11 Şubat 2011
Şöyle bir haber
yolluyorum:
Sivas'ta doğdu şatosu
oldu
Sivas doğumlu ünlü
ressam İsmail Acar, Fransa'nın Bordeaux kentinde; 250 dönüm arazi üzerine
kurulu bir şato aldı. Acar'ın amacı şatoyu butik otel yapmak!
Banu:
Suçum
Ankara’da doğmak mı?
Aslan:
Yüce
Engels buyurdu ki, “Orta sınıfın kaderi, sürekli kendini tekrarlayan yaşama
kesitleri ve hayatın her noktasına egemen olan yakınma duygusudur. Bağlı
oldukları sınıfsal yapı ve içinde oldukları ekonomik ilişki türü onları, vücudu
bir yerde, aklı ve hayali başka bir yerde bir yaşam biçimine mahkum
etmiştir”. Demek ki neymiş, heyhat diyerek yaşamaya devam ederken, sağlam
İngiliz ipinin satıldığı noktaları da öğrenmeye çalışacağız. Yok 2.bölge 3.sıra
banko diyorsan, o zaman sözüm yok diyecektim ama demiyorum, çünkü bu durumda
sen daha iyi bir noktaya mı gelirsin ondan da emin değilim.
Yok,
yok. Kaf Dağının ardında yaşayan VOB kuşunu avlamadan olmayacak bu iş.
Avlayınca, hepimizi kurtaracağım. Huzurlu olalım, mütebessim bakalım.
11 Şubat 2011
Ömer arkadaşımız emekli
oldu ve yarım bıraktığı Hukuk’a devam etmeye karar vererek İstanbul’a gitti.
Banu:
Sevgili
Ömer,
Sen
de pek hayırsız çıktın ha! Bi gittin, ilk zamanlar 1-2 telefon, 1-2 mail, eeee,
sonra? Bu kadar mı? Bu mudur yani? Onca yaşanmışlık (bababababa, lafa bak,
hastayım bu kelimeye) bu kadar mı çabuk unutuldu? Sen orada deniz kenarında
çıtır……çıtır cips yerkene, biz de burada ülkemiz için çalışıyor olmanın derin
hazzını çok derinde hissederek yaşamaya devam ediyoruz. Ama sen de haklısın,
bizler küçük dünyalarının dışına çıkamayan zavallılarız, artık senin bizimlen
işin olmaz.
Demin
Aslan bana “Yüce Engels buyurdu ki, “Orta sınıfın kaderi, sürekli kendini
tekrarlayan yaşama kesitleri ve hayatın her noktasına egemen olan yakınma
duygusudur. Bağlı oldukları sınıfsal yapı ve içinde oldukları ekonomik ilişki
türü onları, vücudu bir yerde, aklı ve hayali başka bir yerde bir yaşam
biçimine mahkum etmiştir” diye yazıp yollamış, buyur yani, teselli mi ediyor,
yaraya tuz mu basıyor belli değil. Neyse, sen bu konulara çok uzaksın tabi,
senin en büyük derdinin, okul çıkışı direkt eve gitmekle, önce boğazda bi
turalamak arasında bi yerde olduğunu tahmin ediyorum.
Hadi
bakalım, belki bir gün bi yerde görüşürüz gene, kim bilir…
Hiç
olmazsa arada bir “yaşıyorum, iyiyim, sizden nefret ediyorum” gibi 2 satır bişi
yaz.
Bu
arada, sana laf ediyorum ama, burada, Ankara’da, Şirket sınırları içinde olup
hiç görüşemediğimiz arkadaşlarımız da var ya, neyse…
Aslan:
Bak
şurada notlandırma, iklimlendirme yapmak için bir ara yerime uğradım. Sitem
sitem yazılarını okuyorum. Suyun aşağı akışına, ağacın meyvaya durmasına, anne
gorilin yavrusunu (bakınız Borneo adaları) eğitmesine engel olamazsın. Bir
büyük akışın içindeyiz. İstesek de istemesek de, her şey zamanın tozlarıyla
sessizce örtülmek zorundadır çünkü.
Sözün
köz olduğu konulardır bunlar. Belki bu konu üzerine bir deneme yazabilirsin,
hem de hepimiz faydalanırız iç evrenindeki enerjiye dönüşmesi gereken
sıkıntıdan.
Anlatılacak
olan hepimizin hikayesi sonuçta.
15 Şubat 2011
Ömer:
banucuğum,
ekteki
fotoğrafı genç bir turist hanım çekti.....................
size iyi sohbetler............
size iyi sohbetler............
Banu:
“Genç”,
“turist” ve “hanım” kelimelerini aynı cümle içinde kullanman bize çok manidar geldi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder