27 Aralık 2006
Şirketin
izin politikası ile ilgili bir yazı yayınlandı. Ctsi günleri hangi durumda
sayılıyor, izinden gidiyor mu gitmiyor mu, aramızda tartışıyorduk. Ben sonunda
herkesi aydınlattım.
Banu:
Arkadaşlar, bu konu ile
ilgili yayınlanan yazı ekte. İK ile de görüştüm, olayı şöyle özetliyorlar;
aldığın iznin başlama ve bitiş tarihi arasında bir cumartesi olursa, yani araya
sıkışmışsa sayılıyor, yoksa sayılmıyor.
Aslan:
Örneğin Perşembe Cuma
izin alsam ve Pazartesi dahil hiçbir gün işe dönmesem, başka bir işe de
girmesem, alsam başımı gitsem, o ada senin bu ada benim gezsem, yelkovan
kuşlarını takip etsem yine de Cumartesi sayılıyor mu?
Banu:
Ben bunu bi sorayım...
05 Ocak 2007
Kayağa
İsviçre’ye, ablamların yanına gideceğiz ancak hava durumlarına bakıyoruz, doğru
düzgün kar falan yağmıyor. (Bu arada, oh kadına bak kayağa İsviçre’ye gidiyor
falan demeyin, orada kayağa gitmek burada yaz tatiline gitmekten ucuz)
Banu:
Aplacığım, biz gelirken
bi mangal getirelim bari diyorum, hani şu küçüklerden, bagaj mangalı, bu
gidişle kayamayacağımız için piknik yaparız artık.
Bu arada Deniz Ege'ye
"sana ders aldıracağız, ingilizce anlaşırsınız" dediği için oğlum
endişeden çatlamak üzere, ağlamaklı dolaşıyor ortalıkta. Deniz'e "yani,
bunu şimdi söylemen şart mıydı, oraya gidene kadar kendini yiyecek, oraya
gittiğinde de muhtemelen ‘ben kaymak istemiyorum, zaten sevmiyorum da’ falan
diyecek, çocuğu zorla şu işten soğutacan" dedim ama hazret "bir şey
olmaz" buyurdu. Ege de "keşke babam oraya gidince söyleseydi"
dedi, "e söyle babana" dedim, "ama o zaman üzülür" dedi.
Beter ol, demedim tabi, salak! da demedim, "tamam oğlum, ben yanında
olurum" diyerek en azından gece uykularının kaçmasını engellemeye
çalıştım. Biraz rahatladı ama o da nasıl olacak bilmiyorum.
Apla:
Merak etme daha bir ay
var. İlla ki kar yağacak. Ayrıca Ege’ye söyle onu asla hocalarla yalnız bırakmayız,
hep yanında biri olur, oğlumu yıpratmayın, gerekirse ben hep yanında dururum.
Gerekirse de ders almaz. Dur ben Ege’ye bir mail atayım bakayım.
15 Ocak 2007
Emekli
olmak istediğim ilk zamanlar…
Aslan:
Ol gazi serhad
içlerinde
Dövüşür şirketi için
Soğuk, yorgunluk,
bilcümle fecaat
Döndüremez ki onu
yolundan
Tek birşey bekler, gözü
yukarlarda
Para, altın, kese değil
haşa
Ne olurdu, bir parça
bilinseydi kıymeti.
Aşık anonim
Banu:
Temmuz'da gideceğim
diyorum sana...
Aslan:
Mayısla beraber dünyaya
ve dolayısıyla bünyelerimize yayılacak sıcaklık, hoşluk, letafet ve huzur
elbette düşünce dünyamıza da olumlu etkilerde bulunacaktır. Yok dersen Kasım,
nükleer enerji bile engelleyemez bizi.
Banu:
Mayıs mı? Mayıs'ta ne
var? Yani benim doğumgünümden başka??? Ayrıca niye Kasım? Temmuuuuz…
Aslan:
Kasım…
Ertesi gün Aslan
“Fidan Dikimi” konulu bir yazı yollamış...
Banu:
Vay be, görüyo musun?
Bu bir işaret işte, fidan Kasım'da ekiliyorsa, belki başka tohumlar da... yani
ne biliyim, belki, kim bilir...
Temmuz'da gideceğim
diyorum sana...
Aslan:
Yazın hiç gidilir mi,
oohhh ferah feza havalar, ılık ılık esen imbat, gökyüzündeki tatlı renk
oyunları, sevdiklerinle beraber yenilen hoş piknik yemekleri, şiir dolu
geceler... Eeee bunların burada olmakla ne ilgisi var, aksine öbür türlü daha
mümkün deme, demeden önce bir düşün. İki düşün. Hele bir Kasım olsun. Hey gidi
hey, Saddam da 50'lerde General Kasım'ı devirmişti, e ne oldu işte, yaa yaa
nereden nereye değil mi? Kıssadan hisse: bekle Kasımı, çekme yasını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder