16 Nisan 2008
Beril:
Niye bindirbirgece
yorumu yapmadın?
Banu:
Yaparım şekoş, yeter ki
sen iste;
1. Ben Nilüfer’i güzel
buluyorum, hafif bir bön bakma olayı var ama Şehrazat’la yatan bön kalkıyor
anlaşılan.
2. Onur ve Şehrazat’ın
birbirlerine sarfettikleri sözler beni layıkıylen yaralamıştır (Niye ben?
Bilmem) Kadının döne döne “kara gece”yi gündeme getirmesi ve Onur’un kadının
huyunu bile bile yalan söyleyip durması kabak tadı vermektedir.
3. Burak (dizideki)
iğrenç bir adamdır ve ölmesi gerekmektedir.
4. Melek süzme salak
olup onun cezası yaşamaktır.
5. Bennu’nun eskiden
alkolikken hamile kalınca süper sağduyulu bir karaktere bürünmesi takdire şayan
ancak sürrealdir. Hamilelik adamı böyle yapmaz, başka türlü yapar. Keza
acıların çocuğu Kerem de.
6. Ali Kemal iğrenç bir
adamdır ve ölmesi gerekmektedir.
7. Ahu belirli bir
hedefe yönelmiş, bunun için ne gerekiyorsa yapacak olan bir şırfıntıdır ancak
kendi içinde tutarlıdır.
8. Ahu’nun annesi de
aynı şekildedir ancak kadını görmeye tahammülüm yoktur (Kaltak, çocuğu
tokatladığında benim oğlum tokatlanmış gibi irkildim)
9. Buket dizideki en
daşşaklı kadındır, geleceği parlaktır.
10. Gani rayına
girmektedir, doğru yoldadır.
11. Şehrazat’ın suratı,
eve gittiğinde Nilüferi evde görünce şebek götüne dönmüştür (Onur için, “benim
döneceğimi bilse o kızı sokağa atar” demişti ya, hah işte böle yaparlar adamı,
n’aaaaber, acıdı mı cicim, nıhahıhahihahooooo).
12. Mihriban’ın aşık
olması güzel bir gelişmedir.
13. Firdevs Hanımın
kıçı kırık bir bilek burkulmasından açık kalp ameliyatı derecesinde olay
çıkarması ilginçtir.
14. Ben Sezen’i
seviyom.
Bütün bunların yanında,
ben dün akşamki bölümü beğendim. Benim çok daha bunaldığım, sıkıldığım
bölümleri olmuştur, bu onlardan biri değildi.
Sen nasıl oldun bu
arada?
Beril:
Şekercim dün dikişleri
aldırdım. Dikişler alınınca ayağım dikilmemiş haline geri döndü, çünkü amca
dikişleri alırken yarayı da yeniden açtı. Şimdi kendi kendine kaynamasını
bekliyorum. Çok hoş bi durum de mi??? Peki o zaman neden diktin be öküz
demezler mi adama? Neysiseyse ben ağzıma ediyim.
Kutlu doğum haftasını
gelecek hafta şeyedebiliriz. Hem de çarşamba tatil olduğu için salı akşamıı da
yapabiliriz ne dersiniz?
Banu:
Olmaz, Bindirbir Gece
var, Çarşamba olsun, çocuklara 23 Nisan ertesi de tatil değil mi? Yani
çocukları da getireceksek demek istedim.
Beril:
Sıçtırma bindirbir
gecene, zaten kız çocuğu diye diziye koydukları sevimsiz katana ve de Onur’un
ve Şehrazat’ın öküzlükleri beni bunaltmış durumda...
23 Nisanda tuz gölüne
gidip foto çekcez.
Banu:
Öf Beril öf, aman iyi
tamam, Salı akşamı olsun o zaman, ben de bağrıma taş basayım bari...
Eda:
Beril hanımcıma Allah
mesut etsin der, doktoruna da geçmiş olsun dileklerimi iletirim. Evlenemeyen,
nasırını aldırıp, dikişini iyi yapamamış genç kızlarımıza da Allah gönüllerine
göre versin diyebilirim ancak. Salı akşamı, tuz gölünde yemek yerken fotğraf çekiyoruz
, tamam anladım uyar ,tamam...(biraz yoğunum da takip etmekte zorlandım
sanırım) Salı bana uyar, yalnız fotoğraf makinasının merceği kırık olur mu??
Sevgiler
A pardon bi de binbir
gece yaşgünü mü kutlanacaktı onu tam anlayamadım????
Banu:
Eda'cım, sen bi elini
yüzünü yıka da gel bakim. Her şeyi çorba etmişin. Olay şudur; Cuma akşamı Tuz
gölünün doğumgününü kutlamak için çocukları alıp Kemer'e gidiyoruz. Bu esnada
ordan geçmekte olan tavşana saati soruyoruz, Kupa Kızı'na "göt"
diyoruz. Sonra da gidip doktoru dikiyoruz.
Tamam mı, şimdi anladın
mı?
Eda:
Kupa kızına ayıp olmaz
mı?
Banu:
Ha yani benim mesajda
Kupa Kızı dışındaki konular aklına yattı??? Ne diyim şekerim, en akıllımız direkte
bağlı…
Beril:
Ben şahsen doktoru
dikme kısmına bayıldım, yapalım. Salıya görüşürüz tuz çölünde görüşmek üzere,
iğneyi ipliği ben getiririm, Banu sen kupa götünü, Eda çorbayı, Elçin kısımıs
da baby dolünü getirsin. muck, öğğk...
Banusu, demin söylemeyi
unuttum, Bindirbirgece yorumlarına taptım yanı, Allah seni bildiği gibi etsin
canım benim...üşenmiyo da manyak karı töbe töbe...
Elçin:
Sadede gelirsek yemek
yiyecekmiyiz, Allahallah vır vır vır.
Banu:
Ne yemeği?
Elçin:
Ay pardon karıştırdım, Tuz
Gölü'ne ya da zönk bilmiyorum.
Banu:
Pekala, herkesin kafası
yeterince karıştıysa şimdi size şok belgelerle açıklıyorum ki;
Önümüzdeki hafta Salı
günü (22 Nisan 2008) akşam Beril Hanımın doğumgünü için toplaşıcaz, yemek yicez
(bi de doktoru dikcez, ehi ehi). Şimdi akabinde "nerede" diye bir
soru gelecek, şimdiden cevaplayım, bana soracak olursanız, hem ulaşım
rahatlığı, hem park yeri sorunsuzluğu hem de çocuklar için en uygun yer olması
hasebiynen, Vişnelik derim, gene de siz bilirsiniz, Beril başka yer isterse, o
da olur.
Elçin:
Bi konsamatris
çıkıyormuş orada denk gelmiyelim, beynimiz mikilmesin babında.
Eda:
Ya tamam, vişne de
toplarız. Amaç doğa gezisi değil mi? Ben varım salı akşam vişnelik. (yemek
nerden çıktı onu anlamadım ya?)
Elçincim, lütfen yani
karıştırma oralığı daha fazla.
Elçin:
Yani çok pardon da bi
maillerin en başına gidiniz. Ne demişim? Beril Hanım'ın Kutlu Doğum Haftası
için toplanalım demişim. Nerde toplanıcaz? Piknik mi yapıcaz? Nedir yani? Beril'cim
benden duymuş olma da, plenses arkadaşlar galiba doğum gününü kutlamak istemiyorlar.
Sanki kaynatıyorlar yihohahayts.
Ayrıca da geçen Çarşamba
Vişnelik'te Ege gecesinden sonra söylemesi ayıptır cır cır oldum. Bi aşamadınız
Vişnelik'i.
Banu:
Elçin'ciim, bak durduk
yerde niye kaşınıyosun güzelim? Niye bişileri aşmak derdindesin anlamıyorum ki,
aş bu aşma olayını. Üstelik tam tersine, biz Beril'in doğumgününü kutlamak
istiyoruz, bu manada nerede olduğumuzun bi önemi yok, önemli olan birlikte
olmamız canım, ciğerim, kuzu sarmam. Böyle baktığında, değerlendirmede diğer
kriterleri (ulaşım kolaylığı, park sorunsuzluğu ve çocuklar) göz önüne alınca,
en uygun yer gene Vişnelik olmuyo mu, sorarım sana? Yok konsomatris
viyaklıyomuş, yok cır cır olmuşmuş...
Senin dötün gevşekse biz n'aapalım, allaalla yaaaa....
Elçin:
Ay çok pardon cazgırın
başkanı, Ankara'da bir tek Fişnelik'te park yeri var zaten. Görürüm senin
dötünü de. Ayrıca bana mı sordunuz yavrularken?
Banu:
Yav kadın bi sus lan,
anaaaa, bır bır bır, sus ve de şat ap ve de ferm ta göl, töbe töbeeee, bu ara
otobüs seferlerinde seyrelme var galiba, işin yok, sataşıp duruyon, şurda sana
laf yetiştirmekten iş yapamıyorum, tamam ben Vişnelik'ten vazgeçtim, Afyon kavşağındaki
İkbal'de buluşalım...
Yav kızlar (Beril ve de
Eda), bu kız ben görmeyeli bi tuhaf bişi olmuş, aaaa, valla bu kadın saçımı
eline de dolar, bu azmış bu, gözü dönmüş bunun. Bi inatçılık, bi
dediğimdedikçilik, bi talepkarlık, bi dötümkalktıcılık, valla bilmiyorum artık
n'apacaz bunu.
Elçin:
Vır vır nene dötün nere
ehe ehe.
Beril:
Edaa, Eeedaaaaa sesim
geliyor mu? Kız Edi benden duymuş olma ama arkadaşlar biraz birbirini yiyo, biz
başbaşa mı gitsek Tuz çölüne? Kırık merceği kap gel yafrum...
Banu:
Hadi len!
Eda:
Aneyyyy ben korktum
gelmiyom. Bence herkesin şöööle bir rahatlamaya ihtiyacı var kibi, neden direk
vişnelikteki aikido kursunda buluşmuyoruz şööööle bir içinizi dökün yauvvvv.
Ha bu arada benim oğlum
Ankara dışında olacağından benim tuzum kuru, uyaroğluyum yanı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder