17 Ocak 2007
Banu:
Ege geçen hafta bir
kıza (adı Işık) çıkma (???) teklif etmişti, kız dün kabul etmiş. Kız önce
"biraz küçük değil miyiz?" demişti (kısa süreli de olsa bir sağduyu
belirtisi görmek güzel),
Ege de "sen bilirsin" demişti. Neyse işte, artık bi kız arkadaşımız var, ben de "dama, ağaca veya direğe çıkmak yok, ona göre" şeklinde iğrenç anne esprisi yaparak Ege’yi sinir ettim.
Ege de "sen bilirsin" demişti. Neyse işte, artık bi kız arkadaşımız var, ben de "dama, ağaca veya direğe çıkmak yok, ona göre" şeklinde iğrenç anne esprisi yaparak Ege’yi sinir ettim.
Apla:
Bu durumda Ege’nin Begüm’den
bir adım ileride olduğunu söyleyebiliriz
Kar hala yağmıyor. Tabu
oyununu bir arkadaşlarda unutmuştuk, onu geri alayım diyorum, scrable var, kağıt
alırız. Göt kadar bir salon var ama artık en çok kim kiminle kavga etti yablosu
yaparak eğleniriz.
Banu:
Sahi, Begüm'ün niye
sevgilisi yok? Asil damarı yüzünden kimseyi kendine layık görmüyor mu? Yoksa
lezbiyen mi oldu? Ama öyle de olsa ortalıkta birinin olması gerekir, di
mi?
Karın yağmaması
konusuna gelince, biz de twist'i getirelim bari...
Apla:
Valla bilmiyorum ama
hafiften dertlenmeye başlamadım değil…
30 Ocak 2007
İsviçre’den
yazıyorum…
Banu:
Merhaba arkadaşlar, ne
var ne yok? Biz çok iyiyiz, henüz şaleye geçmedik, kırık çıkık yok, gezip
tozuyoruz, bugün Lausan'a gittik, İnönü'nün kaldığı oteli gördük ama
restorasyon vardı, orada bir kahve içemedik, Neutchatell yakınlarından geçtik, Aslan
sen geldin aklıma, bana bişi yap demiştin ama ne yapacaktım onu unuttum. Hava
fazla güzel, sanırım önümüzdeki hafta sahiden dağda ancak piknik yapabileceğiz,
ya da çim kayağı. Uzun yazamıyorum, Selami bilgisayarın üstüne kahve döktüğü için
şu anda hiç alışık olmadığım bir laptop kullanıyorum. Sonra görüşürüz.
Hepinizi öpüyorum
02 Şubat 2007
Benim
İsviçre’de olduğum sırada Şirket’te (bizim bölümde) yeni organizasyon yapıldı, Barış
bana bilgi mesajı atmış, atamalar olmuş (ben havayı aldım), ayrıca Melih yeni
(ve istemediği) bir göreve atanmış…
Banu:
Tamam, sorun degil. Güneş
sanırım senin yerine şef oluyor, bu iyi, onun adına çok sevindim. Sen ne yaptın,
öbür tarafta ne zaman başlıyorsun? Melih'in durumu her zamanki gibi can sıkıcı
olmuş, bu çocuğa bir kurşun döktürme zamanı geldi de geçiyor bence.
Beni evde yakalaman şans
oldu, normalde bugün de dışarıda olacaktık ama bir program değişikliği
nedeniyle ben evde kaldım.
Herkes iyi mi? Ben Güneş’e
bir mesaj attıydım, e-mail yani, aldı mı? İnanmayacaksınız ama sizleri özledim,
Aslan'a söyle size de tatmanız için biberli çikolata getiriyorum, tadımlık ama
olsun. İmalatçısından aldik, 50 km ötede meşhur bir yermiş, ancak tadımlık
alabildim, pahalıydı biliyon mu...
Herkese selam söyle, kızlara,
oğlanlara, hepsine.
Aslan: (konu hanesine “şale bitter'i mitter mi?” yazmış)
Sayın ve değerli Loch
Ness kardeşler,
İyi güzel diyorsun da, Barış
diyor ki, ben bitter getirdim de, hepsi iğrenmiş gibi yaptılardı, şimdi bize
bitter reklamı mı yapıyor, çok üzüldüm. Hani bil diye söylüyorum. İnternetten
baktım, Basel foggy moggy görünüyor, hatta haftaya perşembeye kadar güneşli
bile olacakmış, yazık. Zam yaklaşık %10 olarak açıklandı, ayrıca yılbaşı parası ve
performans olarak da para dağıtılacak, bahtımıza ne düşerse artık. Sayın
başkana ve Ege’ye de selam ediyoruz. Melih yeğeninin nişanına Antalya’ya
gidecek ailecek ama hava çok karlı, uçak mı, oto mu, otobüs mü, denizaltı mı, karar
veremediler. Diğer herkes bildiğin gibi...
İyi eğlenceler. Kurdu
azdıran ilk karmış…
Banu:
Barış halt etmiş, ben
size "bitter" değil "biberli" çikolata getiriyorum. İkisi
farklı şeyler, zaten bitter için ne diye reklam yapayım, bi özelliği yok
ki, her yerde satılıyor, ama sen hiç "biberli çikolata"
yedin mi?
Aslan:
Yanlış yazmışım, o
biberli çikolata getirmiş de, siz beğenmemişsiniz, bitter başkaymış. Yoksulun çikolata bildiği mi
var, karıştırıyorum işte, elimizden tutan, bak bu bitterdir, bu da şudur
diyenimiz olmadı pek hayatta.
Banu:
Ay ben bunu okumadan
deminki mesajı yazmışım ama ben onun bize biberli çikolata getirdiğini hiç
hatırlamıyorum. Eğer o zaman beğenmediysek vardır bir sebebi, mesela onun
getirdiği İsviçre'de Bougy-Villars'daki Tristan'dan alınmamıştır falan, bunun
sahiden ilginç bir tadı var, yani akşam evde otururken insanın aklına "ay
bi biberli çukulata olsa da yesem" diye gelmez ama tadına bakılması
gereken bir şey.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder