1 Nisan 2016 Cuma

Babama Hediye, Kayınpederin 2. Karısı, İsrail, Parfüm

24 Haziran 2004

Banu:
Aplacım, önümüzdeki hafta babamın yaşgünü ya, ne alim yaaa? Valla sinir oluyorum bu erkeklere bişi almaya, babalar gününde de 2 saat çarşı pazar dolaşıp, bi bok bulamadımdı,
pasta börek alıp gittimdi. Ege de Önal dedesine matkap almayı Kenan dedesini de Huzur Evine götürmeyi önerdiydi. Huzur evini de hayvanat bahçesi gibi bi yer zannediyo sanırım, gidip gezecez, huzur bulup gelecez. 

Gerçi babalar gününde gittiğimde, babamın bütün parasıyla dayımın vergi borcunu ödemesi şokuna uğradıydım, doğumgününde de evlatlık olduğumu öğrenebilirim. Hakkaten ha, acaba o günü hiç yok mu saysak, ay yılbaşı da geliyo, o zaman da aslında kör olduumu ve sanal bi dünyada yaşatıldığımı öğrenebilirim.
Öpüldün

14 Temmuz 2004

Banu:
Evet, hello apla! Ben geldim. Gerçi geleli 5 gün oluyor ama ben ancak fırsat bulup yazıyorum. Bizim burda yok masraf raporu yok seyahat raporu bok püsür derken 3 gündür anam ağlıyor. Daha da raporu tam bitirmedim.

Gittik gördük geldik. Haifa'daydık. Orada bi bok yok. Gene de dolandık ortalıkta ama hakketten bi bok yoktu. İnsanlar paranoyak olmuş, zaten nüfusun yarısı silahlı güvenlik görevlisi, diğer yarısı da hamile ya da küçük bebekli, nüfusu artırma politikası çerçevesinde teşvik ediliyorlarmış.

Her yerde çantam kontrol edildi, benimki bi de sırt çantası ya, Güneşinkini şöyle bi ellerken (çantasını yani) benimkinin hep içine baktılar (çantamın). Bu arada kıçımız dondu. Yani resmen temmuzda, hem de İsrail’de kıçımız dondu. Kapalı yerleri anormal klimatize ediyorlar ama öle böle değil yani. Toplantının olduğu binada çocuk büyütemezsin, ööle kalır, o derece. Biz hırkalarla dolaştık. Dışarısı 31-32 dereceydi ama nemden 37-38 hissediliyordu, pantolonunun üstüne yapışması da cabası. Sonra alışveriş merkezine giriyorsun, aynı muhabbet. Neyse memlekete geldik de iliğimiz kemiğimiz ısındı.

Likut Parti üyesi kılıklıların yanı sıra, abartılı düşük bel giyenler de gördük. Hemen hemen hepsinin arkadan şeyinin çatalı zaten görünüyodu da, birinin önden kıllarını bile gördüm. Bi tuhaflar yani.

En son dönerken, Telaviv'deki havaalanınında da, artık herhalde kontroller bitti diye pasaportlarımızı çantamıza koyduktan sonra 4 kere daha kontrol edildik. Ama çok eğlendik, Güneş çok kafa kız, espri anlayışı falan da bana çok uyuyor, ota boka güle güle gittik geldik.

Emekli olan arkadaşlarımdan biri Bodrum'dan ev almış. Bu emekli olanların Bodrum'a (ya da kıyı kentlerine) yerleşmesinden de bana fenalık geldi. Herkes aynı şeyi yapıyor, hiç özgün değil. Gıcıklık değil mi, ben emekli olunca Erciyes'de bi dağ evi satın alıp oraya yerleşecem.

İşte bukkadan, sen de Fransa'daymışın sanırsam ki, iş miydi eğlence mi? Ben ailecek tatil yaptığınızı düşündüm ama artık bilemeycem.

Öpüldünüz

Banu:
(2 gün sonra)
Alüüüüü, sesim geliyür mü? Orda kimse var mıııı? Allaalla ya, ben zati bayılırım duvarlarla konuşmaya, ben  yazıyım bi sürü şey denize atıyım bari, aynı şey, o da tepki vermez, senden bi farkı yok yani.

Ben haftayadan itibaren 2 hafta yokum (kısaca: önümüzdeki 2 hafta izindeyim, demeye çalışıyorum). Önce ev taşıcam, bildiin hikaye, karşı daireye monte olacaz, soyna tatile gitçez. Senin şimdi için yanmıştır "ah benim bi tanecik kızkardeşim taşınıyo da ben yardım edemiyorum, kahrolsun bu gurbetlik" diye perişan olmuşundur, içindeki bana yardım etme isteğiyle yanıp tutuşurken, çaresizlik içinde olmanın acısını yüreğinde hissetmişindir ama lütfen bi delilik yapıp, ev taşımama yardım etmek için erken gelmeye falan kalkma, katiyen olmaz bak ant verdim, ben paralanır taşırım evimi, sana bişi olmasın.

Öbür hafta da, yani bizim tatilden sonraki öbür hafta da siz geliyosunuz, di mi? İyi, hadi bakalım, görüşürüz.

Öpüldün

Apla:
Yaaa bilgisayar çöktü geçen hafta, tabii e-mail account da beraber. Şifreyi ve account name’i cok iyi sakladığım icin bulamadım. Mecburen yeniden telekomunikasyon örgütüne başvurmak zorunda kaldık.  Yani mesajlarını ancak okuyabiliyorum.

Banu:
Hey allayım, "telekomunikasyon örgütü" ne ya? "Yeraltı örgütü" der gibi, töbe töbe, ona "servis sağlayıcı" denir, cahilim cühelam. Neyse, şimdi netice itibariynen ne zaman geliyosunuz? Ege'ye "Ankara'da 1-2 gün kalabilecez" gibi bişi yazmışın? (dikkat ettiysen soru cümlesi olmamasına rağmen soru işareti koydum, yani soru vurgusuyla okuycan, yani şöyle demek istiyorum: neddemmek lan 1-2 gün?) Allasen hafta içine denk getirin de hepten görüşemeyelim, allaalla yaaa! Şu büyükelçine ona gıcık olduumu iletirsen sevinirim, ama şahsi almasın yoksa ayıp olur.

Taşınma ve tatil ile ilgili olarak bi kitapçık çıkaracam yakında, onu yollarım.

Apla:
Salak, bizim servis sağlayıcımız dünya telekomunikasyon örgütü. Eh tabii ki hafta içine denk getiriyoruz. Yoksa biraz birbirimizi görürdük.

Banu: 
Yani tam olarak ne zaman gelceksiniz? Şimdi vereceğin cevap "haftaya" veya "bu ay içinde" gibi beni hasta etmeye yönelik olmayıp,  "ggaayyyy" şeklinde olursa hayatını kurtarırım.

Ablamın bu mesaja verdiği cevabın içinde parantez içinde bold (koyu) olarak cevaplarımı yazıp yolladım.

Apla (Banu):
15082004 veya 16082004 ama muhtemelen 15i. Sen bir gün falan izin alamaz mısın? (olabilir) Haa bu arada kokudan baska bişi alayım mı? (hayır alma) Krem mrem, makyaj malzemesi falan (ulan alma dedik ya). Koku için de son aldığım dkny’tu di mi? (Hayır, Cartier-Declaration'du) Beğendin miydi? (Evet) Aksine bir talimatın yoksa aynından alacağım. (Alma) Yok başka bişi istiyorsan bildir (İstiyorum, Jean Paul Gaultier istiyorum, vermiyen …). Sen her halükarda alternatif bildir. (Tamam işte, bildirdim ya!)  Ay allayim ne guzel Tükçe bu böyle (vallayi ben de söyleyecek söz bulamıyorum). Baştan alalım (ay yok almayalım, ben anladım seni, kardeşiz ya, kan çekiyo herhalde). Dkny ister misin? (Hayır) Yoksa ne istersin? (lannnnn…, bi kere daha yazamayacağım, benim için fazla uzun bi isim) Ayrıca başka istediğin şeyler varsa onları da bildir (Yok). Ay krem teklifimi geri aldım. (verdim gitti)  Ankara’ya Türkiye’ye geldikten bir hafta sonra ulaşacağım için bozulmuş süt şeklinde gelirler. 

Apla: 
Lol. Bu cevaba kaşındığımı hissetmiştim. Cartier declaration diye bir koku olduğundan ciddi şüphelerim var. Akşam ismini kontrol eder misin lütfen?

Banu: 
Niye? Ondan istemiyorum ki! Ben Jean Paul Gaultier'nin 90-60-90 şişesindeki kokudan istiyorum, ama seni mi kıracam, şişeyi tanıdığım için eve gitmektense internetten baktım, şu adrese girersen gözüne damlatmış olacam: http://www.cartier.com/us/index.html Valla bana başka parfüm alan yok, bunu senden başkasının almış olması mümkün değil, zaten annemin getirdiği günü de dün gibi hatırlıyorum.

Apla:
Sonuç olarak Gaultier mi alıyorum, Cartier mi alıyorum?

Banu:
Hay ben senin anlayışına... tabi ki DKNY alıyosun (keh). Aman ha, sen şimdi iyice karıştırırsın, şimdi açık seçik olarak ifade ediyorum: GAULTIER alacan. Son 4 mesajda, yaklaşık 6 kere Gaultier istediğimi söyledim KÖREŞ. Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier Gaultier canım tamam mı? Bi da sorcan mı?

Allayim kör et beni.

Not: Gaultier alcan.

Apla: 
Hah bak böyle söyle canımı ye. Tamam anladık dkny alıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder