13 Nisan 2016 Çarşamba

Eski Güzel Zamanlar

16 Aralık 2002

Eski güzel zamanlarla ilgili bir yazı üstüne…

Banu:
Ay bakın arkadaşlar, "sen de her boka muhalefet ediyon" diceniz ama bak vallayi haklıyım, yani bu "eskiden her şey ne şaaneydi ve şimdi ne boktan hayatlarımız var" yazılarına da
ifrit olmaya başladım. Vallayi erkeklerin bitmek tükenmek bilmeyen askerlik anılarını falan da geçti bu konu. Biliyorsunuz olmuş ile ölmüşe çare yok. Olması gerekenden hiç bahsetmiyorum, ama olan bişey var, ne kadar dirensek de, 'olmaz, kötü, yanlış, kirli, vb. ' desek de, bazı şeylerin önüne geçilmiyor. Ancak bireysel olarak, Allaan bile unuttuğu bir yere gidip, bütün bu 'kötülükler'den uzakta yaşayabiliriz, yok eğer bu hayatları sürüyorsak, en azından kendimize olan inancımızı kaybetmemek ve mutlu olabilmek için, bu durumu kabullenmekte fayda var (kelimelere dikkat! boyun eğmek demiyorum, "kabullenmeyi" de bilmek, anlamak, farkında olmak, değiştiremeyeceğimiz şeyler için hırpalanmamak anlamında kullandım). Artık kimse çember çevirmiyor, uzaktan kumandalı çember çevirme oyuncakları var. Suyu musluktan (aman sakın) içersek hastalanırız. Artık bez bebekler yerine yürüyen, konuşan, koşan, hatta neredeyse şaapanları var. Karpuzlar derelerde değil buzdolabında soğutuluyor. Aidat ödüyoruz. Her apartmanın bi yöneticisi var, vs. , vs. , vs.

Niye "Herkes yoğun, yorgun ve tek başına" pardon? Bi sorgulamadır, bi karamsarlıktır gidiyor. İnsanların da bu tip sorgulamalar o kadar hoşuna gider oldu ki, bana eskiden kadınların "ağlayalım" diye melodramatik Türk filmlerine gitmelerini hatırlatıyor. Şimdi de "bunalıma girelim" diye habire sorgulama yapıyoruz. Vallahi mutsuzlukla beslenen bir toplum olduğumuza iyice inanıyorum artık. Tamam. Eskiden öyleydi, ama şimdi böyle. Oturup bilekleri mi keselim? Yani düşünün ki 100 yıl sonra da "eskiden pentium 4'ler vardı, play station 2 nemize yetmezdi, bi yerden bi yere 'vasıta' denen şeylerle giderdik, nerdeee ışınlanma falan, çocuklarımıza akülü arabayı zor alırdık, şimdi yaz tatiline Ay'a gidiyorlar, o zamanlar haaala bayramlarda falan 1-2 büyüğümüze el öpmeye giderdik, şimdi hologram yolluyorlar (ay hepsi birden geldi mi de evde her köşeden bi hologram çıkıyo, vallayi ödüm patlıyo)" falan denecek. Yani bunların sonu yok, geçmişi geleceği bıraksak (hay sizin gelmişinizi geçmişinizi falan da demiyorum bak) da azcık bu gün elimizde olanların "en iyiler" olduğunu düşünsek, çünkü anlaşılan o ki ne olursa olsun geçmiştekinden kötü ve gelecektekinden iyi durumdayız. Tabi buradaki 'iyilik' ve 'kötülük' de nerden baktığına göre değişiyor ama işin o kısmını hiç kurcalamıyorum.

Bir dahaki dersimiz "kimya", sözlü yapacam.

Bu yazdıklarıma kimseden cevap gelmeyince, 2 saat sonra 1 mesaj daha attım;

Banu:
E arkadaşlar, sohbetinize doyum olmuyor yani, bu internetten indirilen bi yazı diil, bunu, kanıyla canıyla yazan benim, ama siz maaşallah mezar taşı gibisiniz. Yani en azından benim mesajımdaki formatta olmasa bile 1-2 cümle ile fikir beyan edebilirsiniz. Örnek:
- Aman Banu sen de... (ne idüğü belirsiz yorum)
- Ay Banu çok haklısın, yani bu kadar olur, nassı da güzel anlatmışsın, ben de aynen senin gibi düşünüyorum (beklenen yorum).
- Kızım senin işin mi yok, bunlarla uğraşıyon? (Gıcık yorum).
- Bana bak, 2 yazını beğendik diye kendini bişi zannetmeye başladın, almayım paçanı aşa! (ters yüz edici yorum)
- Çok yanılıyosun, adamın demek istediği o diil... falan filan (katılımcı yorum)
- ... tir! (özet yorum)

alooooooo, kimse var mı orda yoksa duvarla mı konuşuyorum?

Barış:
Annamadım????

Banu:
Neyi?

Barış:
Yorum işte, yorum daha n istiyosun... 

Banu:
Allah seni...

2 yorum: