04 Eylül 2007
Banu:
Begüm, orada mısın? Geldin
mi? İşlerini hallettin mi? Sorun var mı?
Begüm:
Burada mıyım? Evet yani
filosofik bir soru olabilir: Gerçekten buradamıyım gibi.
Geldim. Işlerimin çoğunu hallettim. Sorun vardı, halletik. Ya birde Dedeme sorsana benim YCŞ numaramı biliyormu...
Optüm
Geldim. Işlerimin çoğunu hallettim. Sorun vardı, halletik. Ya birde Dedeme sorsana benim YCŞ numaramı biliyormu...
Optüm
Banu:
Şımarma len! Ordamıymış
burdamıymış, düşünüyormuş öyleyse varmışmış, zart zurt. YÇS numaranı Deniz
bugün öğrenecek, daha doğrusu öğrenmeye çalışacak, sana haber veririm.
Selamisi burada mı,
orada mı, öbür tarafta mı? Yani nerede?
Çok öptüm
Begüm:
Cok teşekürler. Ve şımarmadım.
Babam burada değil. Ayın 14 de gelicek. Ege'nin assasını Varan kargo ile
yolatıcam yarın öbür gün.
Öptüm
Öptüm
05 Eylül 2007
Banu:
Begüm'cüğüm, YÇS ile ilgili
tüm bilgiler alınmıştır ancak arabadadır, araba Esat’tadır, Deniz içinde
değildir. Akşam Deniz'i ilaçla uyuttuktan sonra bilgileri ele geçirip sana
ileteceğim. Bu arada Deniz'in, anahtarı gene arabanın üstünde bırakmamış
olmasını, bıraktıysa bile potansiyel hırsızların bunu görmemesini, görse bile
senin kağıdı "işime yaramaz" diyerek park yerinde atmasını umut
ediyoruz. Hem Deniz öyle kontakta falan da bırakmaz anahtarı, orada gözden
kaçabilir, ondan için babalar gibi kapının veya bagajın üstünde bırakır ki
uğraşmasın çocuklar. Bunu gerçekten yaptı biliyor musun, hem de gündüz gözüne,
hem de 2 kere. Bence niyeti bozuk olanlar görüyor ama kimsenin bu kadar alık
olamayacağını düşündükleri için arabanın sahibinin bir yerlerde mevzilendiğini
ve arabaya dokunur dokunmaz kendilerine ateş açmak için tuzak kurduğunu falan
düşünerek ellemiyorlar. Başka açıklaması yok, ya da annemin duaları koruyor
bizi.
Öptüm
Öptüm
Begüm:
Herhalde annanemim
duğaları koruyor. Çok teşekürler ben gereken bilgileri aldım. Gereken kıyadı da
print ettim. İnşallah çok iş çıkarmadım Deniz in başına.
Teşekürler!
Çok çok Öpuyorum!
Teşekürler!
Çok çok Öpuyorum!
06 Eylül 2007
Banu:
Güzel arkadaşım,
doğumgünün kutlu mutlu olsun.
NİCE MUTLU YILLARA.
Öptüm
Barış:
Sağolasın kardeş... Uzakta
olmak kötü ama unutulmamış olmak güzel...
Kiss
Banu:
Senin araba su yakmıyor
muydu, ben öyle hatırlıyorum, öğlen gelsene, seni bi öpelim, bağrımıza basalım
(ben yani, benden başkası böyle burjuva kültürüne, hatta "küçük"
burjuva kültürüne ait gösterilerde bulunmaz biliyorsun). Neyse,
farkettiysen bu sefer kimseye "cc" falan yapmadım, kimseyle uğraşacak
halim yok, gene zartiri zortik şeyler yazıp beni hasta ederler falan, boşverdim
ama öğlen bi çıtlatacağım tabi ki. Burada olursan daha güzel olur. Aaaa, ama
sen Türkiye'de bile değildin ki bu hafta, tüh, neyse artık haftaya.
Barış:
Yoh be güzelim, Türkiye’deyim.
Lakin arabam yok. Özlem dün vardiyacıydı, bu gün izinli. O yüzden arabayı
vermedi. "Araba bana lazım, otobozla git, halk neler çekiyo anla"
dedi. Öyle yaptım…
Bu diğerlerine cc
yapmamış olmanı da taktirle karşıladığımı belirtmek isterim. Kardeşler bu
konularda nedense 1 az küntler. Memo'yu dışında tutuyorum, sanırım o
diğerlerinin baskısı altında. Ama biz öylemiyiz ya, burjuvayız, sosyetikiz, tek
çocuğuz (kendim için dedim), şımarığız. Oh olsun. 1 daha mı gelcez?
Banu:
He valla ne güzel dedin,
bi de başında "hahhaayt" var onun, yani tamamı, "hahhaayt bi
daha mı gelecem dünyaya" oluyor...
Neyse boşver. Asıl arkadaşım sensin, onlar dolgu malzemesi. Asıl kızla
ya da oğlanla gezen şişko arkadaş gibiler.
12 Eylül 2007
Banu:
Şekoş, ben bu hafta
gelemeyecek gibi görünüyorum. Nerden başlasam... Benim Utku Dayım akciğer
kanseriymiş şekoş. 29 Ağustos'ta öğrendik, bir kaç doktora gösterildi falan,
metastas da var, kemiklere, mideye ve büyük ihtimalle böbreklere de sıçramış,
en fazla 8 ay demişler, kemoterapiye bile yeltenmediler. Valla ben çok
kötü oldum, hafif bi şok yaşadım da denebilir, ablam (uzakta olduğundan mıdır
nedir) hepimizden kötü, ilk günler telefonlarda ağlamaktan konuşamıyordu. Annem
tarafına gelince, o cenahta oldukça sürreal bir durum hüküm sürmekte, bir
dinginlik ve sakinlik durumu söz konusu. Dayım olayı tamamen gırgıra almış
durumda (metastası bilmiyor), "bari şarap içmeye başlayım, orada
yabancılık çekmem", "ben önden gidip size sofrayı hazırlarım"
gibi cümleler kuruyor. Geçen gün annem her zamanki gibi bişilere bıdılanırken
"yaa abla bi ağız tadıyla ölemicez mi beah!" demiş. Babam da tabi
bütün yelkenleri suya indirdi, küslük falan kalmadı, dün de İstanbul'dan Yaşar
Dayımlar geldi, Utku dayım bunları şöyle yorumluyor; "aileden birinin
kanser olması tavsiye olunur, aile bağlarını güçlendiriyor". Böyle yani,
işin gırgırında, belki o yüzden annem de bu kadar sakin. Valla bilmiyorum, ara ara
kötü oluyorum, sonra iyi oluyorum, falan, öyle işte. Geçen hafta habire akşamları
şehre gittik, dün de işte Yaşar dayımlar geldiği için şehirdeydik (bu arada
ben ciddi yaşlandım herhalde, bu şehre gidip gelmeler beni bir yoruyor ki,
sorma), bugün Deniz geç gelecek, yarın gene şehirdeyiz (dayımlar Cuma gidiyor)
falan, yok yani, sana vakit ayıramıyorum, aptala döndüm.
İşte bele.
Öptüm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder