31 Mayıs 2016 Salı

Çin Edebiyatı, 40 Yaşını Aşmış Kadınlar, Burun-Başparmak İlişkisi, Arap Sabunu

29 Ocak 2009

Aslan:
Bu sabah başladığım, Çin’de 1950-60’lı yıllarda geçen ve bir ailenin yaşamındaki olayları konu edinen hüzünlü romanın başlangıcı, kitabın ilerisi için ipuçları veriyordu.
Roman: Rüzgarda Savrulan Yaprak
Yazar: Ting-Xing Ye
İthaf yazısı: Annem Li-Xiu-feng, babam Ye Rong-ting, büyük halam Chen Feng-mei’nin anısına..
30.sayfaya kadar, 22 kere geri dönüp, kim kimdi, kim erkekti, kim kadındı, kim dost kim düşmandı, kim genç,kim yaşlıydı, kim arabacı, kim doktordu diye baktığımı itiraftan çekinmeyeceğim. Yaşasın Ali, Dr.Rosa, Ayşe, Hugo, Abdülselam, Fidel, Kerim, Tim, Pierre, Cathy Vega, Ömer, Oliver.

Eseri, şiddetle önermiyorum.

Banu:
Şimdi mesajını tekrar okuyunca dikkat ettim de, niçin Kerim ile Ömer’in isimleri geçiyor da Melih, Barış ve Banu isimleri geçmiyor? Yani merakımdan soruyorum, sırf merak...

Aslan:
Evet doğru bir soru, iyi bir gözlem. Yanıt şöyle, aslında sadece, Cathy Vega yazdım diye, Ömer yazacaktım ama, bu sefer ne amaçla yazdığım anlaşılacaktı, bu yüzden Kerim’in adını da ekledim ki, hedef karışsın, hem de Cathy Vega fenomeni dolaylı olarak Kerim’i de ilgilendirdiğinden, mesaj da vermiş olayım. Yani çok ince düşünme sanatı sadece kadınlara özgü değil, erkeklerin gorilden kopmasının üzerinden de milyonlarca yıl geçti. Gülmen çok ayıp, arkadaşlarını böyle mi görüyorsun yani.

02 Şubat 2009

Beril “Ay!!! içime su serpildi...” diyerek bir yazı yollamış. Yazı şöyle başlıyor: “A.Rooney der ki: Yaşım ilerledikçe, en çok 40 yaşını aşmış kadınlara değer vermeye başladım. İşte bunun sebeplerinden bir kaçı…” ve altında sebepleri sıralıyor.

Eda:
İyi de a.rooney kim? Yakışıklı biri mi? Benim de içime su serpildi de, kırışıklarıma bir faidesi olmadı......
Hem sonra şunu anladım ki ben 20 imde-30 umda da aynı böyle kırkımdaki gibiymişim. Buna sevinmeli mi üzülmeli miyim onu çözemedim

Elçin:
İpnenin biri.

Beril:
Nah öyleydin...

Eda:
Yemedi ha? Bu kadar da direk söylenmez ki. Restoranda hır çıkarmadım mesela. Maç sırasında mız mız etmedim, kitap okudum, bulaşık yıkadım. Ha diğerleri uymuyor olabilir. Ne vuruyon ki yüzümüze?

Banu:
Valla ben de kendimi sanki hep böyleymişim gibi gördüm ama Beril'in tepkisi beni ürküttü. Acaba ben de mi "nah öyleydim"?
(A.Rooney’nin yazdığı maddeleri ele aldım)
40 yaşını geçmiş bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp ‘ne düşünüyorsun?’ diye sormaz. Umurunda değildir çünkü ne düşündüğünüz. 40 yaşını aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser. Yani genel olarak kimin ne düşündüğü pek umurumda değildir, hatta yaşlandıkça daha çok umursadığımı farkettim.

40 yaşını aşmış bir kadın TV deki maçı seyretmek istemiyorsa, söylene söylene TV’nin karşısında yanınızda oturmaz. Yapmak istediği bir şeyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan bir şeydir. TV'deki maçı seyretmek istemiyorsam, zaten benim istediğim şey seyredilir, Deniz maçı izlemeyi çok istiyorsa, içerideki televizyona gider.

40 yaşını aşmış bir kadın kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir. Kim olduğunu, ne olduğunu, ne istediğini, ve kimden istediğini bilir. "Kendini tanıma ve ne istediğini bilme" mevzuunda da kendime 10 üzerinden 8,5 verebilirim.

40 yaşını aşmış kadın, ağırbaşlıdır. Bir operanın ortasında ya da pahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir.  Hiç bir zaman ortalıklarda bağıra çağıra kavga edecek kadar kendimi küçük görmedim (babababa, inceliğe bak).

40 yaşını aşmış kadın övgüler yağdırmakta çok bonkördür, çoğu hak edilmemiş bile olsa. çünkü takdir edilmemenin ne olduğunu iyi bilir. Hak edeni her zaman överim.

40 yaşını aşmış kadın sizi bayan arkadaşlarıyla rahatlıkla tanıştıracak kadar kendine güvenir. Daha genç bir kadın, en iyi arkadaşını bile görmezlikten gelebilir, yanındaki adama güvenmediği için. Hiç bir zaman erkek arkadaşımı veya kocamı, bayan arkadaşlarımla tanıştırmaktan çekinecek kadar kendime, sevgilime/kocama veya bayan arkadaşıma saygısızlık etmedim.

40 yaşını aşmış bir kadın kıpkırmızı bir ruj sürdüğünde bu ona çok yakışır. Ama daha genç kadınlarda böyle değildir. Çiğ durur. Kırmızı ruj konusunda bir şey diyemeyeceğim. Gençken de sürmemiştim, hala sürmüyorum. Belki bir gün...

40 üstü kadınlar açık sözlü, doğrucu ve dürüsttürler. Onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur. Her zaman, hadi "genellikle" diyeyim, açık sözlü, doğrucu ve dürüst olduğumu düşündüm. Hatta yaşlandıkça her düşündüğünü söylemenin bazen doğru olmayabileceğinin farkına vardım. Yani artık daha az açık sözlüyüm.

He mi?

Beril:
Bence hepimiz "nah öyleydik" (iyi ki de değildik!!!) Eğer o zaman şimdiki kafada olsaydık bugün farklı yerlerde olurduk biiirrr. Tek tek sayamıcam iikiiii. Ulams hep 40 gibi olmaya ne meraklı karılarmışsınız üüüççç.
Not: Elçin'e Andy'nin ipneliği konusunda kesinlikle katılıyorum.

Banu:
Meraktan değil yahu, burada "itne"nin sıraladığı özelliklerin 20'lik veya 40'lık olmakla pek ilgisi yok, hatta bazı durumlar bende tersine işledi, demek istedim. Valla ben kendimden o zaman da memnundum (yani gençkene de), şimdi de memnunum, hahhaaaayt, bi daha mı gelecem dünyaya...

Eda:
Ulan kim bu a. rooney? Bari çene yorduğumuza deyecek biri midir? Sıçtı günümün içine. Ben kimim, kimdim, kim miydim?
Allahallah......

Banu:
A.Rooney kim?

Beril:
İpnenin biri dedik yaa....

03 Şubat 2009

Aslan “İlginç...” notuyla “İnsan vücudu, mucizelerle dolu bir makinedir” başlıklı bir yazı yollamış. Bir adım atmak için 200 kas kullanılır, bir çift ayakta 250000 ter bezi vardır, vb. vücudumuzla ilgili ilginç bilgiler. Son sırada da “Burnunuzla başparmağınız aynı boydadır” diyor ve “Tam şu anda, eminim ki son maddeyi deniyosun. .. Şimdi parmağını burnundan çek de bunu parmaklarıyla burunlarını ölçmek isteyebilecek başka arkadaşlarına gönder bakalım” diye bitiyor.

Barış:
Nasılda bildi son maddeyi denediğimi, göndermiycem kimseye işte.

Banu:
Ay bunu yediğine inanmıyorum. Ben elimi bile kıpırdatmadım. Diyeceksin ki “Niye? Normal insan refleksi bunu gerektirir”. Basit. Çünkü ben normal değilim… demiyeceğim, daha akla yakın bir açıklaması var. Daha önce de buna benzer bir e-mail’de “hiç kimse kendi dirseğini yalayamaz” ya da buna benzer bir şey vardı ve mesajın en sonunda da “bu mesajı okuyan herkes dirseğini yalamaya çalışır” diyordu. Bunda da aynı havayı sezince kılımı bile kıpırdatmayarak ona nanik yaptım. Kime? Bilmiyorum... ama beni kandıramadı.

Ayrıca belirtmeliyim ki, dirseğimi yalamaya da çalışmamıştım zaten. Kıştı, kollarımı sıvayarak bu garip hareketi yapmam çevrede yanlış algılanabilirdi.

Barış:
Dirseğimi ben de yalamaya kalkmadım. Ama az önceki mesajı okurken sol elim zaten çenemdeydi, yani burnuma çok yakındı ve denemek zorunda hissettim. İyi de oldu çünkü genelleme yanlışmış. Benim barnaam burnumdan 1 cm kadar daha uzun çıktı. Ya da benim burnum veya barnaam yanlış da olabilir tabii.

Aslan:
Madem itiraf.com sayfaları açılıyor, ben de yazıyı okuyunca burnumu tutmamıştım, ama burun bir adet, başparmaklarsa iki adet, başparmak burun kadar deniyorsa, o zaman başparmaklar eşit olmalı diye başparmakları yan yana getirmiştim. (a=b, b=c ise a=c’dir. Hey gidi De Morgan, nur içinde yat)

Barış:
Çok matematik oldu. Ben oynamıyorum.

05 Şubat 2009

Barış, bulaşık makinalarında deterjan yerine arap sabunu ve elma sirkesi kullanılmasının da aynı sonucu verdiği üzerine bir yazı yollamış.

Aslan:
Bu öneriye katılıyorum, bulaşık deterjanları kimyasal yapıları itibarıyla sıkıntı yaratacak şeyler aslında, özellikle gelişmekte olan bünyelerde, uzun vadede kesinlikle zararlı. Hemen deneyeceğiz. Teşekkürler dikkatli kişi.

Banu:
Hemen ek bilgi veriyorum. Biz denemeye başladık bile. Deterjandan hiç farkı yok, bulaşıkları pırıl pırıl çıkarıyor valla. Elma sirkesini denemedik ama onu da deneyeceğiz.

Aslan:
E ama Barış’ın maili geleli 27 dakika oldu, önceden deneyip de haber vermemiş olamayacağına göre, sende Hermione madalyonu mu var, deneyip geri mi geldin, Şahgaga ne oldu?

Banu:
Valla utanarak itiraf ediyorum ki bu mesaj bana daha önce gelmiş ve ben hiç oralı olmamıştım. İnternetten gelen bilgilere artık hiç itibar etmiyorum ancak, Deniz’e de gelmiş bu mail, baktı adaylıklar açıklanmıyor, bari bulaşık makinasıyla ilgileneyim dedi her halde (bu bitişik mi yazılır ayrı mı? Bak şimdi, işin yoksa bunu araştır), bi acele gidip arap sabunu aldı ve önceki akşam makinayı çalıştırırken bunu kullandık. Peki sonrasında, yani denedikten sonra niye size bilgi vermedim, o da ayrı bir muamma, ben eşekim. 

Aslan:
Şakası bile uygun değil, sen olmazsan biz hep bir eksik oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder