5 Temmuz 2016 Salı

Suçum Ankara’da doğmak mı?, Genç Turist Hanım

11 Şubat 2011

Şöyle bir haber yolluyorum:
Sivas'ta doğdu şatosu oldu
Sivas doğumlu ünlü ressam İsmail Acar, Fransa'nın Bordeaux kentinde; 250 dönüm arazi üzerine kurulu bir şato aldı. Acar'ın amacı şatoyu butik otel yapmak!

Banu:
Suçum Ankara’da doğmak mı?

Aslan:
Yüce Engels buyurdu ki, “Orta sınıfın kaderi, sürekli kendini tekrarlayan yaşama kesitleri ve hayatın her noktasına egemen olan yakınma duygusudur. Bağlı oldukları sınıfsal yapı ve içinde oldukları ekonomik ilişki türü onları, vücudu bir yerde, aklı ve hayali  başka bir yerde bir yaşam biçimine mahkum etmiştir”. Demek ki neymiş, heyhat diyerek yaşamaya devam ederken, sağlam İngiliz ipinin satıldığı noktaları da öğrenmeye çalışacağız. Yok 2.bölge 3.sıra banko diyorsan, o zaman sözüm yok diyecektim ama demiyorum, çünkü bu durumda sen daha iyi bir noktaya mı gelirsin ondan da emin değilim.

Yok, yok. Kaf Dağının ardında yaşayan VOB kuşunu avlamadan olmayacak bu iş. Avlayınca, hepimizi kurtaracağım. Huzurlu olalım, mütebessim bakalım.

11 Şubat 2011

Ömer arkadaşımız emekli oldu ve yarım bıraktığı Hukuk’a devam etmeye karar vererek İstanbul’a gitti.

Banu:
Sevgili Ömer,

Sen de pek hayırsız çıktın ha! Bi gittin, ilk zamanlar 1-2 telefon, 1-2 mail, eeee, sonra? Bu kadar mı? Bu mudur yani? Onca yaşanmışlık (bababababa, lafa bak, hastayım bu kelimeye) bu kadar mı çabuk unutuldu? Sen orada deniz kenarında çıtır……çıtır cips yerkene, biz de burada ülkemiz için çalışıyor olmanın derin hazzını çok derinde hissederek yaşamaya devam ediyoruz. Ama sen de haklısın, bizler küçük dünyalarının dışına çıkamayan zavallılarız, artık senin bizimlen işin olmaz.

Demin Aslan bana “Yüce Engels buyurdu ki, “Orta sınıfın kaderi, sürekli kendini tekrarlayan yaşama kesitleri ve hayatın her noktasına egemen olan yakınma duygusudur. Bağlı oldukları sınıfsal yapı ve içinde oldukları ekonomik ilişki türü onları, vücudu bir yerde, aklı ve hayali  başka bir yerde bir yaşam biçimine mahkum etmiştir” diye yazıp yollamış, buyur yani, teselli mi ediyor, yaraya tuz mu basıyor belli değil. Neyse, sen bu konulara çok uzaksın tabi, senin en büyük derdinin, okul çıkışı direkt eve gitmekle, önce boğazda bi turalamak arasında bi yerde olduğunu tahmin ediyorum.

Hadi bakalım, belki bir gün bi yerde görüşürüz gene, kim bilir…

Hiç olmazsa arada bir “yaşıyorum, iyiyim, sizden nefret ediyorum” gibi 2 satır bişi yaz.

Bu arada, sana laf ediyorum ama, burada, Ankara’da, Şirket sınırları içinde olup hiç görüşemediğimiz arkadaşlarımız da var ya, neyse…

Aslan:
Bak şurada notlandırma, iklimlendirme yapmak için bir ara yerime uğradım. Sitem sitem yazılarını okuyorum. Suyun aşağı akışına, ağacın meyvaya durmasına, anne gorilin yavrusunu (bakınız Borneo adaları) eğitmesine engel olamazsın. Bir büyük akışın içindeyiz. İstesek de istemesek de, her şey zamanın tozlarıyla sessizce örtülmek zorundadır çünkü.

Sözün köz olduğu konulardır bunlar. Belki bu konu üzerine bir deneme yazabilirsin, hem de hepimiz faydalanırız iç evrenindeki enerjiye dönüşmesi gereken sıkıntıdan.
Anlatılacak olan hepimizin hikayesi sonuçta.

15 Şubat 2011

Ömer:
banucuğum,
ekteki fotoğrafı genç bir turist hanım çekti.....................
size iyi sohbetler............

Banu:
“Genç”, “turist” ve “hanım” kelimelerini aynı cümle içinde kullanman bize çok manidar geldi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder