çıkmıyor, herşey yolunda di mi? Çocuklar nasıl? Hiç Ankara'ya yolun düşmüyor mu? Bizim İstanbul'a yolumuz düşmüyor valla, gelsen de görüşsek.
Biz iyiyiz, idare ediyoruz. Deniz de iyi Ege de. Ege her zamanki gibi laylaylom turist gibi gidip geliyor okula. Şu SBS midir nedir her ne boksa, bu sene sonunda Ege o sınava girecek. Ben bu sınavdan pek iyi bir puan beklemiyorum, yani çok umutlu değilim ama ne yalan söyleyeyim çok umurumda da değil, yani bir de dersaneye yollayıp çocuğu serseme çevirmek istemiyoruz, inatla yollamıyoruz dersaneye, du bakali ne olacak, valla sizin böyle dertleriniz yok ya, çok şanslısınız.
Annem dayımdan sonra yeni yeni sokağa çıkmaya başladı, daha iyice. Dayımın evini de bir güzel yaptırdılar, şimdi de satılığa çıkardılar.
İşte böle. Seni ve çocukları çok öpüyorum. Sen de bana yaz.

Ahsen:
Ben de dedim ki acaba bu kızcağız beni unuttu mu? Neyse sitem değil ama biraz inziva gibi oldum ben neden bilmiyorum, neyse. Ankara’ya açıkcası geliyorum, sizin oradan geçerken size el de sallıyorum ama sadece günü birlik. Bu yüzden akşam geçerken el salıyorum. 23-30 Mart arası oradayız. Bu arada, annemin doğum gününde böyle İstanbul’daki gibi bir şey yapsak da halamlar, siz, Oya ablalar falan beraber bir kahvaltı etsek derim, ne dersin? Bunun dışında, bana telefonunu yaz çünkü çantam çalındı, bu yüzden her şey gitti. Kedi ezdin abla, dediler ay vah vah tüh tüh derken öbür kapıyı açan kişi çantamı aldı. Neyse, en güzeli ama komiserdi, ne kömik değil mi hanımefendi, dedi. İşte böyle. Çocuklarım da Turist Ömer şeklinde okula gidip geliyor, Mara sınıfta kalma tehlikesi bile yaşıyor bakalım ne yapacağız. İşte böyle. Fazla bir değişiklik yok bizde de.

Kendinize iyi bakın, Deniz ve Ege’ye selam.

Banu:
He valla, ben de aynen öyle, inziva gibi bişi oldum, canım kimseyi aramak sormak, kimseyle konuşmak istemiyor. Beril'i bile 1 aydır görmüyorum, düşün yani. Mevsim dönümünden herhalde (keh!)

Kahvaltı olayı tam süper olur, burada havalar da o kadar güzel gidiyor ki, bahçede bile oturulabilir. Organizasyon yaparken ablamları unutma.

Hırsızlık olayı ne kötü olmuş yahu, sinir bozucu, umarım çantanda fazla nakit falan yokmuştur, gerçi kredi kartları ve kimliklerin gitmesi daha sinir bozucu bir durum, ayayayay, çok geçmiş olsun. Polise de ayrıca çok güldüm.

Mara için üzülme, kimse onu sınıfta bırakamaz, o kendisi kalır. Yani eğer sahiden böyle bir şey olursa bil ki kendisi bunu istemiş ve bu amaca yönelik gerekeni yapmıştır. Cin gibi benim kızım, onun zekası fazla geliyor, senin bu kızla işin var. Ricom kuzu gibi di mi, canım benim yaaa, bak niyeyse 2 çocuk oldu mu hep aynı şeyi gözlüyorum. Bütün özellikleri birbirine zıt oluyor (bence taaaa yetişkinliğe kadar), biri yemek yiyorsa öbürü yemiyor, biri güneşi seviyorsa öbürü yağmuru seviyor, biri çalışkansa öbürü tembel oluyor. Şimdi diyecen ki "seninkinin mazereti ne?", onu bilmiyorum, tek çocuk teoremimi henüz geliştirmedim, onun tembelliğinin de bi sebebini bulacam elbet.
Çok öptüm. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder