14 Mayıs 2016 Cumartesi

Orada mısın?, Annemin Duaları, Kutlama, Dayım

04 Eylül 2007

Banu:
Begüm, orada mısın? Geldin mi? İşlerini hallettin mi? Sorun var mı?

Begüm:
Burada mıyım? Evet yani filosofik bir soru olabilir: Gerçekten buradamıyım gibi.

Geldim. Işlerimin çoğunu hallettim. Sorun vardı, halletik. Ya birde Dedeme sorsana benim YCŞ numaramı biliyormu...
Optüm

Banu:
Şımarma len! Ordamıymış burdamıymış, düşünüyormuş öyleyse varmışmış, zart zurt. YÇS numaranı Deniz bugün öğrenecek, daha doğrusu öğrenmeye çalışacak, sana haber veririm.
Selamisi burada mı, orada mı, öbür tarafta mı? Yani nerede?
Çok öptüm

Begüm:
Cok teşekürler. Ve şımarmadım. Babam burada değil. Ayın 14 de gelicek. Ege'nin assasını Varan kargo ile yolatıcam yarın öbür gün.
Öptüm

05 Eylül 2007

Banu:
Begüm'cüğüm, YÇS ile ilgili tüm bilgiler alınmıştır ancak arabadadır, araba Esat’tadır, Deniz içinde değildir. Akşam Deniz'i ilaçla uyuttuktan sonra bilgileri ele geçirip sana ileteceğim. Bu arada Deniz'in, anahtarı gene arabanın üstünde bırakmamış olmasını, bıraktıysa bile potansiyel hırsızların bunu görmemesini, görse bile senin kağıdı "işime yaramaz" diyerek park yerinde atmasını umut ediyoruz. Hem Deniz öyle kontakta falan da bırakmaz anahtarı, orada gözden kaçabilir, ondan için babalar gibi kapının veya bagajın üstünde bırakır ki uğraşmasın çocuklar. Bunu gerçekten yaptı biliyor musun, hem de gündüz gözüne, hem de 2 kere. Bence niyeti bozuk olanlar görüyor ama kimsenin bu kadar alık olamayacağını düşündükleri için arabanın sahibinin bir yerlerde mevzilendiğini ve arabaya dokunur dokunmaz kendilerine ateş açmak için tuzak kurduğunu falan düşünerek ellemiyorlar. Başka açıklaması yok, ya da annemin duaları koruyor bizi.
Öptüm

Begüm:
Herhalde annanemim duğaları koruyor. Çok teşekürler ben gereken bilgileri aldım. Gereken kıyadı da print ettim. İnşallah çok iş çıkarmadım Deniz in başına.
Teşekürler!
Çok çok Öpuyorum!

06 Eylül 2007

Banu:
Güzel arkadaşım, doğumgünün kutlu mutlu olsun.
NİCE MUTLU YILLARA.
Öptüm

Barış:
Sağolasın kardeş... Uzakta olmak kötü ama unutulmamış olmak güzel...
Kiss

Banu:
Senin araba su yakmıyor muydu, ben öyle hatırlıyorum, öğlen gelsene, seni bi öpelim, bağrımıza basalım (ben yani, benden başkası böyle burjuva kültürüne, hatta "küçük" burjuva kültürüne ait gösterilerde bulunmaz biliyorsun). Neyse, farkettiysen bu sefer kimseye "cc" falan yapmadım, kimseyle uğraşacak halim yok, gene zartiri zortik şeyler yazıp beni hasta ederler falan, boşverdim ama öğlen bi çıtlatacağım tabi ki. Burada olursan daha güzel olur. Aaaa, ama sen Türkiye'de bile değildin ki bu hafta, tüh, neyse artık haftaya.

Barış:
Yoh be güzelim, Türkiye’deyim. Lakin arabam yok. Özlem dün vardiyacıydı, bu gün izinli. O yüzden arabayı vermedi. "Araba bana lazım, otobozla git, halk neler çekiyo anla" dedi. Öyle yaptım…

Bu diğerlerine cc yapmamış olmanı da taktirle karşıladığımı belirtmek isterim. Kardeşler bu konularda nedense 1 az küntler. Memo'yu dışında tutuyorum, sanırım o diğerlerinin baskısı altında. Ama biz öylemiyiz ya, burjuvayız, sosyetikiz, tek çocuğuz (kendim için dedim), şımarığız. Oh olsun. 1 daha mı gelcez?

Banu:
He valla ne güzel dedin, bi de başında "hahhaayt" var onun, yani tamamı, "hahhaayt bi daha mı gelecem dünyaya" oluyor...  Neyse boşver. Asıl arkadaşım sensin, onlar dolgu malzemesi. Asıl kızla ya da oğlanla gezen şişko arkadaş gibiler.

12 Eylül 2007

Banu:
Şekoş, ben bu hafta gelemeyecek gibi görünüyorum. Nerden başlasam... Benim Utku Dayım akciğer kanseriymiş şekoş. 29 Ağustos'ta öğrendik, bir kaç doktora gösterildi falan, metastas da var, kemiklere, mideye ve büyük ihtimalle böbreklere de sıçramış, en fazla 8 ay demişler, kemoterapiye bile yeltenmediler. Valla ben çok kötü oldum, hafif bi şok yaşadım da denebilir, ablam (uzakta olduğundan mıdır nedir) hepimizden kötü, ilk günler telefonlarda ağlamaktan konuşamıyordu. Annem tarafına gelince, o cenahta oldukça sürreal bir durum hüküm sürmekte, bir dinginlik ve sakinlik durumu söz konusu. Dayım olayı tamamen gırgıra almış durumda (metastası bilmiyor), "bari şarap içmeye başlayım, orada yabancılık çekmem", "ben önden gidip size sofrayı hazırlarım" gibi cümleler kuruyor. Geçen gün annem her zamanki gibi bişilere bıdılanırken "yaa abla bi ağız tadıyla ölemicez mi beah!" demiş. Babam da tabi bütün yelkenleri suya indirdi, küslük falan kalmadı, dün de İstanbul'dan Yaşar Dayımlar geldi, Utku dayım bunları şöyle yorumluyor; "aileden birinin kanser olması tavsiye olunur, aile bağlarını güçlendiriyor". Böyle yani, işin gırgırında, belki o yüzden annem de bu kadar sakin. Valla bilmiyorum, ara ara kötü oluyorum, sonra iyi oluyorum, falan, öyle işte. Geçen hafta habire akşamları şehre gittik, dün de işte Yaşar dayımlar geldiği için şehirdeydik (bu arada ben ciddi yaşlandım herhalde, bu şehre gidip gelmeler beni bir yoruyor ki, sorma), bugün Deniz geç gelecek, yarın gene şehirdeyiz (dayımlar Cuma gidiyor) falan, yok yani, sana vakit ayıramıyorum, aptala döndüm.
İşte bele.

Öptüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder