25 Temmuz 2002
İş
yerinden bi arkadaşımın oğlu bir ara “harçlığımı çıkarayım” diye, şu hazneli
ütülerden satmaya başladıydı, bi gün bize de gelip demo yaptı, biz de aldık bi
tane tabi. Teyzesi de
bizim üstümüzde oturuyor, “yarın veya öbür gün teyzemler bize gelecek, ütüyü onlarla yollarım” dedi ama programları falan değişmiş, ütü bana bir türlü gelemedi, ben de arkadaşıma bi mektup yazdım.
bizim üstümüzde oturuyor, “yarın veya öbür gün teyzemler bize gelecek, ütüyü onlarla yollarım” dedi ama programları falan değişmiş, ütü bana bir türlü gelemedi, ben de arkadaşıma bi mektup yazdım.
Banu:
Ay şekerim, sorma
başıma gelenleri. Benim bi arkadaşımın olu bi ütü işine girmiş. Hani şu eve
gelip tanıtım yaparlar, sana istemediğin ve ihtiyacın olmayan şeyleri aslında
ne çok istediğini ve ne çok ihtiyacın olduğunu, ve hatta artık onsuz 1 sn bile
yaşayamayacağını anlatırlar ya, işte öle bi iş. Arkadaş da, senden iyi olmasın,
sevdiim bi arkadaş, haliynen kıramadım, çocuun gelip tanıtım yapmasına izin
verdim. Başkası olsa hayatta evime adım atamazdı ya neyse... Çocuk geldi pazar
günü. Aman yok canım ne gelmesi, biz beyfendiyi 'allasen bize tanıtım yap' diye
evinden aldık. Evine gittiğimizde de bizi donla karşıladı 'ben hemen geliyorum'
dedi, nerdeyse 1 saat bekledik. Neyse seninki 2 dirhem 1 çekirdek geldi.
Aklanmış, paklanmış, kokular sürünmüş falan, 'iyi' dedik 'bari saygılı bi
çocuk, gerçi bizi donla karşıladı ama neyse'.
Gittik bize, 'yok kola
isterim, yok çay isterim, yok karnım aç, ısrar edin yemek yiyecem, bu evde
sigara içiliyor mu, içilmiyorsa giderim bak' falan burnumuzdan getirdi, şekerim
bizim ananelerimizde eve gelene, satıcı da olsa, misafirperverlikte kusur
edilmez. Ay ben bir yandan Deniz bir yandan, çocuun etrafında fır dönüyoruz. O
da Ramses gibi oturmuş 'onu getirin, bunu götürün, şu kutuyu açın, ütüyü
çıkarın, sizin ütü tahtanız yok mu, getirin, kurun, oradaki düğmeye bas bak şu
yeşil olana, o değil, O DEĞİL KÖREŞ, öbür düme, hah işte o salak, ananas suyu
yok mu? Kültablası nerde, şu ufaklığı da alın burdan gözüm görmesin, dikkatimi
daatıyo' falan.
Neyse, anlatmaya
başladı, ay ütü ütü diye bir kafamızı ütülediyse, yok cilt bakımı, yok kuru
temizleme, yok toz alma, yok zart, yok zurt diye, biz birden aslında hep bu
günü beklediğimizi, hayatımızın ütüsüyle karşı karşıya olduumuzu, bunu asla
kaçırmamamız gerektiğini anlayıverdik. Hatta bu ütünün boş zamanlarında
psikolojik danışmanlık hizmeti verdiği bile rivayet ediliyormuş. Hatta bekarlar
için yerine göre şişme kadın, yerine göre vibratörlük hizmeti bile veriyomuş.
Hatta wap özelliği ile internete bağlandın mı taaa Amerikadaki adamın ütülerini
bile yapabiliyomuşun. Hatta ve hatta, benim bir arkadaşım, kullandığı ütü 1
senelik olduğu ve evde bir tane de hiç kullanılmamış fıstık gibi bir ütüsü
olduğu halde bundan almamış mı? Ay şaştım kaldım, yani salak mı diyim ne diyim
bilemedim. Gerçi ütüyü görünce hak vermedim değil ama... Yani buna ütü falan
denmez, bu...bu... bu bir melek, allaan bir lütfu (Zaten kendisine de 'ütü'
denmesine biraz içerliyormuş, onun için nüfüs cüzdanına 'Rıfkı’
yazdıracaz).
Böyle bir fırsatın
ayamıza gelmiş olmasından dolayı ne kadar şanslı olduumuza inanamayarak hemen
anlaşmalar yapıldı, imzalar atıldı, gerçi Deniz biraz diken diken görünüyodu
ama anlamadım neden? 6 ay vadeyle ütüyü aldım şekerim. Ayda 65 abede doları.
Hazret gitti gecenin 3'ünde. Belki de 2 falandı. 11.30 da olabilir. Zaten
baktık gitmiyo, alalım da kurtulalım,
yoksa sabahı edecez diye düşündük. Bir ara 'acaba eve bırakmamızı ister mi'
diye düşündüm, tansiyonum falan fırladı, bayılacak gibi oldum ama neyse
Allahtan istemedi.
Bak bu gün perşemde, devlet
yatılı okullarının çamaşır işine talip oldum, hergün 12 kazan çamaşır yıkıyorum
ütüleyecem diye, ama bil bakalım ne? Henüz ütüm gelmedi. Düşünebiliyor musun,
bi de bana 'yarın, en geç öbürgün elinizde olur' dedi. Yok teyzesi onlara mı
geliyomuş, onlara mı vereceklermiş de o getirecekmiş, yoksa bi damat komşuları
mı varmış, ay bunlardan bana ne ayol? Benim de halam/dayım/amcam var ama
görgüsüzlük edip orda burda olur olmaz lafını etmiyorum di mi? Üstelik bunların
benim ütümle (henüz göremediğim, kokusunu içime çekemediğim, doyasıya sarılıp
bağrıma basamadığım ütümle) ilgisi ne? Annesi de, senden iyi olmasın, çok
iyidir. Bana her sabah olanın notlarını gösteriyo, yok ütüye gidermiş, yok
yazıkmış, günahmış bilmem ne? Bi şey de anlamadım ya, anlamış gibi yapıp
güldüm. Hani bu kızı da severim, iyi kız hoş kız da, koca ütü kutusunu görsün
diye olu not yazıyo düşünsene, gerçi bunun da benle alakasını anlamadım ama kız
benle alakası varmış gibi konuşuyodu. Ben de salak gibi notları okuyup 'kah
kah' diye güldüm. Biraz da benden özür dilermiş gibi bi hali vardı, bunu da hiç
anlamadım ama bu tip durumlarda her zaman söllenen lafları sıraladım 'aman
canım, bişi olmaz, üzülme bu kadar, n'olacak, hiç mühim değil' dedim ama neye
üzülmicek, ne oldu, mühim olmayan ne, merak etmedim değil.
Bak şimdi laf nerden
nereye geldi, benim ütümün gelmediğinden bahsederken alakasız bi şekilde
arkadaşımın olunun notlarına geldik. Şu ütüm bi an önce gelse de ütülerimi
yapsam. Hayır yani okuldan da ikide birde arıyolar, çocuklar çarşafsız
yataklarda yatıyomuş, donsuz geziyomuş falan ama n'apacan, bekliyoruz işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder